4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1371
Okunma

Bundan çok sene önceydi. Çok sene önceydi ama ben, evli ve iki çocuk annesiydim. Anneme kahveye gidecektim. Çocukları okullarına gönderdikten sonra giyindim ve yürüyerek gitmeye karar verdim.
İzmir sahil bulvarı’nın görüntüsü aynen şöyledir: Apartmanlar, yürüyüş yolu, araba park yeri, kaldırım, ortası refüjlü altı şerit yol ( gidiş-geliş ), kaldırım, kordon, deniz.
Tabi ki benim şehrimde de davranışlarınıza dikkat etmek zorundasınızdır. Altı şeritli yolun kenarındaki kaldırımdan yürürseniz, bir şeylere davetiye çıkartmış olursunuz. Hele bir de kıyafetiniz uygunsa, o bir şeylere, hiç kurtuluşunuz yoktur. Kendini bilen hiçbir kadın, o yoldan yürümez. Doğrusu nedir? Apartmanların dibindeki yürüyüş yolundan yürümek.
Ben de öyle yaptım. Ayağımda eşofman, üstümde salaş bir mont. Kendi kendime şarkılar mırıldanarak yürüyordum. Arabalara ayrılmış park yerinden bir araba geçti. Geçti, gitti. Aynı araba, bir kez daha geçti. Ben yürüdükçe, araba geçmeye devam etti. Üstüme alınmadım. Hatta etrafıma bakındım, genç bir kız mı var diye? Yok. Araba, tekrar geçti. Huylandım. Kara tarafına geçtim. Araba, yanımdan geçti. Aynı yola geri döndüm. Ama bu arada tepem atıyor, yavaş yavaş. Baktım, olacak gibi değil. Kurtuluş yok, sürücünün niyeti belli. Tellerim iyice attı. Arabanın geldiğini görünce, kendimi yola attım. Arabayı durdum. Sürücü tarafındaki camı çaldım: “ Açsana “ dedim. Açtı. “ Ben sana ne yaptım? Kalçamı mı salladım, gözümü mü süzdüm? İşaret mi ettim? Ne demeye peşimden dolanıyorsun? “ dedim. Tabi ki araya eklediğim bazı sıfatları yazmıyorum. Ben, Kazdağılıyım. Tellerim attığında, cici hanım sınırından taşabilirim / taşabiliyorum.
Son hatırladığım; adamın, sıçan deliği bir para modunda gaza basıp, gittiği.
Hiçbir zaman çok akıllıyım, çok usluyum, çok sakinim iddialarım olmadı. Tepem attığı zaman, dilimin kemiğinin olmadığının da farkındayım. Ama çoğu olayın – her olayın değil - başlama sebebi de ben değilim / değildim. Yukarıda ki olay gibi.
Şimdi, bir olay daha aktaracağım. Tellerim yine atık. Ve bir yorumum tabi ki var ama yazmayacağım.
Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin konuğu olarak İzmir’e giden AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ilginç açıklamalarda bulundu. İzmir’den armoni değil kakafoni çıktığını ileri süren Çelik, Kayseri ve Konya’yı örnek vererek şunları söyledi:
"Türkiye’de Kayseri örneği var. Kayseri’den cumhurbaşkanı var, milletvekilleri, sanayi ve ticaret odaları, esnaf ve sanatkarlar odaları, barosu, borsası, stk’ları mahalli yönetimi, mülki idaresi merkezi idaresi öyle saat gibi bir işliyor ki Kayseri mesafe alıyor. Konya’da öyle. Konya’da gecekondu bulamazsınız. İzmir’de de bazı evler gecekondu değil. Kenti gecekondu sarmış ve ortak paydalarda buluşarak kentlilik bilinciyle İzmirlilik ortak paydasıyla o eksende buluşarak İzmir’de ciddi bir hamle yapılamadı."
"BURNU AKMIŞ, KİR-PAS İÇİNDE"
Çelik sözlerini şöyle sürdürdü: "İzmir, Türkiye’nin üçüncü büyük kenti. Modernizmi temsil eden kent, Türkiye’nin fihristi, tarım, turizm kenti. Ama ben İzmir’i şuna benzetiyorum. Pırıl pırıl nur topu gibi bir çocuk ama burnu akmış kir pas içinde. Yüzünü, gözünü temizlediğiniz zaman güzelliği ortaya çıkar. İzmir dört tekerine fren takılmış araba gibi. Bir şeye engel olma zihniyeti, çözümün bir parçası olmaktan daha öne geçiyor.”
…/…
Ankara ve İstanbul Büyükşehir belediyelerinin metro projelerini Ulaştırma Bakanlığı devraldı. 2.2 milyar dolarlık maliyetle metro inşaatlarını tamamlayacak Bakanlık sonra işletmeyi belediyelere devredecek. İzmir Belediyesi’nin metro projesi ise Bakanlar Kurulu kararının dışında bırakıldı.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a Hükümet’ten 2,2 milyar dolarlık jest geldi. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yıllardır yılan hikayesine dönen Ankara Metrosu ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin İkitelli metro projesini Ulaştırma Bakanlığı devraldı. Metrolar Ulaştırma Bakanlığı kanalıyla yapılacak ve işletmeleri için belediyelere geri verilecek. Devir için gerekli olan Bakanlar Kurulu kararı geçtiğimiz hafta gerçekleşen Bakanlar Kurulu’nda imzaya açıldı ve Başbakan Erdoğan da bu karara beklenen imzasını attı.
…/…
TBMM Dilekçe Komisyonu’nun Fatmagül ile ilgili görüşünü yazmayayım artık değil mi?
Eser Akpınar
23.12.2010
İzmir