9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1278
Okunma

Büyüyünce ne olacaksın ? diye sorduklarında başlardım " doktor,subay,pilot,bakkal ve gözümde mesleklerin en yücesi olarak gördüğüm :şoför" der bir nefeste sayardım her birini.Bunlardan şoför ve bakkal hariç diğerleri annemim ve babamın üzerime yakıştırdıkları sünnet elbisesi havasındaki gösterişli, itibarlı mesleklerdi.
Ben de onların memnuniyetini görünce illa sayardım, istemeye istemeye.
Oysa ben dolabında envai çeşit çikolatalar ve şekerlemeler bulunan bir bakkaldan daha mutlu ve zengin meslek erbabı olamayacağını düşünürdüm.
Şoförlük her ne kadar çikolatalı bir iş olamsa da ,araba sürmek de en az bakkallık kadar güzeldi benim çocuk gözümde o zamanlar.
Her rastladıkları yerde babamın çok sevdiği arkadaşları beni gördüklerinde "Naaber ula kerhaneci?" diye hatrımı sorduklarında ben de "kerhanecilik" mesleği konusunda o zamanlar yeterli bilgim olmadığından , ""iyiyim " der çıkardım işin içinden.
O zamanlar elektrikler kesildiğinde babamın her defasında bir kutu aldığı beyaz mumlar telaşla aranır asla konulduğu yerde olamazdı. ben başımı pencerenin camına dayar evimizde elektrik olmadığı halde caddeden geçen otomobillerin ışıklarının yanmasına bir anlam veremezdim. hele o hoyratça klakson çalmalarına çok sinirlenirdim.
Her hafta sonu gazeteci merhum Ziya amcanın büfesine koşar ,babamın matematik defterinim sarı kağıdına yazdığı gazeteleri ve her akşam yalancı uykumda kahramanları olduğum dergilerimi alır, birbirine yapışık sayfaları eve gitmeden yolda açar , maceraların sonuna bakmadan ilk sayfalarına göz atardım.
Zagor muhtemelen yine baltasıyla işi halledecek, Çiko bir yandan karnını doyururken bir yandan da Zagor Tenay’a esprileriyle ve zekasıyla yardımcı olacaktır. baltalı İlah olarak kendini Kızılderililere kakalamış olmasının en büyük nedeni Amerikan Emperyalizminin vahşi ve kafasız kabul ettiği Kızılderili milletine uyguladığı soykırımın haklı ve geçerli sebeplerle dünya halklarının hafızalarına kazınmasından ibarettir.
Yoksa doğa dostu, balta atmasıyla meşhur,ülkemizin çocuklarının bilinçlerinde ayrı bir yeri olan "Baltalı İlah" ın asla kötü bir niyeti yoktur.
Tom Miks aynı bana benzerdi o zamanlar. Benim de bir türlü anlaşamadığım bir Suzi’m vardı. Bir tek konyakçı’m ve iki yanımda asılı duran toplu tabancalarım yoktu.
Ranger de değildim.Fakat o hızlı silah kullanan Tom benim için neler yapardı,ne fedakarlıklar gösterirdi rüyalarımda.Bir defasında içten itirafımdan etkilenip Suzi’yi öpmeme bile müsaade etmişti. O da biliyordu ki Suzi benim ablam sayılırdı,yani o kadar.
Kanyakçı bu ilere asla burnunu sokmaz, doktor Salasso’nun da işleri başından aşmış olduğundan bana karşı daima nazik ve mütebessüm olmuşlardır.
Bütün resimli romanlarda yardımcı çizgi karakterlerin bir kaç tanesi dışında şarapçı veya konyakçı olduğunu düşünürsek, gençler arsında alkol tüketiminin teşvik edildiğini anlayabiliriz diye düşünüyorum.
Nevada ranger’larının hayallerimizi süslediği yıllarda ruhumuzu ele geçirmeye çalışan şeytan’ın farkında değildik aslında. Olamazdık da.
Bir dönem rüyalarımızda heyecanla sağa sola koşarak kırmızı ceketlilerden saklanmaya çalışır, tepelerin ardından Milliyetçilerin en has adamı, zamanın Polat Alemdar’ı Çelik Black, yani Çelik Bilek görününce , rüyalarımızın havası,tadı değişir, kaçan İngiliz askerlerinin GB yazılı şapkalarını toplar dalga geçerdik.
Kötü adamlar iyi Amerikan kahramanlarından farklı olarak ağızlarını yamultarak konuşurlardı.
Yıllar sürdü o işgalci GB yazılı sivri şapkalı İngilizler ile savaşımız, nihayet duyduk ki Çelik Bilek onlaro vatanımızdan sürmüş ve milliyetçiler işi kotarmış.
Hemen bir yüz yıl sonra da Çelik Bilek’in çocukları Irak’ı, afganistan’ı işgal etmişler ve oralara ülkelerinde hazır paketlerde satılan "özgür demokrasi" götürmek için ellerinden gelen her türlü vahşeti , cinayeti işlemişler.
