Okuduğunuz
yazı
24.10.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
.
.
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Rahmet olsun, eskiden mahallemizde bir Rıfkı ağabey vardı. Bir muhabbet esnasında hak eden birisine “eşşolu eşek” denildiğinde, “eşeklere hakaret etmeyin ayıptır” derdi.
Geçenlerde balkondan bahçeyi seyrediyorum, bir kedi yılan gibi yere yapışmış, timsah gibi sürünerek usulca ilerliyor. Dikkatlice bakınca çalıların arasında bir serçenin yemlendiğini fark ettim. Meğer kedi serçeyi gözüne kestirmiş öğle yemeğinin hesaplarını yapıyor. Kedi tam hamlesini yapacağı sırada avuçlarımı şaklatarak serçeyi ikaz etmeye çalıştım. Şaklatmanın sesinden ürken serçe hoop diye aynı yerdeki bir ağacın dallarında emniyetli bir yere kondu. Bir ara kedi ile göz göze geldik, yüzündeki ifadeden hakkımda hiç iyi şeyler düşünmediğini hissettim, gülüştük, yani ben güldüm.
Sonra tekrar serçeye döndüm bulunduğu dallar arasında, göz göze gelmeye çalıştım bir an, suratında hiç de minnet kokan bir ifade yoktu, hâlbuki az evvel hayatını kurtarmıştım. Neyse uzatmayayım o arada bir kelebek nazlı, nazlı uçarken bizim nankör serçenin (hâlbuki hep kedilere nankör derler) görüş menziline girdi. Kısa bir it dalaşından sonra kelebek serçenin gagasının ucunda kayboldu gitti.
Aldı mı beni bir vicdan azabı, serçenin hayatını kurtarırken, kelebeğin hayatına sebep olmuştum.
Serçe bu seferlik yırtmıştı, zaten ortalama bir bir buçuk ay yaşayan kelebek belki de hayatının sonbaharındaydı, kedi değil miydi hep dört ayaküstüne düşen. Ortada hayvanlık alemi için sıradan bir olay vardı. Tamamı ile hayvani içgüdüleri ile hareket eden bir grup hayvan hayat(ları)ın gerçeğini yaşıyordu veya yaşayamıyordu, her hangi bir gariplik yoktu. Garip olan benim insani duygularla hareket ederek mantık çıkmazına düşmemdi.
Günümüz de (aslında, insanlık var oldu olalı) daha da garip ve vahim olan ise insanların hayvani güdülerle hareket etmesi ve maalesef bununda artık sıradan bir olay görülmesi.
Bak şu “hayvan oğullarına” diyeceğim de, hayvanlara ayıp olur diye ses etmiyorum.
Güne düşmüşsün, umarım herhangi bir yerin de kırık, çıkık yoktur, güne düştün ya :-)
Şaka, şaka samimi olarak tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum
Bu çok güzel bir deneme yazısı olurdu. Neden yazmıyorsun artık. Ciddi olarak soruyorum. Meşgulum falan deme. Ben de 19 saatini koşturmayla geçiren biriyim ama yazabiliyorum. Yazmalısın bence...
Çok şükür yorumların var. Onlar da olmasa...
Sevgiler ve saygılar yolluyorum sana değerli abim...
Aynur Hanımdan, alışılanın dışında, fakat bence çok önemli,etkili bir öykü. Galiba biraz Sosyalizm kokusu var.. Günün seçkisi olmayı fazlasıyla haketmiş. Tebrikler bizden.
Fikret TEZAL tarafından 10/25/2010 7:18:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
Sosyalizm...Anlamam öyle izm"lerden. Ben insana bakarım. Ve benim inanışıma göre topyekün sermayenin tek sahibi Yaratandır. Gerisi emanetçi...Herkes elindekilerden hesaba çekilecek. Keşke insanlar bunu daha iyi özümseyebilse...O zaman adaletsiz düzen yok olur. İnsan sevgisi, insan sevgisi, insan sevgisi...Bu sevgi zaten doğruya ve güzele götürür insanı...Güzel olan herşey de, o en güzel varlığa götür...
