12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1422
Okunma
Ankara’ya yaklaştıkça içimi tarifi imkânsız bir huzursuzluk kaplamaya başlamıştı. Oysa yıllar önce bir daha buraya ayak basmayacağıma kendi kendime yemin etmiştim.
Ben şimdi yeminimi mi bozuyordum?
Onca günahımın üzerine birde bu günah mı ekleniyordu?
Benim için ne önemi vardı ki?
Ha bir eksik, ha bir fazla!
Bir süre sonra girişinde AŞTİ yazan yere geldik.
Ne tuhaf bir duygu! Ben buralardan giderken AŞOT diye geçerdi adı. Şimdi ise AŞTİ yazıyordu.
AŞTİ ne demekti acaba?
Kendi kendime tahminde bulunuyordum. Ankara Şehrinin Tükenen İnsanları…
Bu isim Ankara gibi yüzde ellisinden fazlası belki memur olan yüzleri asık insan topluluğu ve varlıkla yokluk arasında sıkışıp kalmış yaşayanlarıyla tam uyuşuyordu.
Başka bir isimde yakışmazdı doğrusu AŞTİ’ye…
Otobüsten indiğim zaman bir süre öylesine etrafıma bakındım, ne tarafa gideceğimi bilemeden ve yönümü kestirmeye çalıştım.
Yanıma fazla eşya almadığım için bagajım yoktu.
Küçük bir el çantasına sığdırmıştım lazım olabilecek her şeyi. Bir kat elbise ve belki giyerim diye pijama.
Dışarıya çıkınca zaten müşteri bekleyen taksilerden birine bindim ve şoförün sormasına fırsat bırakmadan “Dışkapı SSK Hastanesi” dedim.
Şoför geçmiş olsun temennilerini iletecekken “Siz önünüze bakın ve benimle muhatap olmayın!” dedim.
Bu çıkışım abartılıydı biliyorum ama şimdi o iyi dileklerini ve geçmiş olsunu iletecekti. Ben de ayıp olmasın diye teşekkür edecektim. Al sana muhabbet ortamı.
Nerden geldiniz?
Nereye gidiyorsunuz?
Hasta yakınınız mı?
Hiç çekemezdim doğrusu bu muhabbeti şu anda.
Beklediği muhabbeti bulamayan taksi şoförü,hayal kırıklığına uğramışcasına sustu;agresif tavırlarla vites değiştirmeye başladı ve kırgın ruh haliyle bir an evvel hastaneye varmak için hızını artırdı. Sanki panik halindeydi...Kaza yapmasından korkarak gerekli ikazı yapmak zorunda kaldım.
Benim gibi asabi yolcusundan bir an evvel kurtulmak içindi bu çabası biliyorum.
Ama benim acelem yoktu gitmek için.
Şoför benden özür dilemek zorunda kaldı. “Sizin bir an evvel gitmek istediğinizi düşünmüştüm. Ondan şey ettim…” Yutkundu ve yine sustu!
Eminim şu an;
" Çattık belaya!" diyordur içinden ama kimin umurunda…
Görmeyeli Ankara ne çok değişmişti. Bana tanıdık gelen hiçbir yer yoktu…
Ne acı!
Gelmek için dirensem ve özlemediğimi kendi kendime telkin etsem de ne kadar çok özlediğimi ve boğazımda sebepsiz bir düğüm oluştuğunu hissediyordum.
Et Balık Kurumunun yanından geçelim lütfen dedim istem dışı. Orada bir süre oyalanmak istiyordum.
Oranın yıkılıp yerine Ankamall diye bir taş yığınının dikildiğini öğrenince artık gözyaşlarımı tutmamın bir anlamı olmadığına karar vermiştim.
Yıllardır içimde biriktirdiğim tüm acıları kusar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordum!
Gözyaşlarım hem geçmişim, hem geleceğim, hem de kaybettiklerim içindi.
Sanırım en çokta kendim için…
Şoförde arabayı kenara çekmiş ne yapması gerektiğini kestiremiyordu. Arkasını dönmüş öylece ve eminim birazda bana acıyarak bakıyordu.