Okuduğunuz
yazı
29.10.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
.
.
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
“Eğer hesapların tümü Ahiret’e kalsaydı, mahşer günü çok uzayacaktı. O yüzden Yaratan bir kısmının cezasını dünyaya bıraktı.”
Öyle bir senaryo ki figüranlar hep başrolde. Kimine “altın portakal” kimine kurtlu ayva, kimisine de çürük armut. Armudun hasını yiyenlerin manifestosu “hak değirmende olur”.
Sahi para insanı bozar derlermiş, ne kadar doğru diye sormayacağım, ne kadar “yalan”.
İşte ortada “devrik armut ağacı”. Bu kadar ipucuna, geride bırakılan kanıtlara rağmen bu ne yaman profesyonelliktir ki, zeytinyağı misali, hem de “süzme”
Birbirine zıt iki kavram, “profesyonellik” ve “amatörlük”. Birisindeki “maddi” iddia, diğerinde “manevi” haz ön planda. Birisi ne kadar “özverili ve samimi” ise diğeri bir o kadar “bencil ve gaddar”. Sen hiç “amatör katil” diye bir terim duydun mu, duyamazsın. Bir katil, ya “katil” dir, ya da “profesyonel katil”. Ama “amatör ruh”, "amatör balıkçı" ifadelerini ne kadar çok duymuşsundur. Ne kadar “safiyane”, “masumane” değimli. Lakin ters giden bir işte, içimizdeki “maddeye”, “maddiyata” endeksli “libido” hemen savunmaya geçer. Geçerken de o canım “amatörlüğü” yerden yere vurur. “Kardişimm bu kedar amatürce iş olurrrmu” diyerek “yavuz hırsız” rolüne soyunur.
İnsanlarda “profesyoneller” kısmını “ropdöşambrı” giyenler temsil ederken bizim gibi “Avam kamarası” mensupları da naçizane “amatör” kısmını. Profesyonellerde felsefi derinlik “Akillı adamı severim, amma velâkin benden akıllı olmayacak” deyimin de kendini ifade eder. Amatörler ise “hiçbir karşılık beklemeden, bütün içtenlik ve romantikliğimiz ile” edebiyatı yaparak, nerdeyse yarı “orgazm” olurlar. Bazı yerlerde buna düpedüz “kerizlik” de denilebilir.
Armudun sapı, üzümün çöpü. Sana mı kalmış armut ağacının hesabını sormak. Ba, ba, ba, baaaa. Hem de ahrette. Amaan sende dert ettiğin şeye bak. Ne yani “Sırat köprüsünde” sırtında mı taşıyacaksın, en fazla “Berzah-ı kabir” de kopya vermezsin olur biter.
Doğru anladınız Engin Bey. Yoruma kapatmıştım. Ama düşündüm, günün yazısı olan bir yazı eleştiriye açık olmalı diye ve açtım. Bundan sonra yazılarımı yoruma kapatacağım her halde....
Her zaman destek verdiğiniz için teşekkür ederim, size ve tüm arkadaşlarıma...
Yanakları da üşüyordu. Ama onları sokacak bir cebi yoktu. Ağladığına şükreder miydi insan, etti işte…
Küflenmiş bir kabuk ekmeğe, yarısı yenmiş domatese baktı sebepsiz bir biçimde. İki gündür acıkmıyordu bile… Ağladığına şükreder miydi insan, etti işte… Faturası gözyaşlarından ibaret olan ay ışığı, ne de cömertçe aydınlatıyordu naçarlığını... “Sonbahar camlardan çaldığı nefesleri soluyor, Bir çocuk saflığında ben! Ne ağlasam şiir oluyor…” “Bir dev saksıdan çiçeklerimi yoluyor, Saklandığım çalının arkasında ben! Ne söylesem şiir oluyor” “ Ömür dedikleri çuval, ne de erken doluyor… Nasıl bir sanatım ki ben! Can çekişmem bile şiir oluyor…”
Şiir gibi işte. bu yazı da şiir gibi. okutuyor kendini. tebrikler.