SAYIN AYNUR ENGİNDENİZ, BU DÜZEN İÇİNDE (DÜZENİN ADI KAPİTALİZM'DİR) PATRON İÇİN İŞÇİ, İNSAN DEĞİLDİR. KAPİTAL SAHİBİ (PATRON), İŞÇİYE BİR MALİYET UNSURU OLARAK BAKAR.VE ONA EMEĞİNİN KARŞILIĞI OLAN ÜÇRETİ VERMEZ, İŞÇİNİN EMEĞİYLE ÜRETTİĞİ KATMA DEĞERE EL KOYAR VE BÖYLECE İŞÇİYE VERMEDİĞİ ÜÇRETTEN ARDA KALAN İLE İŞÇİNİN ORTAYA ÇIKARDIĞI KATMA DEĞERİ, SERMAYESİNİN ÜZERİNE KOYARAK BİR DAHA Kİ SEFERE, DAHA ÇOK ÜRETMEYİ VE DAHA ÇOK KAZANMAYI DÜŞÜNÜR. HER DEFASINDA SERMAYESİ BÜYÜR VE ZENGİNLEŞİR. PATRON İŞÇİYE , İŞÇİ YARIN İŞE GELDİĞİNDE İŞ ÜRETEBİLECEĞİ ASGARİ ENERJİYİ ALABİLSİN DİYE ÜCRET VERİR. BÖYLECE İŞÇİ ALDIĞI ÜCRETLE ANCAK KARNINI DOYURUR. SOKAKTA GÖRDÜĞÜ OTOMOMİLE SAHİP OLMAK, İŞÇİ İÇİN BİR HAYALDİR. DEĞİL OTOMOBİL SAHİBİ OLMAK, DENİZ KENARINDA OTURUP BİR ÇAY İÇMEK YANINADA BİR SİMİT YEMEK BİLE LÜKSTÜR. İÇŞİ, HAKKINI ÖBÜR DÜNYADA ALMAYA KOŞULLANDIRILIR. BU DÜNYA'DA HAK ZENGİNİNDİR.
DÜZENİN ADI KAPİTALİZM OLDUĞU MÜDDETÇE BÖYLE ÖYKÜLER YAZILMAYA DEVAM EDECEKTİR. ŞAHANE ANLATIMINIZDAN DOLAYI SİZİ KUTLUYOR SAYGILARIMI SUNUYORUM.
Sana bir anlamda katılıyorum Ayhan Abi. İnsanımız tembel esasında. Türk çalışkandır diye kandırmışlar bizi. Çalışkan değiliz, ama çalışkan olanlarımız da sömürü altında. Hep birey olarak bakarsak, örgüt ya da topluluk olarak hareket etmeyi öğrenemezsek daha çok zengin ağalar çıkar sırtımıza...Eşek semerine razı olduktan sonra, tabiri caizse...Asalak gibi yaşayıp zengin olanlara fırsat vermemeliyiz. Silkinip atmalaıyız üzerimizden bu yaratıkları...Ama nasıl, işte bunu bilemedim.
Teşekkürler değerli katkın için. Ben de idealisttim her zaman ama, asla ibir izm"e hizmet etmedim. Öz insandır benim için.Gerisi teferruat..
Hattim olmayarak bir kaç kelime de ben eklemek isterim.Bu yaşıma dek edindiğim tecrübelerden esinlenerek ve gördüklerime istinaden söyleyeceğim:
Ben gençliğimde çok idealistim.Kendimden çok işçinin ve köylünün haklarının savunucusuydum.Hatta hayatım bile tehlikeye giriyordu.Hapislerde çürümek bile vardı sonuçta.
Anladım ki hepsi boşunaymış.
Bizim işçimiz,köylümüz karnını doyurmadan önce altına araba alıp hava atmasını sever.
Turhal'da görev yaptığım yıllarda işçilerin kaldığı blokta kiracıydım.eN HORLANAN KİŞİ BEN OLDUM.aDAMLARIN İKRAMİYELERİ,YAZLIKLARI,kışlıkları diyenin hesabı;çalımlarından geçilmiyordu.
