6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1253
Okunma

Yazmaya korkar mı insan, çekinir mi? Bazen çekiniyor işte. Bundan zaman evvel CANBOLAT abim; “eleştirilmelimi” diye bir yazı yazdı. Ozaman dan bu zamana kadar eleştiri yapmaya dahi ürktü bu kalem. Ve dahi dedi ki yürek;
- Sen yoksa bu yorumları, ilgi çekmek için mi yapıyorsun?
- Art niyetlimisin oğlum sen?
Cevabını veremedim bir an ve yoruma kapattım yazdıklarımı. Haddi aşmayan bir iki satır yazmaktan kendimi alamadım. Ama dün gece, “Neşterci” mide yanıma alıp yazıcam dedim. Ben ve Neştercim.
Neşterci :Yazıcam değil, doğrusu yazacağım olacak. Lütfen dikkat edelim.
Ben : Peki.
Neşterci : Birde “Neşterci” mide hiç olmamış ne o bağırsak, miğde gibi..
Ben : Peki.
Neyse konumuz hocam; Şartmıdır kurallara uygun yazmak. Mecburimidir duyguları tırnak içine almak , konuşurken ille de konuşma çizgisi olsun. Dayı , deyi ayırmak?
Neşterci : Dayı annenin erkek kardeşine denir. Deyi ise laz şivesi ile söylüyor manasındadır. Doğrusu; da’yı de’ yi ayrı yazmalıyız ki bağlaç olduğu belli olsun.
Ben : Ben ne diyorum sen ne diyorsun neşterci? Neyse…
Ben diyorum yanıyorum, aşığım, aklım başımda değil. Kalbim hüküm veriyor vücudumun her yerine. Düşünme yetimi kaybettim ondan başka bir şey düşünemiyorum. Hayatım O n dan gayrı bir lezzet istemez olmuş. Derdimi diyemem ellere, eller anlamaz beni. Yazam dedim belki rahat ederim. Sen ne diyorsun neşterci.
Neşterci : Yazam değil, doğrusu yazayım olacak.
Ben : Subhanallah…
( Bundan sonra Neştercimi (N), Beni ise (B) olarak belirteceğim bilginize)
Benim imla klavuzu ile pek aram yoktur abilerim, ablalarım,kardeşlerim. Ama imla kurallarına uygun yazılan bir eseri okurken çok rahat okuyabiliyor ve anlayabiliyorum orası da bir gerçek. Ve yine ne imla kurallarını da uygulamış bir eseri anlayamayanları da görüyorum ben gibi. Ozaman yazma, başka yere yaz sende diyenler olur belki de. Ben ilk okulda başladım Türkçe defterine / yan çizgi, - düz çizgi, nokta, virgül koymaya. Şekiller çizmeye. Yazı yazmayı bu şekilleri defaatle yazarak öğrendim. Buna öğrenmek denirse. Bir öğrencinin Gideyrum dediği için ders sonunda kara tahtaya yüz defa gidiyorum yazıp; en sonunda “öğretmenum yazdum artuk evume gideyrum” diye anlatılan fıkralara da şahit oldum.
İnsan yazmak istiyor ya…
İşimin arasında faturalarla boğulurken yazmak istiyorum. Bir türkü geliyor kulağıma, eşliğinde; ilham abiyi de getiriyor. İlham gelince de yazmadan edilmiyorki.
N : ki ayrı olacak..
B : La sus iki Dakka.
N : Dakika olacak…
B : Ey Allah’ım
O zaman neden yazıyorum; diyeyim mi size. Delikanlı gibi, adam gibi, yalanım varsa top olayım dercesine yürekten söyleyecem gerçekleri.
N : Söyleyeceğim..
B : tamam Söyleyeceğim..
Neden?
