Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
handan akbaş
handan akbaş

Küçük Kızın Anılarından 3-

Yorum

Küçük Kızın Anılarından 3-

8

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1000

Okunma

Küçük Kızın Anılarından 3-

Küçük Kızın Anılarından 3-

Orta kattan kuş evinin bulunduğu üçüncü kata çıkan merdiven başındaki kapı hep kapalı olurdu. Hem kış günü koca sofayı ısıtmak zor olduğundan, hem de küçüklerin inip çıkarak oyun yaparken düşüp, canlarının yanmaması için.

Kuş evi, ailenin fazla eşyalarını sakladığı sandık odası tabir edilen odanın yanında, orta büyüklükte bir oda. İçerisinde kimi beyaz, kimi kurşuni, benekli olanların kurumlanarak paçalı güvercinlere hava attığı, güvercinlik.

İlkbahar geldiği zamanlar, kimi kuluçkada, kimi de yavrularını doyurma peşinde.

Tabii onların yanına, sadece sahibi olan Solmaz girebiliyor.

Kuş evinin, oda kapısının yanında bulunan pencereden, hastanedeki yeni doğan ünitelerindeki bebekleri seyreder gibi, kuşları izleme imkanı buluyordu, küçük ziyaretçiler.

Sıkılınca bir süre sonra, yeni oyunlar icat etmek üzere, paldır küldür, alt kata koşarlardı.

Kış günü, konağın içinde, ya ebecilik, ya da saklambaç oynanırdı. Tabii birçok odası, geniş merdiven altları, yüklükleri, alt katın çok kullanılmayan kısımlarıyla, bir kere saklananı bulmak, oldukça zordu.

Küçük kızın en sevdiği ziyaretler, yazın geniş meyve bahçesinde, çimenlerde oynadıkları, ilkbahar ve yaz aylarıydı.

Hikmet kendinden birkaç yaş büyük ağabeyleriyle, bazen küçük çukurlar kazarak misket oynar, bazen de :

-Sen kızsın, eline vurursun diye,

Çekiç ve çivilerle tahtadan yaptıkları oyuncaklarla uğraşırken, ona yalnızca izlemek düşerdi.

Bir kere kendi başına tahtaya çivi çakma macerası, uzun bir ağlama faslı, moraran bir parmakla sona ermişti.

Çimenler sararmaya, meyveler olgunlaşmaya başladığında, keyiflerine diyecek olmazdı.

-Ham meyve yemeyin, karnınız ağrır ikazlarına rağmen, dalından koparma sevdasına, ham olgun ayırmadan, ne bulurlarsa ve elleri yetip koparabilirlerse, onları yeyip, saatlerce kıvrandıkları da olurdu.

Adam boyunu geçen, zümrüt yeşili başaklarıyla mısır bahçesi, süt mısırı arama çabalarıyla, hasara uğrar, enselerinden giren püsküllerin kaşındırmasından, büyüklerine yakalanırlardı.

-Siz yine mısırların arasında mı dolaştınız sorusu, çoğu zaman cevapsız kalırdı.

Ailece, trenle Sapanca’ya yapılan piknikler, o dönemler çok daha berrak ve temiz olan gölde, karabatak gibi oynamalarıyla devam edip, yemyeşil çimenlerde koşturup oynayarak, temiz hava bol oksijenle, enerjileri tükenene kadar atlayıp, zıplayıp, dönüşte trende yorgunluktan uyuyup, büyüklerin, yataklarına taşımasıyla sona ererdi.

Yıllar önceye kayan düşüncelerinden bir anda silkindi.

O mutlu çocukluk yılları ne kadar gerilerde kalmıştı!

Kendisi henüz onüç, kızkardeşi de sekiz yaşındayken, iki yıl süren ağır bir hastalığın ardından babalarını kaybetmeleri, babasının, artık onların büyüyüp genç birer kız olduklarını, evlenip çoluk çocuk sahibi hanımlar olarak yaşama devam ettiklerini göremeden devam ediyordu.

Babasının vefatında o tonton büyük dayı ve yengenin, hiç yıkılmaz sandığı o koca cüssesinin, yeğen acısıyla nasıl ufaldığını, gözlerinden yağmur gibi inen yaşlarla, yeğenlerini kucaklayışını küçük kız hiç unutmadı.

Takip eden yıllarda, konağı satıp, İstanbul Doğancılar’da yine daha küçük bahçesi olan, şirin müstakil eve, anne ve kız kardeşiyle yaptıkları ziyaretlerde, hep bir yanları eksikti.
Büyük dayı ve yenge çocuklarını evlendirmiş, aileden ayrılanların acısıyla belleri daha bir bükülmüştü sanki.

Yeni evli olduğu yıllarda, babaannesinin vefatı, artık genç bir hanım olan küçük kızın, dayısını ziyaretleri, daha hüzünlü geçiyordu.

Sonraki yıllarda dayı ve yengenin birbirini takip eden aralıklarla vefatı, ayrılıkların hüznü içine işlemişti.

Mutlu bir evliliği, beyefendi, asil kişiliğiyle çok sevdiği eşi ve çocuklarıyla hayat koşturmacasını devam ettiriyordu.