Köylüye gelince bu sınıfa da acımayacaksın.Tarlasındaki bostanları hırsız alır götürür ,sen bir tane istersin gözünde büyür. Benim çocuğum bebek iken süte hasret kaldım arkadaş.Yandaki komşumun inkeleri olduğu halde paramla alamıyordum.Neymiş nazar değiyormuş.
Bizim millet bir tuhaf!Anlamış değilim.Yıllarca pazarlardayım. Vatandaşa acırsın parası yok diye veresiye defterine yazarsın.Sonra ara ki bulasın.
Diyeceğim şu ki; ben de bu yaştan sonra -izmci olmaktan vaz geçtim.
Kim ne derse desin.
Herkes başına çaraesine baksın.Herkes akıllım olsun.Kimse kimse için boşuna yanmasın.Çünkü ilk önce yanan kendisi olacaktır.
İnanır mısınız "izm"lerden pek anlamam. Bugüne kadar öğrenme gereği de hiç duymadım. Sorun sermayeyi elinde bulunduranların insafsızlığında...Yani sorun yine insanda...İnsan olmak için -insan ki, tabiatın en değerli ve duygulu varlığı- herhangi bir "izm"e gerek var mı? Bence olmamalı. Diyelim ki, sosyalist rejim hüküm sürecek, ne değişir sizce...Hiç bir şey...Örnekleri sosyalist devletler...İnsanların bu kazanma hırsını bileyen çarklar döndükçe, altında işçiler, ya da işçiler demeyelim de bütün çalışanlar ezilmeye devam edecektir. Yolunu bulan yürüyecek, bulamayan...Ne yazık...Ne yazık, patronun özel şöförlü lüks arabasıyla evine dönerken, çalışanın cebindeki bozuklukları yoklaması. Ben insan yüreği ve halis iman taşıyan işverenlerin ve yönetimlerin sayesinde bu düzenin kırılacağına inanıyorum. Ama çok uzak bir ütopya...
Ayrıca ben de sizin şiirdeki başarınızı kutlarım. Siz gerçek manada bir şairsiniz...Ama nesir yazılarındaki yorumlar kısmında da sizi sıkça görüyoruz. İşte bu çok güzel.
Teşekkür ederim okuduğunuz için. Konu dışı ama söyleyeceğim, daha önceki profil resminiz çok güzeldi. Bu da güzel ama, sizi o şekilde hatırlıyorum, belki de o yüzden...Sevgilerimle.
Teşekkür ederim alakanıza. Birgün nasip olursa amacım sadece halk ve hak için yazmak...O zamana kadar beynimi ve yüreğimi büyütmem lazım...Öğrenilecek çok şey var.
Şunu da itiraf edeyim : Bu yazıda anlatmak istediklerimi anlatamadım. Biraz daha çalışmalıydım üzerinde vaktim yoktu ne yazık ki, yarım saatte yazdım. Okumadan ekledim. Hiç içime sinmedi eklerkende. Keşke biraz daha üzerinde çalışsaymışım. Söylenecek çok şey vardı çünkü...
İsyan, düzene...Karamsarlık kısmına gelince...Gerçekler kara demek ki. Elbetet ki az para ile çok şey yapılabilir, ama az parayla bir kaç çocuk okutup geçinmek...Hepsini gördüm ve görmekteyiz...Allaha her zaman hamd olsun. Ondan gelen baş üstüne. Dediğim gibi, itiraz kuldan gelen adaletsizliğe...Yarınlar için bu adaletsizliğe HAYIR!
Sebatla, emek ve umutla dürüstçe didinmenin maddi ve manevi birikimleri, eninde sonunda kişiye; alın teri, paha biçilmez değerli kazanımlarla kısmen de olsa geri dönecektir. Anlamlı paylaşıma tebriklerimle. Selam ve sevgiler.
