5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1682
Okunma

Zayıflıktan küçülmüş bedeni, çektiği acılardan sonra daha da küçülmüş,ufalmış, yok olmaya yüz tutmuştu adeta. Göz pınarları ağlamaktan kurumuştu neredeyse. Vatan uğruna üç tane yiğit vermek kolay değildi. Bir ana için…
Son oğlu olan Hasan için her namazının ardından, Allah’a yakarıyordu. Sadece onun için değildi yakarışları, duaları. Antep, Malatya, Van, Diyarbakır, Siirt, Antalya, Ordu, Artvin… Bütün anaların duası ortaktı.
Bir millet, toprağı uğruna kanlar akıtıyordu. Yine de yılmıyordu. Düşman ayak basmamalıydı kutsal saydığı toprağına…
Gün ağarmak üzereydi. Gözü uzaklara gitti. Sonra da bulutlara. Başını zorlukla taşıyan boynunu büktü. Tıpkı küçük bir çocuk gibi.
Abdestini aldı ve içeriye geldi . Umutsuzca, virane kulübesinin dış kapısına baktı bir süre. Namazını bitirdi. Duasını yaptı. Yüce yaratandan, savaşan bütün çocuklarına dua etti. Mart ayı gelmişti fakat hâla soğuklar devam ediyordu. Dizemelerin arasından giren soğuk içini ürpertti birden.
Kaç gündür boğazından doğru dürüst bir şey de geçmemişti. Acıktığını hissettiğinde, aklına oğlu Hasan’ ı getiriyor ve açlığını unutuyordu. Köyde anlatılanlardan, askerin ne durumda olduğunu az çok biliyor ve içi “ cız” ediyordu. Kim kalmıştı ki zaten köylük yerde. Birkaç işe yaramaz ihtiyar adam, bir sürü genç dulun dışında. Bir de çocuklar… Her şeyden habersiz, masum çocuklar…
Halime Ana, gurur duyuyordu oğluyla. Mustafa Kemal ismini duyduğunda ise gözlerinin feri geliyordu adeta. Kahramanlık hikayelerini dinlemekten bıkmıyor, anlatan insanlara yalvarıyordu anlatmaları için.
Namazı kıldıktan sonra camın önündeki sedire oturdu Halime Ana. Aklına şehit verdiği üç oğlu düştü.Yüzlerini anımsamaya çalıştı. Bir süre sonra da uyudu kaldı.
İlk defa gördüğü denizin yanındaydı. Maviliğine hayran kalmış, güneşle oynaşan dalgaları seyre dalmıştı. Arada bir balıklar üzeye çıkıyor sonra da geldikleri gibi kayboluyorlardı.
Büyük bir gürültü ile sıçradı durduğu yerde. Top sesleri kulaklarını sağır edecek gibiydi. Korkulu gözlerini, uzaklardaki bir tepeye çevirdi. Ulu bir çınar gibi cepheye bakan Mustafa Kemal’ i gördü.
“ Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum “ Diye bağırıyordu.
Allah Allah sesleri, top,tüfek seslerine karışmıştı. İki grup karşı karşıya geldi.O sırada, oğlu Hasan’ ı gördü kalabalığın içinde. Üzerindeki asker üniforması delik deşikti. Kurşunu bitmişti. Süngüsüyle, karşısına geçen düşmana saldırıyordu.
Bağırdı. Hasan ! Hasan oğlum Hasan !
Hasan görmedi anasını. Görecek durumda değildi. Anasından daha kıymetli toprağı, vatanı için savaşıyordu. Kaybolmuştu kalabalığın arasında.
Bir an gözünü kapattı Halime Ana. Sonra açtı.Kan, sel olmuş, oluk oluk akıyordu.
Yerinden korkuyla sıçrayıp kalktı Halime Ana. Dualar okudu tekrar.
Günlerce sonra büyük bir mucizenin haberini aldı. Çanakkale geçit vermemişti düşmana. Şehitlerinin arasına bir şehit daha eklemişti fakat Vatanına girememişti düşman…
“ Vatan sağ olsun “ Dedi gururla…
18 Mart 2011 18 Mart Şehitleri anısına
Nermin KAÇAR
BOLU