ROPDÖŞAMBIR: Erkeklerin evin içinde kıyafetlerinin üzerine giydikleri üstlük. ( Genelde eski Türk sinemalarında zengin fabrikatör efendiler giyer ya, o işte:)
Evet, Ayhan Abi..Eğer bir yazıdan bir şey anlamamışsan, hiç bir tat almamışsan, güzel demeyeceksin. Senin yaptığın en doğrusu. Düşün ve konuşalım bunu...
Cevabım sana değildi. Birbirimizle ilgili düşüncelerimizi özelden de konuşabiliriz. Buradan genele hitap ettim ben...Şahsımızla ilgili şeyleri istersen burada konuşmayalım.
Yine anlamıyorsun beni Aynur. Ben beni eleştirdiğin için yazmamıştım o demek istediklerimi. Sana bundan sonra içten ve samimiyetle hiç bir şey söylemeyeceğim. O zaman da dedim hala diyorum ben eleştiriye kızmadım. Bunu daha öncede konuştuk. Ben burada dostluk için de varım. Edebiyat tek başına yürümez. Dostluk işçin de buradayız. Sivri dil belki yanlıştı ama bunun için de kendimi sana inandıramam. Allah yolunu açık etsin. Galiba ben de sana kendimi iyice anlatamadım. Canın sağolsun.... Bu şekildeki olaylarla daha çok karşılaşacağım onu biliyorum.
:) Zaten karar verdim. Kimseye doğruları söylemeyeceğim. Duymak istediklerini söyleyeceğim. Burada kimse eleştiriye gelemiyor. Kimseyi kırmak amacıyla yazmıyorum. Yazarken bile vakit harcıyorsam eğer, demek ki bu insana yazmak gereği duyuyorum. Yoksa benim vaktim herkes kadar değerlidir. Kimseden yorum beklentim de yok. Hatat yönetimden yazılarımı yoruma kapatmalarını bile rica ettim. Ama mümkün değilmiş. Ben de istesem herkes gibi olurum. Ama içimden gelmeyen ya da bana doğru gelmeyen davranışı yapamam. Dostluk başka yazarlık başlka. Eğer insanlar eleştiriyi kaldıramayacaksa yazmasınlar bence. Çünkü bir kitabınız çıktığında ciddi eleştirmenlerin eleştirileriyle karşı karşıya kalacaksınız. O zaman da alınganlık yapabilir mi bir yazar. Ben ayıp karşılıyorum böyle şeyleri. Beni de eleştirsinler. Hatta yerden yere vursunlar yazılarımı. Ya gereken dersi alırım, ya da yazma hırsım artar, yine deben kazanırım.
Ben dostluk amacıyla girmedim bu siteye. Elbette çok sevdiğim ve abi abla gibi gördüğüm dostlarım var. Kendimi "sivri dilli" olarak görmüyorum.Sivri dillinin TDK daki anlamı " iğneleyici ve kırıcı söz söyleyen (kimse)" dir.Böyle biri olduğumu düşünüyorsanız, diyecek bir şeyim yok. Eleştirmek ve kişilerin hatalarını uygun bir şekilde dile getirmek sivri dillilik değildir. Bunu söylemekten yoruldum ve artık anladım ki, zorlamanın alemi yok. İnsanlara duymak istedikelri şeyleri söyleyeceksin. (Bu arada eleştiriye açık değerli dostlarımı ayrı tutuyorum)
YORUMLARIMDAN ALINDIĞINI HİSSETTİĞİM HERKESE DE YUMUŞAK BİR ŞEKİLDE YAKLAŞMASINI BİLDİM HEP. HATTA AĞIR KONUŞANLARA BİLE ZAMAN TANIDIM. UZAK DURMAMI İSTEDİKLERİ HALDE YAZDIKLARINI TAKİP ETTİM.
Bu kısır döngü eleştiri anlayışları yüzünden en az beş değerli kalem siteyi terk etti. Oysa onlardan çok daha verimli bir şekilde faydalanabilirdik.
Yazık...
