Okuduğunuz
yazı
22.12.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
.
.
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
………………………………Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.(Ayet El-Kürsi mi de bitirdim şükrolsun)
Engindeniz derya olmuş artık……diyeceğim de kızmasa bari :- ). Methiyeyi hiç sevmez huyu kurusun. Ama doğru işte, derya olmuş. ****************** Annem de yayığın başındayken kaçmış babama, rahmetli anneannem kıyametleri koparmış “urumunda kavurun kizi, senun yuzunden peş patman süt kesti hep mizi oldi, açelen neydi pok muzurli” diye. Ana yüreği işte, halden anlıyor.
Ah, ah. Neyleyim Afrika’yı, Antarktika’yı; param olsa da annemi hacca götürsem yeter.
“Hayat, seni yaşayamadım!” (Anonim eser). Orkestra şefi rahmetli dedem, keman da babacığım (canım benim, romantik adamdır ha), vurmalı çalgılar Temel emice, Abbas dayi.
Solist rahmetli annaennem, vokalistler annem, teyzem, halam, yengem ve köyün bütün karilari.
Sanma ki dedem orkestra şefi de Afrika ları, Antartika ları görmüş, "Görmedim Ömrümün Asude Geçen Bir Demini" şarkısını öyle yanık söylerdi ki, sorma gitsin.
Engin hoşgörülerine sığınarak Tebrikler hemşerime Selamlar, saygılar
kutlarım hemşerim... bu sıra yer bordo gök mavi... ezici liderliğin ve şampiyonluğun keyfini çıkarıyorum.... altta kalanların canı çıksın diyorum...:)))
Yine birilerine gönderme yapmışsın abi :)) Tacettin Bey duyar mı acaba ne dersin? Bize her yer Trabzon ama ben Fenerliyim ya affedersin:)) Keşke yazmasa mıydım daha sayfama selam vermezsin belki de. Ama söz gurbette bordo maviye laf ettirmem...
Çok teşekkür ederim. Eksik olma inşallah...Saygılarımla.
ki ömür iki nefes arası.. kutladım hayatı sorgulayan düşündüren eşsiz güzelliklerinizi günün yazısını çok değerli yazarını... iyi ki varsınız iyi ki yazıyorsunuz değerli dost sevgili Aynur..:) sevgim saygımla hep..
Keşkelerin olmayacağı bir hayat olur mu acaba sevgili şairim? Ama inşallahen azami keşkelerle varırız finişe hepimiz. Teşekkür ederim varlığınız için. Sevgiler.
İnsanı, iç dünyasının el değmemiş diyarlarına taşıyan kıymetli bir yazıydı. Evet, ilk doğumla misafir, ölümün ardından gelen ikinci ve gerçek doğumlada ebebi hayata intikal ediyoruz. Ne mutlu Mevlana'nın deyimiyle ölümü Şeb-i Aruz lezzetiyle karşılayabilenlere.
Bu değerli yazıdan dolayı sizi tebrik ederim Ayunur Hanım.
bu bir öykü gibiydi, deneme demişsin ama. öykü deseydin de yakışırdı çok. belki de senin yaşadığın gerçek olaylardan yola çıkarak düşüncelerini, dünyaya , hayata bakışını aktardığın için deneme demişsin. aslında fark etmez.
yaşamın kritik öğelerini çok çok güzel yakaladığın gibi, anlatım dilin, kendine özgü üslubun harika. hayatın beyhudeliği anneannede ne güzel betimlenmiş.
tekrar kocaya kaçarım **ifadesi müthişti. orada bir sır gizli..aşk, tabii ki.
nazlı ve az bulunan bir yıldızla ölüm dokusu ne güğzel birleştirilmiş.
ve en önemlisi, onca hayata karşın **hayatı bilmeyen bir yaşlılık. ne menem bir acıdır bu.
sevgili aynur, yazıyı okumaktan öyle büyük keyif aldım ki. *edebiyat defterinde * böylesi yazılardan gurur duyuyorum.
Benim sevgili arkadaşım. Yazılarımı okuduğunu bilmek benim için büyük mutluluk. Deneme mi öykü mü ben de bilmiyorum. Aslında gerçekten içime sinen bir çalışma da değildi. Çünkü anlatmak istediklerimi anlatabildiğimi sanmıyorum. Tekrar deneyeceğim inşallah. Sevgilerimle.
Yazan bir insan için ne büyük mutlulık öykülerinin sevildiğini duyması. Çok teşekkür ederim. Eleştirilerin benim için çok değerli. Açıkça söyleyebiliyorsun doğruyu da hatayı da. Bu taktire değer bir durum.
