Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Sevgi Salman
Sevgi Salman

BENİM ADIM SEVİM...

Yorum

BENİM ADIM SEVİM...

13

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

1741

Okunma

BENİM ADIM SEVİM...


Benim adım Sevim… Öykünün başkahramanıyım. Öykü dediysem hayal ürünü değil. Yazılanlar gerçek. İşte benim hayatımın kısa öyküsü…

Yeryüzünün yeşili ile gökyüzünün mavisinin buluştuğu, iki yüz haneli bir dağ köyünde gözlerimi dünyaya açmışım.”Mış’ım” diyorum, ben de herkes gibi doğumumu bilmiyorum. Kulaktan dolma, anlatılanlarla yetiniyorum. Anlatılanlara göre; Bin dokuz yüz elli üç yılının çok sıcak günlerinden birinde bana hamile ve her an doğurmaya hazır olan anam, yine gün ağarmadan kalkmış, elini yüzünü yıkamadan doğru hayvanların yanına gitmiş. Kara kızın, sarıkızın, tombalağın (manda) vs yemlerini önlerine koymuş, başlamış her birinin sütünü sağmaya. İşte orada başlamışım dünyaya gelme sinyallerimi vermeye. Anacığımın ara ara sancıları başlamış. Sancı başladı diye işten kaytarmak yokmuş tabi. Süt kovalarını içeriye taşıyan anam, sabah kahvaltısı için tarhana çorbası yapmış. Bir taraftan sancılanırken, bir taraftan da yer sofrasını hazırlamış. Her şey tamam olunca nineme, dedeme, babama seslenmiş. Seslenmiş ama kimse çorba içememiş. Çünkü benim doğma vaktim gelmiş. Köyde ebe olmadığından, köyün en yaşlı kadınını çağırmışlar ve ben bin dokuz yüz elli üç yılında, ekinlerin sararmaya yüz tuttuğu bir sabahta dünyaya gözlerimi açmışım…

Günler geçip, her geçen gün biraz daha büyümeye başladığımda önce annemi tanıdım. Ufak tefek, zayıf, sessiz, sakin, yanık tenli. Teninin yanıklığını, güneşin altında hayvan gütmekten, tarlada çalışmaktan olduğunu büyüdüğüm zaman daha net anlayacaktım. Sonra babamı, ninemi ve dedemi tanıdım. Babam, annemin aksine selvi gibi uzun boylu, iri yarı, büyük bir kalabalıkta iri cüssesiyle kendini gösterebilen biri.

Köy olmasına rağmen, evin hâkimiyetini ninem ele almış tam bir Osmanlı kadını. Kaşları hep çatık durur, anacığıma ve babama gün boyu emirler yağdırır.

---Nuriye hayvanları sağ, Nuriye fırına ekmek at, Nuriye avluda ateş yak, çamaşırları yıka, Nuriye tarlaya git, Nuriye, Nuriye…

Ninemin hakkını yemeyeyim şimdi, evde yemekleri ninem yapar. Onun haricinde, eksik ne var onları gözlemler, sonra emirler yağdırır. Bu emirlerden dedem de nasibini alır, nineme sesini çıkaramaz. Sonra erkek kardeşlerim Cavit ve Müjdat’la tanıştım. İlkokula başlayınca evde yedi kişi kaldığımızı saymaya başlayacaktım.

Köyde yaşayan her çocuk gibi, avludaki tavuklar, koyunlar, keçiler, inekler arkadaşım, tarlada küçük bir çomakla toprakla oynamak en büyük eğlencem oldu. Köyümüz deki ilkokulda okudum. Ortaokula gidemedim. Köydeki diğer kızlar gibi gündüzleri anacığıma yardım edip, geceleri köyümüzde elektrik olmadığından, gaz lambasının o loş ışığında, çeyizime dantel örtüler örüp, kanaviçe yastık sargıları işlemeye başladım.

