7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1495
Okunma

Erol Bey, ellili yaşlarda, İstanbul’un köylerinden birinde oturan, köye yakın olan ilçedeki bir devlet kuruluşundan kısa süre önce emekli olmuş biriydi.
Eşi de bir köylü kadını idi. Kısa süre öncesine kadar bir kaç baş sığırları vardı. Eşi Nazmiye bakardı sığırlara. Sattıkları süt, buzağı ve kasaplık hayvanlar geçimlerine bir nebze katkı sağlıyordu.
Bir oğulları ile bir de kızlarını evlendirmişlerdi. Sanayinin, fabrikalaşmanın köylere kadar uzanmasının bir sonucu olarak, özellikle İstanbul’un bir çok köyünde olduğu gibi, onların köyünde de hayvancılık ve tarım bitmeye başlamıştı. Sonunda Erol Bey de sığırlarını satıp, ahırına kilit vurmak zorunda kalmıştı.
Düşük dereceli memurluktan emekli olduğu için, aldığı maaşla geçim zorluğu çekmeye başladılar. Evlendirdikleri çocuklarının maddi olarak pek de faydaları olmuyordu onlara. Herkes, kendi açısından geçim zorluğu çekmekteydi. Bu, aslında yalnız onların değil, tüm ülkenin sorunu haline gelmişti. Çünkü, ekonomik kriz vardı.
Çocuklarıyla sohbetlerinde, iş aradığını, çalışmak zorunda olduğunu anlattı Erol Bey. Hep birlikte, ellili yaşlarda, emekli bir memurun ne iş yapabileceğini araştırmaya başladılar. Bir gün oğlu, bir gazete ilanı getirdi.
’ Baba, senin bu yaşta yapabileceğin en uygun iş budur !’ deyip, Kadıköy’deki bir emlakçının eleman arayan ilanını gösterdi.
’ Bilmem, yapabilir miyim acaba ? ’dedi adam.
’ Yaparsın baba, yaparsın ! ’deyip cesaret verdi oğlu.
Ertesi gün telefon edilip görüşme için randevu alındı. Kadıköy’ün, Bağdat caddesi civarında, sahile yakın, zengin semtlerinden biriydi emlak bürosunun olduğu yer.
Tam saatinde yetişti randevusuna. Kırk- elli metrekarelik bir büro. İçeride altı adet masa. Hepsinde birer bilgisayar ve telefon. Arkada, hafif bir setle bölünmüş ayrı bir masa. Masası, koltuğu diğerlerine göre daha lüks. Tüm elemanlar takım elbiseli, gravatlı. Genci de var yaşlısı da. Bir tanesi genç, sarışın bir bayan.
Patron, altmış yaşın üzerinde, kısa boylu, göbekli ve kel. İş görüşmesi için geldiğini söylediğinde direkt patronu tarif ettiler. Ceketinin düğmelerini ilikleyip öyle gitti patronun yanına.
’ Efendim, ben Erol Sarı. Dün telefon etmiştim. ’
’ Evet hatırladım. Lütfen oturun.’
Yavaşça oturdu koltuğa.
’ Efendim ben emekli bir memurum. Malum, emekli maaşları düşük, geçim zor. Yeniden çalışmak zorundayım. Bu işi hiç yapmadım ; nedir, nasıldır bilmiyorum doğrusu.’
’ Önemli değil. Öğrenirsiniz. Yeter ki, niyet edin, cesaret edin. ’
’ Biraz anlatır mısınız lütfen ! Nedir benden istediğiniz ? Ne yapmam gerekiyor ? ’
’ Kolay, kolay. Sabahleyin dokuzdan önce geliyorsunuz. Size bir defter ve bir kalem veriyoruz. Etraftaki sokak ve caddeleri dolaşıp, kiralık-satılık daire ve dükkanlar buluyorsunuz. Bulduğunuz yerlerin tam adreslerini ve ilanlardaki telefon numaralarını yazıp dönüyorsunuz. Her hün yaklaşık iki saat bu amaçla piyasada oluyorsunuz yani. ’
’ Zor değilmiş gerçekten. Dolaşmayı, yürümeyi severim ben. ’
Boş olan tek masayı işaret edip ;
’ Şu masa sizin. Bilgisayar kullanabildiğinizi söylemiştiniz. ’
’ Evet evet. Yeterince kullanabilirim. ’
’Döndüğünüzde, ilanlardaki telefon numaralarını arayıp görüşüyorsunuz. İlk iş olarak, ilgili yerin özelliklerini ve şartlarını, fiatını öğreneceksiniz. Görmek ve müşteri taşımak için izin isteyeceksiniz. Sonra da Ayşe hanımla birlikte gidilecek, resimleri çekilecek, kartı açılacak ve internette kendi sitemize, üyesi olduğumuz sitelere girilecek. Resim çekme ve internete girme işlemlerinin çoğunu Zeynep Hanım yapar zaten. ’
’ Peki ama ayıptır söylemesi ; ben bu işten ne kadar ücret alacağım ? ’
’ Çok sabırsızsınız ! İşiniz bu kadar değil aslında ama madem merak ettiniz ; ücreti de konuşalım. ’
’ Özür dilerim. Merakımı mazur görün lütfen. ’
’ Tamam. Bakın Erol Bey ; emlakçılıkta genelde prim sistemi uygulanır. ’
’ Nasıl yani ? ’
’ Sabredin anlatacağım. Biz kiralıklarda en az bir kira karşılığı komisyon alırız. Satılıklarda da alıcıdan ve satıcıdan yüzde üç. Kiralıklar değil ama satılıklar çok güzel para bırakır. Yani asıl önceliğimiz satılık yapmaktır. Herkes, bulduğu yer kiraya verilip ya da satıldığında, komisyondan belli bir yüzdelik alır. ’
’ Ya iş olmazsa ? Ben çok zor durumda kalırım o zaman. Köyden buraya geleceğim. Yol param da olacak. Maaş verseniz de ben ne alacağımı bilsem olmaz mı ? ’
Hafif gülümsedi adam.
’ Yapmayın Erol Bey ! İş olmasa biz nasıl geçiniriz ? Bu dükkan nasıl ayakta kalır ? ’
’ Ben buna cesaret edemem. Mutlaka bir maaşım olmalı benim. ’
Bir süre düşündü adam. Bir kaç defa başını sağa sola çevirirken Erol Bey; sabırsızlıkla, kendisine ufak da olsa bir maaşın teklif edilmesi için, içinden dua ediyordu.
’ Peki Erol Bey, size sekiz yüz lira maaş verelim !’ dediğinde çok sevindi adam.
’ Tamam, olur, çok teşekkür ederim !’ deyip eline uzandı adamın. Adam, kıs kıs güldü içinden.
’ Bakın Erol Bey ; bu maaş çıplaktır. Bizden sigorta, yemek ve yol parası falan istemeyeceksiniz. Üstelik, bir süre de deneme süreniz olacak. Eğer, işimize yaramayacağınızı görürsek, yollarımız ayrılır. Darılma gücenme olmasın !’
’ Siz merak etmeyin efendim. ’
’ Anlaştık o zaman. Yarın sabah gelin iş başı yapın. ’
Gülerek kalktı yerinden Erol Bey. Adamın elini iki eliyle birden sıkıp ;
’ Teşekkür ederim efendim. Çok teşekkür ederim.’
Kapıdan çıkarken arkasını dönüp, diğer elemanlara seslendi bu defa :
’ İyi günler arkadaşlar ! Yarın görüşmek üzere.
(Devam edecek )
Fikret TEZAL