Sevgili şaiirim, o damarla şırınga verip duruyorum ama, korkarım kendi çoğalttığım kanda kaybolacağım. Çünkü yazmak...Yazmak bir aşk...Sizler sayesinde öğrendim ben yazmayı. Yani öğrenmeye çalışıyorum hala. Bu çok ağır işleyen bir süreç. Umarım bu yolu beraber tamamlarızz Sevgilerimle.
Gezmiyorsanız gezmek istemiyorsunuzdur. Bunda da utanılacak bir şey yok. Gezmekten kasıt mutlaka kutuplara ya da Mars'a gitmek değildir. Evinizin civarında, her gün büyüyen halkalarla dolaşmak da yeterlidir. Bir yerden başlamalı.
Öte yandan bir kere bile Mars'ın yüzey resimlerine bakmadan, oraya gitmek ne kadar vakit alır, ne kadarda da dönülür düşünmeden, kendinizi bir kere bile yüzeyde hayal etmeden sadece ''Yok, yok, ben Mars'ı göremeyeceğim'' diye hayıflanmak fuzulidir. Benim anneannem zengin değildi, yabancı dil bilmezdi ama bir gün gemiye atlayıp, altmış beş yaşında tek başına Akdeniz turu yaptı. En azından Kuzey Afrika'yı ve Güney Avrupa'yı gördü. Bir başka seferinde, bu sefer dayım bir sabah evden ailesiyle beraber çıkıp, arabalarına bindiler, soluğu İngiltere'de aldılar. Arabadaki kimse yabancı dil bilmiyordu ve ellerinde sadece bir ortaokul atlası vardı (Anneannem tabi ki o arabada da vardı).
Dediğim gibi eğer gezmiyorsak gerçekten istemiyoruzdur. O noktada da yapacağımız tek şey kendimizle barışmak, gezmek istemediğimiz kabul etmek, üstünden ağırlık kalkmış yüreğimizle yaşamaktır.
Kusura bakmayın, yazının içeriğine kaptırıp, kendisini yorumlayamadım. Gezerken yazmanız dileğiyle.
Gezerken yazmak işini siz daha güzel yapıyorsunuz. Bazılarımızın ayağında kaldırıp yürümesine mani prangalar vardır. Gözleri uzaklarda, belki gezse de göremeyeceği diyarlardadır ama beden hep aynı eksen etrafında döner.
Bu açıdan bakınca sizin anneannenize çektiğinizi rahatlıkla söyleyebilirim:))Büyük bir cesaret işi olsa gerek onun yaptığı. Ben yapamam herhalde. Kıskandım onu şimdi:)
Sizin hep yazmanız dileğiyle..Havada karada suda...
Hayatta bir nöbet beee kardeş... Ama bu öyle bir nöbetki bir sefer tutabiliyorsun... Bu nöbetim iyi geçmedi bir nöbet daha tutayım diyorsun... Yokkk... Şimdi sıra başkalarında diyorlar...
Aynur kardeşim, önce dede , ninenize ve tüm geçmişlerimize Rabbimden rahmet diliyorum. Yazınızı okurken, duygular sel oluyor. Anneannenizin sözleri içime hançer gibi oturdu.Öyle çok insanımız var ki yaşadıkları köylerinden çıkmadan, çalışıp çabalayıp bir ömür geçirip, ahirete giden.Boğazıma bir yumru oturdu, yutkunsam da geçmiyor. Hayat ...herkes yaşıyor bir şekilde... Rabbim herkese, sadece burayı değil de gerçek hayata hazırlıklı olmayı nasib etsin. Selam ve sevgiler, canım benim.
Çok zaman, hayatta yaşadıklarımıza şükür etmeyip, yaşayamadıklarımıza özlem duyuyoruz. Biz hayatı yaşamıyoruz, hayat bizi istediği yöne çeviriyor sanki.
Anlamlı bir yazıydı güne layıkı ile gelir. Kutlarım Aynur.
Bu kadar da karamsar olma Aynur ya!..Daha gençsin.Karamsar olacak olan varsa o da benim.Ölüme çeyrek kaldı...
Şu bir gerçek ki;her canlı ölmeye mahkumdur.Onun için üzülmeye değmez.Yaşarken dolu dolu yaşamasını bilmek lazım.Üzüntüleri fazla dert etmemek lazım.Arasıra ben de o çıkmazın içerisinde bunalıyorum ama...
Ne ölümler gördüm...Acıyı bire bir yaşadım.Babam ellerimde öldü,yanımızda kimseler yokken...Hastanede babamı refakatci olarak beklerken günlerce kaldığım uykusuzluğumu yan ranzada ölüp morga kaldırılan kişinin yatağına boydan boya uzanıp uyuyarak giderdim. Ölüm,kurtuluş dedim.Asıl ölüm;yaşarken ölememek!..Bir anlık yoksun. Mevlütte gittiğm bir yerde sohbet esnasında adamın biri,sandalyede ölüverdi...Ne fırtına esti,ne de kasırga. Sessizilik anında uyur gibi çekip gidiyorsun.