İki oğlunu evlendirmiş, gurbette olan torunlarıyla nette, telefonda hasret girererek hayata devam ediyordu.

Bir tatil günü, televizyonda Haydarpaşa tren istasyonundaki yangın haberini duyunca, elindeki kahve cezvesini mutfak mermerinin üzerine bıraktı. Gözleri ekrana kilitlenmiş, güzel bir haber alırım ümidiyle, o gün haberlerden kendini alamadı. Elinde olmadan, yaşlar sessizce süzülmeye başladı gözlerinden.

Orada yanan onun geçmişi, babası, dayısı, konak, tren yolculukları, anıları, kısacası çocukluğuydu. Babasıyla çok kısa süreye sığdırdıkları birliktelikleriydi.

İster ihmal olsun, ister sorumsuzluk, ya da kasıt, kimbilir daha ne kadar insanın yanan anılarıydı Haydarpaşa. Şu an hatıralarda kalmış, şen bir çocuk kahkahası, mutlu bir aile tablosu, gurbet yolunun başlangıcı, ayrılan sevdalıların buluşma ümidi olan noktaydı.

Yapılması kimbilir kaç yılları alır, eski haline döner mi bilinmez ama, Anadolu yakasındaki ziyaretlerde, özellikle tren yolculuğunu seçmesi gelin ve torunlarıyla, sırf o güzel anılarını tazelemek için olduğunu, sadece kendisi biliyordu.


29 Kasım 2010 İstanbul

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Küçük kızın anılarından 3- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Küçük kızın anılarından 3- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Küçük Kızın Anılarından 3- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
GÜLDESTE
GÜLDESTE, @guldeste
17.3.2011 17:57:48
bende çok duygulandım inanın evet Haydarpaşa nın dili olsada anlatsa ihmal mi kaza mı bilmiyorum ama yangın a çok üzüldüm .KALEMİNİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM SEVGİMLE
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
1.2.2011 18:59:08
Çok etkilendim arkadaşım. Allah babanızın ve tüm kaybettiğiniz yakınlarınızın mekanlarını cennet etsin. Haydarpaşa Tren İstasyonunun çok farklı bir büyüsü var. Dün Ankara'ya dönmeden önce o muhteşem yapının önünde bir sürü fotoğraf çektirdik. Ayrılıklar, kavuşmalar pek çok sahne orada yaşanıyor. Değişik bir havası var.

Teşekkürler güzel paylaşımınız için. Yine çok özenle yazılmış, duygulu ve sıcak bir yazıydı. Sevgilerimle..
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
1.2.2011 17:27:00
Sevgili arkadaşım İstanbul'daydık. Bugün döndük. Gelir gelmez de maaş işleri vs. koşuşturdum. Sanırım iki üç saat sonra bilgisayarın başına geçip güzel yazılarınızı okuyabileceğim. Sevgilerimi sunuyorum. Tekrar görüşmek üzere..
SEVİLAY DİLBER
SEVİLAY DİLBER, @sevilaydilber
1.2.2011 16:48:35
HANDANCIM ELİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK..
TÜM SEVGİLERİMLE....
greenstone özlem
greenstone özlem, @greenstoneozlem
1.2.2011 13:48:38
10 puan verdi
anıları tüm çıplaklığıyla hatırlayabilmek ne güzel şey.....
saygılarımla
Mustafa Sakarya
Mustafa Sakarya, @mustafasakarya
1.2.2011 11:04:48
Sizi okumak, tıpkı dingin akan bir nehirde etraftaki güzel manzarayı haz ederek yol almak gibi bir duygu.

Tebrikler Handan Hanım.
N. B. Ç.
N. B. Ç., @n-b-c-
1.2.2011 09:52:04
10 puan verdi
Şu an ne yazmam gerektiğini düşünüyorum. Ama bu duygu yüklü finalden sonra ne yazarsam yazayım eksik bir şeyler olacak sanırım yorumumda. Gözlerim dolu dolu oldu okurken ve seninle birlikte ben de gezindim o konakta ve o trende.

Öylesine güzel anılardan arta kalan bir yaşam. Zaman zaman bir çok anlam yüklediğimiz bir eşyayı, bir binayı bir şekilde kaybedince veya hasara uğrayınca tüm anılarımızın da onunla birlikte yok olduğu hissine kapılırız. Bu acı verir bizlere. Oysa anılarımız beynimizin bir köşesine kazınmıştır ve asla çıkmaz. Sadece acıyan kalbimiz bir kez daha yara almıştır anılarımızda kalanlarla birlikte.

Mükemmel bir finaldi.

Sevgilerimle...
Etkili Yorum
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
1.2.2011 09:30:14
10 puan verdi
Handan Hanım çok duygulandım. Bir ömür sığmış yazınıza. Ham meyvelerden yemeyi ben de çok severdim. Galiba bizim çocukluğumuzun güzel tarafı da oydu. Doyasıya yaşadık. Beni çok eskilere götürdünüz.ç Teşekkür ederim size. Sevgilerimi gönderiyorum İstanbu' a, Karlı Bolu' dan...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL