3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
934
Okunma

Genç askerler ellerinde hedef levhalarıyla dimdik ve cesur duruyorlar kurşunların karşısında. Hava sümbüli…Hiç de ölünecek zaman değil. Bekleyen bir kadın var sislerin arasında; bir ana, bir eş, bir sevgili…Dilleri suskun , gözleri yaşlı hepsinin de.
Bu kadınların yürekleri bir yanardağ gibi yanıyor için için. Bazen de bu yürekler kırmızı bir gül olup açtıkça açıyor… ve kavuşma günü yaklaştıkça tarifsiz bir heyecanla kabına sığmaz oluyor …
Oysa gencecik askerlerin işleri başından aşkın. Çalışkan ve gururlular. Ellerindeki hedeflerle ölümle paslaşıyorlar. Bakalım kim yanacak? Kim saf dışı edilecek bu acımasız oyunda?
Talim zayiatı(!)
Bir ana olsaydım eğer; veya bir eş, ya da bir sevgili…uçar giderdim yırtıcı bir kuş gibi …kurtarmak için sevdiğimi. Bu oyuna bir son vermek isterdim.
Delikanlılığı sömürerek kendisinden bir kahraman yaratan o subayın elinden silahını almak isterdim.
Ama yapamıyorum!
Çünkü ben bir kadınım.Benim de- genç askerler gibi- İşim başımdan aşkın. Yaşamın yükü benden sorulur. Ve en önemlisi namusun tek sorumlusu da benim. Bu sebeple dikkatli olmalıyım.
Dekoltemde talim yapmasın diye tecavüzcüler (!)
Hani onların yüzde elli suçlu sayılması söz konusu olabilir? Dekoltenin suçu yüzde yüz olmalı , değil mi?
Hani bir de, 12 yaşındaki kız çocuğuna günlerce tecavüz eden ( devletin memurları, seçimle başa gelen muhtar) güvenilir adamlar da diyor ki: Kendi rızasıyla oldu. Bizim bir suçumuz yok.
Tek suçlu o küçük kız!
Tek suçlu o dekolte!
‘’ Korkan varsa çekilebilir.’’ diyor dünyanın en demokrat subayı. İsteyen , yani hedef tahtası olmak istemeyen asker güle oynaya bırakabilir elindekini.
Buna ancak dağlardaki koyun sürüleri inanır.
O askerlerin hiçbirisi çekilmeyi göze alamayacak. Çünkü çok gençler, gururlular. Eğer çekilirlerse, biliyorlar ki asla, kimsenin yüzüne bakamazlar.
Henüz, gerçek yiğitliğin dışlanmak riskine rağmen o saçmalığa ‘’hayır’’ demek olduğunu bilmiyorlar.
14. yüzyılda İsviçreli ok ustası Tell’e:
- Oğlunun başına bir elma koyacağız sen, oğlun bu şekildeyken elmayı tek atışta vuracaksın. Şayet başaramazsan idam edileceksin, diyen Avusturya valisinden ne farkı var bu subayın?
Ortaçağ’ın karanlığından ne zaman çıkacağız?
Bir kadının rızası olmadan onun cinselliğini sömüren adamla, askerin eline hedef levhası veren subay arasında bir fark göremiyorum ben.
Biri cinselliği; diğeri gururu sömürüyor.
Bu topraklar hepimizin. Doğup büyüdüğümüz ülkeyi korumak boynumuzun borcu. Ancak, İnsan hayatı evrenseldir.
Fikret’in dediği gibi: ’Vatan için ölmek de var, fakat borcun yaşamaktır.’’
Bize düşen görev:
İnsan olmak…
Eşit olmak…
Yaşamayı sevmek…
Bir gün insanoğlu bu değerlere erişecek.
...
f.a.