Daha çok küçüktüm on üç yaşımdaydım sanıyorum. Bir akşam babamdan, Hacı erlerin ortanca oğlu Halil’le beni sözlediklerini öğrendim. Ne demekti “sözlemek?” Sonradan öğrendim ki ben Halil’le evlenecekmişim. O akşamdan sonra babam “sen sözlüsün artık” diye izinsiz bir yere göndermez oldu. Köyde habersiz nereye gidilirse? Evimiz köy kahvesiyle karşı karşıyaydı ve Halil akşamüstü tarladan gelince devamlı oraya gelirdi . Durdukça benim de içim Halil’e ısınmış, biz artık Halil’le yavuklu olmuştuk. Akşamları köyün çeşmesinde buluşup, kısa süre de olsa birbirimize sevgimizi söylüyorduk. Çok seviyorduk birbirimizi. Küçücük dünyamda onsuz bir hayat düşünemez olmuştum. Birbirimize söz vermiştik, ömrümüzün sonuna kadar hiç ayrılmayacak, birimize bir şey olsa bile sevgimizi mahşerde yaşayacaktık…

Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. On yedime geldiğimde Halil’le resmen nişanlanmıştım, bir ay sonra da düğünümüz olacaktı. Nihayet uzun gibi görünen bir ayın sonunda Halil’imle evlenmiş, evlerine gelin gitmiştim. Çok mutluydum çok…

Düğünümüzden kırk iki gün sonra çok sevdiğim kankardeşim Halime’nin düğünü vardı. Bizim köyümüzde de, diğer köylerde olduğu gibi düğünlerde bütün köy halkına yemek verilir.

Bugün Halime’nin düğün yemeği olacak. Köyümüzdeki tek eğlencenin düğünler olduğunu düşünürsek, bugün bir başka heyecan var içimde. Sabah erkenden kendi evimizi silip süpürdüm, anneme yardım için annemlere geldim.

Bir taraftan evi süpürüyor, bir taraftan da köy kahvesinde oturan sevgili kocama bakıyorum. “Halil’im seni çok seviyorum.” Böyle düşüncelere dalmış iş yapıyorken, köyün kızları gülüş cümbüş avlu kapısından içeri girdi.

---Sevimm…
---Burdayım gelin içeriye,
---Sevim, Halime’nin düğün yemeğine tahta kaşık, tabak almaya geldik.
---Durun getireyim…

Elimdeki süpürgeyi bırakıp, tahta kaşık ve tabakları almaya iki arkadaşımla birlikte mutfağa gittik. Dört-beş dakika sonra elimizde tahta kaşıklar ve tabaklarla odaya geri döndük. Kızlar camın kenarına dizilmişler, köy kahvesinde oturan yavuklularına bakıp bakıp kıkırdaşıyorlar.
O ara Ayten, babamın duvarda duran av tüfeğini aldı. Köy kahvesinde oturan yavuklusuna hoş görünmek adına sanki birini vuracakmış gibi dipçiği omzuna yasladı ve bizlere gülerek;

---Eller yukarı,
---Ayten tüfek mermi dolu,( duymuyor hâlâ köy kahvesinde oturan yavuklusuna pozlar veriyor)
---Eller yukarı, bak vururum ha,
---Aytennnn yapmaaaa, ahhhhhh

Bir anda büyük bir acı ile kıvrandım ve canımın acısı birden kesildi. Peki, ama bu bağrışmalar neden? Kızlar neden “Sevim, Sevim vuruldu” diye bağırıp duruyorlar. Yerde başının sol yanı parçalanmış yatan da kim? Yan odadaki anam, ninem koşarak geldi. Anam saçını, başını yoluyor. Köy kahvesinde oturanlar, (başta Halil olmak üzere) bağrışmaları duyunca eve doluştular. Halil’im yerde yatan bedene sarılıp hıçkıra hıçkıra ağlıyor. “Sevim aç gözlerini, aç!” Parmağı ile yerdeki kandan alıp, alnına sürüyor.

---Yaşadıkça kanın alnımda duracak, senden başka kimsenin eli elime değmeyecek…

Her kafadan bir ses;

---Aman Allah’ım başının sol tarafı yok!!!
---Ölmüş!!!