Onun için bazen karamsarlığa düşsek de son nefesimize dek yaşama umudumuzu yitirmiyelim diyorum.
Bir de her insan kendisi için yaşıyor. Sensiz ölürüm,yıkarım dünyayı,yakarım Roma'yı naraları,feryatları faso fiso...
Sevgilerimle.
Engindenizin yazılarını okumak ayrıcalık bence...
ayhansarıkaya tarafından 12/22/2010 1:45:56 PM zamanında düzenlenmiştir.
ayhansarıkaya tarafından 12/22/2010 1:47:58 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sana aynen katılıyorum. Ben de hiç evmem öyle yakarım yıkarım ölürüm gibi ağdalı aşk sözlerini. Kim nereye ölüyor? Azrailin soğuk nefesini ensesinde hisseden anasını bile unutur. Kaldı ki sevgili. Ölüm öyle gülerek kucak açılabilecek bir şey değil işte. Edebiyata malzeme bu aşk dedikleri. Bir de dizilere. tamam çok sevmek var. Yaşadık biliyoruz. Ama aşk da işin sulandırılmış hali sanki.
yine çok güzel anlatımdı evet hayat seni yaşayamadık yaşayamıyoruz bir gün bu sözleri bizsöyleyeceğiz sonra çocuklarımız işte hayat nasılda geçiyor sevgimlesin her daima
Yaşadığımızı sanıyoruz. Oysa hayat bizi yaşıyor. Zamanın çarklarında öğütülen öğünler gibiyiz. Yalancı dünya düzenini besliyoruz.
Aslında derin ve çok inandırıcı bir rüyadayız. Uyandırılacak ve " haydi süre bitti" denerek imtihan salonundan çıkarılacağız. Yaşayan, kalıcı olandır. Biz kalıcı mıyız? Taş toprak gibi cansız maddeler de biz canlıların hayatındadır. Pekiyi yaşıyorlar mı? Yaşamıyorlar elbette. O zaman neden bizler yok olurken onlar kalıyor hep ayakta? Yok olan mı duran mı yaşıyor sayılır?
Her şeyi en doğrusu ile bilen Rabbimize şükürler olsun. Bizi akıl vererek şereflendirdiği için. Ve verdiği her güzel nimet için.
Yazınız beni düşünmeye sevketti. Tebrik ediyorum. Çok sıradan bir konudan çok şahane bir yazı ortaya koymuşsunuz.
Engin Bey, reenkarnasyon mudur ne şeytan işidir onu kast etmedim, yanlış anlaşılmasın. Kıyameti yaşamış olabileceğimizden bahsediyorum. Hani o gün bize dünyada yapıp ettiklerimiz bir bir okunacak ya. Ne malum şu an o anda olmadığımız? Hikayenin bitiminde yani ta biz öldüğümüzü sandığımız anda iki zebaninin kolumuza girip bizi sırattan geçirmeyeceği ne malum. Sonra da layık olduğumuz yere atmayacağı? Aslında güzel bir öykü konusu bu. Ama dini metaları kullanarak edebiyat yapma taraftarı değilim ne yazık ki? Ola ki bilmeden bir hata ederim. Allah korusun. Neyse bu konuyu daha derinleştirip kafa karıştırmayayım en iyisi. Teşekkür ederim katkılarınız için. Saygılar.
Hep ne düşünürüm biliyor musunuz? Belki de şu an hayatlarımız okunuyor bize, Kalu Belada olduğu gibi...Ya da kıyameti çoktan yaşadık da amellerimizi görüyoruz. Gerçekten yaşadığımızı ya da ölüp yeniden dirildiğimizi bilebilir miyiz.
Hayatın penceresinden bir de senin gözlerinle baktık... Yarın çok geç olmadan gerçekleri bir kez daha düşünmeliyiz. Hayat çok kısa ve hazin sonu her insan gibi biz de göreceğiz. Dilerim o sona geldiğimizde sevdiklerimiz yanımızda olur. İçimizde ukde kalan bir şeyler olmaz.
Çok güzel bir yazıydı. Duygulanarak okudum. Tebrik ederim. Sevgilerimle..
Şu an oturduğum balkondan apartmanın girişindeki kalabalığa bakıyorum. Biri daha gidiyor meçhule…Benim kulaklarımda annemden yadigar bir cümle: “Hayat, seni yaşayamadım.
gönlünce yaşamak.....keşkelerin az olduğu bir ömürde olmak...o kadar zorki...umduğumuzla değil.....bulduğumuzla yetindik....etkin kaleminizle geçmişi sorgulattınız .....acısıyla tatlısıyla...saygılar engindeniz......saygılar
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.