Bilemiyorum Rodi bu olanları görse ne derdi?
Profesör mantıklı bir açıklama yapardı eminim. En azından Bush adlı gergedandan daha akıllı olduğu kanaatindeyim.
Can Rambo Allah’ı var ta Afganistana kadar uzandı hayır hasenat savaşları yapmak için. Kim yapar onun yaptığını ? Baba evladına ,komşu komşuya, dayı yeğenine yapmaz Rambo abimizin canını tehlikenin en sülüklü işkence çukurlarına atıp mazlum ve aptal üçüncü dünya ülkelerinin insanları için yaptıklarını.
Kaptan Swing bütün bu olanlardan habersiz yaşadığı Ontario kalesinde güzel Betty ile köşe kapmaca oynarken bir başka kaptan olan Kanca yurt savunmasında kendini denizlere atmıştır erkenden.
Mister Blöf ise her zamanki gibi yeni aşklar peşinde dolanmakta fakat bir gözü ile daima meyhanelerde konuşulanları dinlemektedir.
Zira o zamanlar şimdiki gibi dinleme cihazları yok. Öyle kimseye "Kasetin var.Beni bakan yap kaseti sana veriyim ..yoksaaa" diyemiyorsunuz. İlla kapı arkalarında dinleme olacak manuel olarak. Yoksa istihbaratın işi zor.
Bir de atalarının ruhlarını yaktığı çam ağaçlarının göğe yükselen dumanlarında arayan Gamlı Baykuş gibi bir iptidai elemanın varsa işin daha zor.
Kıçını Puik’ten mi koruyacaksın, Puik’i kıçından mı koruyacaksın. İki ucu iğrenç değnek.
Tom Braks ise hasta olduğum bir arkadaş, bir dakikada kılık değiştirme ustasıydı hatırlarsanız. sadece yüzünü değil,kılığına bürüneceği kişinin bütün ebatlarını taklit ederdi.
Birden muhabbetin en cafcaflı yerinde elini enseye götürür tıpkısının aynısı olduğu düşmanın suratını yüzünden sıyırır o bizim bildiğimiz Tom’cuk olur adamları vururdu.
Mandrake’yi, Gordon’u , Kızılmaske’yi pek sevememiştim. hele Madnrake’nin viilasının adını (Xanadu) telaffuz edememek zoruma gidiyordu.
Bütün bunlar Amerikan Emperyalizminin elinin ne kadar uzun olduğunun ve ne kadar tehlikeli olduğunun en bariz göstergesidir.
Biz çocukluğumuzda ecnebi kahramanların rüyalarıyla uyurken, bizim kahramanlarımızı göz ardı ettik daima,unuttuk.
Bir ara sağolsun Mamçakoğlu devreye girdi de "Estergon kalası, İstanbulun Fethi, Fatihin Fedaisi Kara Murat" ile bir dönem rahatladık.
Bir de Tarkan’ımız vardı ki Türk’ün bilek gücü yanında cinsel gücü hususunda da hünerlerini, özelliklerini tüm Saksonya’ya ve Bizans’ın avratlarına ıspat etmişti sağolsun.
Bizanslı danyal Topatanüs’ün hancıya seslenip "et ve şarap" istediği sahneyi dün gibi anımsıyorum.
Yalnız sinema versiyonunda Kurt yerine sıradan,her mezbahanın etrafında pinekleyen sokak köpeği kullanılmasını ve ağzı kapalı olduğu halde havlayarak ortalığı birbirne katmasını hala çözebilmiş değilim.
Sonradan sinema afişlerini ülkemiz o zaman daha içten ve daha başarılı kahramanlarından Mete İnselel, Aydemir Akbaş,Ünsal Emre ve Zerrin Egeliler ,Arzu Okay,Mine Mutlu ve Ali Poyrazoğlu’nun başrollerini paylaştığı filmler süsüledi bir süre.
Ve "civciv çıkacak kuş çıkacak, Ayıkla beni Hüsnü,Çıldırtan Kadın, Ah deme oh de " gibi yerli mallar haftasını andıran , Türk milletinin bağrından çıkan sanatçılar tarafından bizzat oynanan çok sosyal filmler sinemaların hayatını kurtardı.
Bu sayede gençlerimiz,çocuklarımız hatta büyüklerimiz de emperyalizmin Emmanuellasından, Silvia Kristelinden kurtuldu böylece.
Bu aslında bir öze dönüş,milli değerlere sahip çıkış, "yerli malı,yurdum malı,herkeş onu kullanmalı" diyen öğretmenlerimizin vasiyetlerine de bir cevap oluyordu.
Şimdi aklıma geldi. Önceki gün Tunceli’nde halk gösteri yapmış. Birahanelerde kadınların konsomasyon yapmaması için.
Kadınlık onuru ayaklar altına alınıyor gerekçesiyle.
Diğer illerde yok mu dersiniz ?
Konya’da?
Erzurum’da?
Ya diğer illerde durum nasıl dersiniz?
Demezmisiniz?