Kim ölmüş? Ben iyiyim. Anacığıma bağırıyorum;

---Anam ben iyiyim, bak bana… Duymuyor beni…
---Halil’im, erim, sevgili kocam, bak ben buradayım. İyiyim… O da duymuyor. Neden?

Evimiz bir anda cenaze evine döndü. Herkes ağlıyor, kimi Kur’an okuyor, kimi helva yapıyor.
Kimse beni görmüyor, duymuyor. Yoksa ben öldüm mü gerçekten? Ölmek için çok genç değil miyim? Hani Halil’imle yıllarca mutlu yaşayacaktık? Çocuklarımız, hatta torunlarımız olacaktı. Birbirimize doyamadan böyle ayrılık yoktu hayallerimizde. Neden, neden?

Tabutun içinde, omuzlarda köy mezarlığına götürülürken, anam, babam, Halil’im, sevdiklerim perişan halde. Yürüyecek mecalleri kalmamış. Gücüm yetmiyor ki onlara “Üzülmeyin, ağlamayın” demeye. Üzerime toprak atılırken, ardımda gözü yaşlı sevdiklerimi bırakmanın ızdırabı ile son bir kez daha baktım. Kısacık hayatım burada noktalanmıştı …


İşte böyle dostlar, hayatımın baharında sona eren hayat hikâyem bu kadarcık. Anacığım ve babam yıllarca benim acımla yaşadı. Sonunda anam da yanıma geldi. Babam acımla birlikte yaşamakta…
Halil’ime gelince; Halil’im alnına sürdüğü kanı unutup, daha kırkım çıkmadan evlendi.

Hayat bu, ne denir ki?

SEVGİ SALMAN

(Yaşananlar gerçektir.)



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Benim adım sevim... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Benim adım sevim... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BENİM ADIM SEVİM... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
demet demet şiir
demet demet şiir, @demet-demet-siir
5.4.2011 19:17:19
HAYAT ACIMASIZDIRİ ÖYKÜLER YAPRAK YAPRAK YAŞANIR BU TOPRAKLARDA..KIRSAL KESİMDEYSE DAHADA ACIMASIZDIR HAYAT KADINA VUR HA VUR GİDER SOPASI AĞLAYANIM OLURMU DER GELİNİ ÖLÜRSEM?DEDİĞİNDEE ÇOKTANN YENİLERİ GELİR..MUHTŞEEMDİ..
tacettin yıldırım
tacettin yıldırım, @tacettinyildirim
28.12.2010 11:48:36
yazı yayında......ben yolda......ankaraya oğlumun yanına gidiyordum sevdiğim saydığım kişilerin zaman bulunca sayfalarına girerim...buda öyle oldu kardeşim....kaleminin kaviliğini biliyoruz....müthiş bir öykü..... içindeydik sanki....tebrikler saygılar
AŞK HER SEYE DEGER Mİ?, @askherseyedegermi
27.12.2010 22:37:23
GÜZELMİŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞ
N. B. Ç.
N. B. Ç., @n-b-c-
27.12.2010 17:47:13
10 puan verdi
Anlatımın mükemmel. İnsan hikâyenin içinde buluyor kendini ve o acıyı yaşıyor.

O silahlar yüzünden değil mi yok yere yüzlerce insan öldü. Kaza kurşunuymuş. Göz göre göre kaza kurşunu? Gerçekten çok acı bir olay; keşke yaşanmasa dedirten.

Kendini özletme bu kadar :))

Sevgim çokça...
Nermin Kaçar
Nermin Kaçar, @nerminkacar
27.12.2010 16:31:07
Canım benimmmmmmmm özledim vallahi seni. Gerçi geçen sesini duymuştumn ama yazılarını özledim. Yine çopk güzeldi. Tebrik ve sevgilerimle
AYSE 09
AYSE 09, @ayse09
27.12.2010 14:32:39
bir oh çektim bitanem hoş geldin
özlettin kendini
ve öyle bir öykü ile geldin ki
kutlarım seni sevgimlesin her daim
Toynak
Toynak, @toynak
27.12.2010 13:11:03
9 puan verdi
acaba Halil ölseydi Sevim evlenmeyecek miydi?
yas kırk gündür üçgündür diyeme tabiiki
ancak insanın yüreği yaralarını sarmayı başarır ve daima kendisine bir şans daha verir
haNİ
üstüne basılan bir çiçek ezildiğinde koyverip bırakmaz hemen boy atmaya yeniden gülümsemeye çalışır
canı cehenneme demek kolaydır önemli olan cehennem yangınından kurtarmaktır