6.hissi haddinden fazla gelişmiş bir insanım. İşim gereği de yumuşak yürekli olması gereken bir insanım. Ve haddinden fazla duygusalım. Eleştirilere öyle gülünç tepkiler veriliyor ki, sadece şaşırıyorum.
Yetişkin insanlara yaraşır özellikler sergilemeliyiz. Ben her kimi eleştirmişsem, onlar da gelsin buyursun beni eleştirsin. Bu kadar da açığım işte...
Neyse bu konuda çok doluyum. Dediğim gibi, artık insanlara duymak istediği şeyleri söyleyeceğim.
Hazır konu açılmışken Mustafa Sakarya, Fikret Tezal ve Ayhan Sarıkaya'ya sonsuz teşekkürlerimi gönderiyorum.
Eleştirilerimle her kimi kırdım ya da iğnelediysem de özür diliyorum. Herkesin içi rahat olsun, Aynur Engindeniz kimseyi ELEŞTİRMEYECEK...
Yok canım olur mu ? Alçak gönüllülük değil de :) Her neyse tabii ki dediğin doğru. Epey geliştirdik. Ben kendimde bunu çok iyi görürüm. Evet iyi anlaşıyoruz ama her an birlikte değiliz aslında. Fakat, sevdiğim insanlardan bana bir hal hatır mesjı gelince çok mutlu oluyor ve utanarak ben de onlara daha fazlasını yapmaya çalışıyorum. Sen sivri dilin yüzünden böylesin. Ben senin yüreğini çok iyi biliyorum fakat tepkilerin çok ani ve bazen de kırıcı olabiliyorsun. Seni tanıyan insanlar bunu anlayabilir ama tanımayanlar bilemez. Konu açılmışken yazıyorum bunları. Ben seni herzaman söylerim dobracılığın yüzünden severim ama keşke birazv daha ılımlı olabilsen diyorum. Pozitif bak herşeye. O zaman daha iyi hissedeceksin kendini. Abla tavsiyesi hem de seni çok seven bir ablanın tavsiyesi. Bir konuşmamızda bana, sen hiç bir şeye kızmaz mısın demiştin. Kızmaz olur muyum. Sonuçta ben de insanım ve etten kemiktenim. Fakat olayları önce iyice bir kadfamda tekrar gözden geçiririm. O sırada zaten kin duygum olmadığı için sakinlerim ve tepki verecksem de verme gereği duymam.
Kütüphane Allah nasip ederse ayın 5 inde yönetimden Secaattin abi ve Mustafa sakarya' nın eşleri ile birlikte gelmeleri ile okulda yapılcak. Kendi aramızda sade bir törenle. Fotoğraflar çekilecek, ben yerel televizyonu ve gazeteleri davet edeceğim. Çevrem geniştir Bolu' da sağolsunlar gelirler.
Sonra da, başka illerde, ilçelerde ve hatta köylerde devam edeceğiz. Sağolsunlar yöneticilerimizde, üyeler de çok destek verdiler. Herkese senin aracılığınla teşekkür ediyorum. Zaten resim de çekip, yazı ile duyuracağız.
Yapma Nermin Abla, kim amatör siz mi? Bu kadar alçak gönüllü olma. Sizler kendinizi aştınız ki, kiminizin bir kitabı var, kiminizde kitap ideali. Ben de hiç biri yok. Siz üretkensiniz ben değilim. Sizler çok iyi anlaşıyorsunuz, ben huysuzun tekiyim:) Yani galiba benim öğrenecek çok şeyim var sizlerden. Gerçi herkes birbirine muhtaç burada...
Bu arada kütüphaneyi oluşturdunuz mu. Sırada neresi var? Haberdar olursak iyi olur. Kütüphaneyi boşaltacağım bu gidişle:) Feda olsun...Ve helal olsun.
'' Göz kenarlarından başlayıp alemin kuytularına açılan kırışıklıklarından sızan sular yanaklarını ısıttı bir nebze. Ağladığına şükreder miydi insan, etti işte…''
Gerçekten de bazıları ne ağlasa şiir olabiliyor..Allah vergisi herhalde...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.