Paylaşmak istiyorum. Gerçekten anlatmak istediğimi anlayan varmı diye. Beğenilmek elbette ki hoşuma gidiyor. Hele beğenmek. Allah’ım kimi yazılar var alıp götürüyor beni. Yazanı da alıp götürmüştür elbet diyorum. Helal olsun diyorum. Gel de yorum yaz. Yorumu ne yapacaksın, anlattıklarıyla yaşasana, anladıkları ile seyri aleme dalsana.
Bakınız bir iki satır; günün seçkisinden:
“Bilirsin yeni yetmeler , İdam sehpası Aşk’a bağdaş kurmayı sever.”
Abi bu nasıl bir anlatımdır. Yemin ediyorum size, akşam yatamadım bu satırlar yüzünden. Sadece bu iki satır yetti bana. Gittim geldim eskilere. Dut yemiş bülbül oldum diyorum size yahu. Birde neştercilerin yorumlarını okuyorum…
Adamlar işi biliyorlar. Yorumları bile edebi metin anasını satayım. Okumaktan haz alıyorum. Yani yazılan bir çok deneme, mektup, şiir vs.vs. Yaptıkları eleştiriler kadar zevk vermiyor.
Ama
Aması var işte.
Ellemeyin küçük harfle başlamış.
Kelimenin ortasında hep bazı harfleri büyük yazmış. Adam yazmış, adam yanmış. Gerçek neşterciysen yarasını tedavide kullan kes mikrop bağlamış satırları, elleme biraz uçuk, biraz cehil oluşturulmuş satırları
N : Dokunma desen daha hoş görünür. Elleme biraz şeye kaçıyor.
B : Ben ne diyim sana Neşterci.
N : Ne diyeyim olacak.
B : Töğbe töğbe
N : Doğrusu Tevbe onun.
Ferdi Tayfur ne diyor biliyormusunuz ey dostlar: “Bakarsın kesilir sana gelen bu sesim, Şunu bil ki vefasız ismindir son nefesim”
Virgülden sonra Ş harfini büyük harfle başlamak , bilki yi beraber yazmak, bana anlattığı derinliğe zerre etki etmiyor.
“Biraz imlasından,noktasına baksak da yürek sonraya az diri kalsa…”
Kalmasın yürek diri miri.
N : miri ne?
B : ne bileyim ne!
N : bilmediğini neden yazıyorsun ki o zaman?
B : Sen işe yara diye.
N : Hımmm
Yürek diri kalsa onsuzda kalır zaten. Diri kalsa yazmaya ne hacet. Ben ihtiyaçtan yazıyorum. Yazmazsam çatlarım ben. Yazılarımda çatlaklarımdan süzülür kalemime, çatlaktan dökülen çatlakları büyütmekten ziyade, derdime ortak olsanız olmazmı?
Bir gün bir söz müzik yazdım naçizane. Restoran da çalışıyorum o zamanlar.
N : Restaurant o
B : Evet öyle…
Canlı müzik yapan restorantın müzisyenlerine; çalabilirmisiniz diye rica ettim. Kırmadılar. Çaldılar. Şurası böyle olsaydı da. Şurada bu olsaydı da, yok es yok diyez nerdeymiş de. Anam anam utandım. Vel hasıl daha iyilerini icra etmek dileğiyle dediler.
Aradan aylar geçti….
“Falanca adamın şu kasetinde, şu parçasını çıkarttım.” Çalarmısınız dedim?
Tabi dediler. Benim bestem ha. Ama onlara demedim. Adamlar çaldı ve dediler ki; Adam yine döktürmüş.
Benim burada döktüren bir çok büyüğüm var. Yazıları yüzler iki yüzler okunmuş. Hakikatten ağzımdan salya akarken yakalıyorum kendimi bazen. Ama bazıları da var ki bu nasıl kaçarki gözden diyorum. Nerdesin ey neşterci diyorum.
Çok oldu bütün bunlar… yoruma açık bırakıyorum yazımı. Tabi bu kadar uzun, sıkıcı bir sayfayı kim okursa..
Hadi gidiyom ben neşterci.
Neşterci: Gidelim lan…