öyküde anlatılanları birileriyle kıyaslamak gibi bir şansımız olmadığı için ve kim kimdir bilmediğimizden
sadece duygulanarak hüzünlendik...
bunun yanında kurguyu ve yazıyı güçlü kılan yazarın dağarcığında biriktirdiklerinden başka
iyi bir gözlemci olduğunu da görüyoruz.Ustalıkla kaleme alınmış bir yazı
ancak bir tavsiyemiz var sevgili yazar dostumuza
Edebiyat defterini ihmal etmeyin biraz zaman ayrırsanız sizi seven ve özleyen dostlarınıza büyük iyilik yapmış olacaksınız...
kutlarım efendim
adınızca sevgilerle kalınız hep...
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz, @aynurengindeniz
27.12.2010 09:32:50
Halillere güven mi olurmuş? Her mezarlık ziyaretinden sonra cebinden tarağını çıkartıp bıyığını düzeltir Haliller. Ola ki yolda bir hatuna rastlarım diye...

Her zamanki gibi başarılı bir anlatım. Öykülemeniz güzel. Türkçeyi kullanışınız da öyle. Tebrik ediyorum. Sevgiler.
Bedri Tokul
Bedri Tokul, @bedri-tokul
27.12.2010 08:55:18
Sık sık yazmak yerine, arada bir yazmak.... Ama yazıncada böyle yazmak... Okuyanları günlerce etkisinden kurtarmamak...
çala kalem değil, işte kalem dedirttirmek...

Kutlarım sevgi hanım...

Selam ve Sevgiyle....
Aysel AKSÜMER
Aysel AKSÜMER, @ayselaksumer
27.12.2010 07:44:14
Sevgi'ciğim içim ürperdi.Ne kadar anlatımın kuvvetli.. Olay çok üzücü. Keşke yaşanmasaymış. Kutluyorum canım. Sevgilerimle...
handan akbaş
handan akbaş, @handanakbas
27.12.2010 07:34:46
Silah ve onunla oyun olmayacağı gerçeği, bir kez daha gözler önüne serilmiş.
Sevgi'ciğim çok başarılı bir kalemsiniz, sık yazsanız sizi okumak keyif veriyor.
Anlatılanların yaşanmış olması çok acı.
Tebrikler, selam ve sevgiler.
ayhansarıkaya
ayhansarıkaya, @ayhansarikaya
27.12.2010 00:14:13
10 puan verdi
Bir solukta okudum. Bu kalem,oldukça güzel yazıyor.

Fazla uzak kalma...Meraktan çatlayacaktım neredeyse.

E,yaşam böyle işte!..Ölenle ölünmüyor derler ya doğru.Ne yapsın adamcağız,bekar kalsa olmayacak;evlenmiş.Ama içinde hala ölüp giden eşinin sevgisi vardır.

Köy yerlerinde böyle görünmez kazalar oldukça yaygın.Konuyu en ince ayrıntısına dek işlemişsiniz.Tebrikler...

ayhansarıkaya tarafından 12/27/2010 8:22:09 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eser Akpınar
Eser Akpınar, @eserakpinar
27.12.2010 00:13:56
10 puan verdi
"Yaşananlar gerçektir" demişsiniz ya? Demeseydiniz bile etkisi değişmezdi yazınızın. Ve tabi ki, muhteşem anlatımınızın.

Silahlar ve yaşananlar üzerine fazla konuşmak istemiyorum. Lafı uzatmaktan başka bir işe yaramaz. Onun yerine bir kez daha okumak istiyorum, öykünüzü.

Teşekkür ediyorum. Sevgiler, yüreğinize. Saygılar, kaleminize.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL