11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1362
Okunma
5.Tüyap fuarının Ankara’da olması benim için özel bir gün olacak olması dolayısıyla gizli bir sevinç içerisindeydim.Yazarlarla ve şairlerle tanışmak büyük bir fırsattı...
Cumartesi günü kızım Aysu ile birlikte Atatürk Kültür Merkezine gittik.Aynı yerde kızımın da halk dansları etkinliği olması,işimizi kolaylaştırmıştı. Kızım, akşam saat beşe kadar kendi etkinliğinde olacağı için,zamanımı; 5.Tüyap fuarındaki kitap stantlarını gezerek değerlendirecektim. Yazarlarla tanışmak heyecanlı olacaktı doğrusu...
Yayın evleri,kendi isimleri altında kitaplarını, kah raflarda, kah da masaların üzerinde okuyucularına sergilemişlerdi.Kitapların o muhteşem tılsımlı gücü,beni içine çekip almış,kendimi hayal aleminde hissetmeye başlamıştım. Stantlarda oturan yazarlar,kendilerini belirten isim yaftalarının(!) hemen arkasında; okuyucuların, kitaplarını almalarını sabırsızlıkla bekliyorlardı.
Biri vardı ki; yargıtaydan aklanmış kitabını önünden geçenlere tanıtmaya çalışsa da,ne yazık ki;okuyucu bir türlü elini kitaba sürme cesaretini bulamıyordu kendisinde…
Başka bir standın önünde;belleğime yerleşen ve unutamayacağım ilginç bir olayla karşılaştım;elindeki mendili satmaya çalışan bir kadın,karşısındaki yazara mendili uzatmış:
- Hey oğlum,ekmek parası için bir mendil alır mısın? diyordu.
O esnada yazarla göz göze geldik.İkimiz de acı bir tebessümle kadına baktık ve yazar:
- Anacığım,ben de ekmek parası için buradayım.Daha bir kitabımı bile satamadım.Siftahım yok yani…
Velhasıl;herkes ekmek derdinde…
Başka bir standa yaklaşıyorum. Orta yaşlı genç bir şair bayan, şiir kitabını bana uzatıyor, “Lütfen alır mısın?” dercesine.On lira param var üzerimde.Onu her ihtimale karşı cebimde emniyet subabı olarak bekletiyorum.
- Kredi kartı geçer mi? diyorum.
- Makinem yok ki…diyor.
- Neyse on liram var cebimde,yarı yarıya kırışalım.
Boynunu büküyor.Yanındaki boş sandalyeye oturuyorum.Şiir kitabının mizanpajı oldukça mükemmel.Arka kapağa da afili bir resmini yerleştirmiş.Kitap dış görünüşüyle “al beni” diyor.İçeriğine göz gezdiriyorum.Sonuçta harcanan bir emek var ortada…”Güzel yazmışsınz” diyorum sadece...
Sonra da boş boğazlık yapıyorum:
- Neden yazıyorsunuz?
- Yazmasam delirirdim,diyor.
Ben ise muziplik olsun diye:
- Bu güzelliğine yazık olmaz mıydı,diye takılıyorum.
Kahkahayı basıyor:
-İlahi,bunca sıkıntımın içinde güldürdünüz beni.
Bekir Çoşkun,kuyrukta bekleyen hayranlarına kitaplarını imzalıyor.Sıra bana gelince yine boşboğazlık yapıyorum:
- Bir gün zindana atılma sırasının sana da geleceğinden korkuyor musun?
Yanıtlamıyor,sadece tebessümle yetiniyor.
Aziz Nesin’in oğlu Ahmet Nesin’le şakalaşıyorum.
-Hık demişsin rahmetlinin şeyinden düşmüşsün…Sonra da, ne oldu sizin devletle olan şu sürtüşmeniz, diyorum,
- Pürüz kalktı,hallettik yani…
- Siz, kaç kardeştiniz?
- Ablam öldü,üç erkek kaldık, diyor.
Sanki abisini tanıyor muşum gibi:
- Ali bey,okulda mı?
Başını sallıyor “Evet” dercesine…
Nihat Genç hayranları da kuyrukta…Ben de sıraya giriyorum…
Sonra köy romanları yazan standa gelince biraz buruk bir şekilde hayal kırıklığına uğruyorum. Mahmut Makal’ı içimde iri kıyım birisi olarak düşlerken,oldukça yaşlı ve kısa boylu haliyle sandalyesinde kendi dünyasında geziniyordu adeta.Okuyucuya baktığı bile yoktu…
Polisiye ve gerilim romanlarının bulunduğu stantda fiyatlar oldukça ucuzlamış.Yirmi liradan beş liraya kadar inmiş. Hemen on tane kadar kredi kartıyla alıyorum.
Kapanış tarihi 3 Nisana kadar her gün gitmeye kararlıyım...
Kitap fuarları gerçekten çok heyecanlı oluyor, iyi mi?