1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
667
Okunma
GÖKLERDEN YAĞAN KUŞLAR
Yahya AKSOY
Bu günlerde gazete haberlerine göre “ABD,Kanada, İsveç ve İtalya’da gökten yüzlerce kuş yağmış.” Bir bölgede 700 den fazla ölü kumru toplanmış. Kuşların ölüm sebepleri henüz belirlenememiş. Ülkelerdeki kuşları koruma dernekleri kuşlar öldükten sonra harekete geçmiş. Geç kalmış önlem önlem değildir.İş işten geçtikten sonra ölüye ağlamak niye…Bu yalnız kuşlar için değil her konuda böyle. Bu konularda halkımızın çok güzel bir öz deyişi bulunmakta : “ Ölme eşeğim ölme de yaz gelince sana arpa biçeyim.” Yazın arpayı kim olsa biçer, iş kışın onu bulacak tedbirleri almaktır.
Kuşlar öldükten sonra yeni ölümler olmasın diye alınan önlemlerin neler olduğunu henüz bir yerlerde okuyamadık. Dünyada yaşanan atmosfer kirlenmesi kuşların körpe ciğerlerini öldürürken acaba insanların ve de özellikle çocukların üzerinde ne gibi olumsuzluklar yaratmakta ? Bunu gündeme taşıyanlar ortada yok.
Vurdum duymazlığın faturaları halka çıkarken toplumu sağlığa zararlı olumsuzluklardan koruyacak önlemlerden sorumlu olanları neler yaptıkları merak konusu.
Duyarsız dünya insanı yeryüzünün canlı ve gerçek harikaları olan kuşları koruyamıyor. Kuşların,çiçeklerin,ağaçların kıymetini bilmeyen insanlar yalnız kalmaya mahkûm olurlar…
Ünlü yazar Sait Faik Abasıyanık, “ SON KUŞLAR” öyküsünde, yıllar önce Burgaz ve Kınalı ada’da nesilleri tükenmeye başlayan harika kuşları anlatır ve öykünün sonunda “ Biz kuşları çok gördük çocuklar ama sizin için kötü olacak,sizin için kötü olacak!” diyerek bugün göremediğimiz rengarenk kuşların yok olmakta olduklarına dikkâtleri çekmek istemiştir.
Yıllar önce sürülerle Anadolu içlerinde yaylalarda,ovalarda, dağlarda denizlerde,çaylarda ve göllerde dolaşan bağırtlaklar, yaban kazları, kınalı ördekler, bıldırcınlar,sığırcıklar,kumrular, leylekler, kanaryalar neredeler ?
Karlı,yağmurlu, tipilerin estiği havalarda sürüler halinde çay kenarlarına sığınan kuş sürüleri için “Kurban olayım tipiye sürdü getirdi bizim kapıya” naraları atarak tüfeklerine sarılan avcılar, şimdiler kahve köşelerinde eski öyküleri anlatarak avunur oldular.
Bir yandan doğal afetler, bir yandan dünyada yaşanan ekolojik bozulmalar ve tarım ilaçlar öte yandan avcılar-atıcılar el birliği ederek dünya harikaları kuşların köküne zehirli zakkum ağaçları diktik.
El birliği ile ellerimizi göğsümüze bağlayarak seyrettik olanları. Oysa ellerimizi başımıza götürüp kafamıza vurmalı, düşünmeli ve önlemler için harekete geçip ortak ses çıkarmalıydık. İnsan oğlu bu konularda adeta insanlığını unuttu.
Haberleri okuyunca bir anda kuşların sürüler halinde gökten yere indiklerini sandım. Ne güzel dünya renklenecek ,neşelenecek diye içimden geçti.Ama uzun sürmedi bu hevesim ne var ki ölü binlerce kuş gökten yağmış.
Benim bildiğim, göklerden yağmur yağar. Anlaşılan yağmurların yerini ölü kuşlar almış. Kimse ayağa kalkmadı, “ neler oluyor, niçin oluyor ? diye…
Zamanında ayağa kalkmasını bilmeyen insanoğlunu, kuşların ahı! tutacak ve bence çok geçmeden dizlerini dövmeye mahkûm olacaklar...
İnsanın ve doğanın dostu halk ozanları da olmasa ne doğayı ne de turnayı hatırlayan olacak. Ozan Hasan Öztürk ( Âşık Meçhulî) Turnalar şiirinde şunları yazmış:
“ Her sabah her sabah çıkın göklere
Uçun bizim ele gidin turnalar
Konun bahçelere konun bağlara
Meyve meyve alın tadın turnalar…”
Ne bağlar bahçeler, ne de turnalar kaldı…