Yorum yapan arkadaşlar iç sesime tercüman olmuşlar. Çok güzel bir anlatım, içime işledi, öykü olduğunu bilsem de yaşamın aynası. Hani derler ya zenginin arabası dağ tepe aşmış, fakirinki düz yolda şaşmış. Toplumsal gerçekleri çok güzel öyküleştirmişsin, canım benim, selam ve sevgilerimle.
:((...Beden ve ruh işcileri.. Çalışısın herkesi sırtında taşırsın da iki kuruşluk kıymetin olmaz gözlerinde.Lakin Allah bilsin deriz Allah rızası için yapıyoruz değilmi.. Ama bu bozuk düzen devam eder gider.Kimse dur diyemez işlerine gelmez... Sevgilerimle 10 numara ...
Haklısın, biz de bu tevekkülle köleliği karıştırmak bağnazlığı varken. Allahtan gelene hep şükür. Ama kuldan gelene isyan etmeliyiz. Yoksa düzelmez elbette... Sevgiler...
Sevgili Aynur, yazını okurken gözlerim yaşardı desem yalan olmaz inan ki. Aynen benim savunduğum felsefe; her zaman en çok yorulan en az parayı kazanıyor. İşte senin örnekte olduğu gibi her insan dünyaya geldiğinde anne babası onun için iyi şeyler diler. Mutlu mesu olsun diye adını Mesut, Bahtiyar koyar ama kaderin kader olmadı mı isim sadece nüfüs kütüğünde yazılı bir imgeden başka bir işe yaramaz. Mesut gibi...
Yıllar önce gazetede okumuştum. Galiba Atatürk Orman Çiftliğiylemi alakalıydı tam hatırlamıyorum ama yıllar önceydi ve bir devlet yeriydi sanırım olayın geçtiği yer. Müdürlerin aldığı aylığın hesabı yoktu. Adamlar paralarını alıp işe uğramıyorlarmış.
İşe gidip kart basmak mecbur mu edilmiş ne, işte o zaman asgari ücretle bir adam tutup kartını bastırtmış bizim uyanık müdürümüz. Ben bunu gazeteden okumuştum ama dediğim gibi hangi kurum olduğunu tam hatırlamıyorum.
Hatırlasam ne değişecek ki, bir yanda 500 tl ye çalışıp canın sigortası olmayan insanlar, bir yanda milyonlarca tl. ye bacaklarını sigortalatanlar. Bir yanda milyonları yürütüp kartını başkasına bastıranlar.
Biz işte böyle bir ülkede yaşıyoruz. Allah yardımcımız olsun başka bir şey demiyorum. Dana ne diyeyim demi ya... Tam puanımı verip canı gönülden kutluyorum.... sevgimlesin...
Öykü başladıktan nice sonra tanışıyor kahraman sizinle usulca ne yaptığını anlatırken bi yandan da aklından geçenleri paylaşıyor. Bu, her satırı altı çizilesi bir öykü tek kelimeyle. Hangi atmosfer basıncında, nerede nasıl otururken yazdıysanız ve elinize hangi kalemi alıp önden çektiğiniz besmelenin tavrını bile değiştirmeden böylece yazmaya devam edin Aynur Hanım. Böyle bir öyküde olabilecek küçük kelime hataları sonrasında da zevkle düzeltilir. Sürükleyici, akıcı, iyi yazılmış güzel bir öyküydü. Teşekkür ediyorum kendi adıma.
Önemli olan dostluk Aynur Hanım, birini eleştirirken bile nefsinizden korkarak yapmak lazım. Ben size ya da herhangi bir kimseye kötü deyip çıksam ne kazanırım sahte geçici alkıştan başka yahut siz ya da her hangi bir kimsenin eserini okumadan şahanesin deyip kandırıp yoldan çıkarsam ne elde ederim.
"İlk yazdığı zamanlardan beri okuduğum "yazar" bir dostum"un olması, onu hiç görmesemde, bilmesemde en büyük kazancım olacaktır.
Başarılı olmanızı dua ediyorum. Yorumların birinde çok çalışmamıştım üzerinde dediğinizi gördüm. Yarım saatte bu çıkıyorsa lütfen temizlik bile yapmayın sürekli yazın. İyi şeyler olacak. İnanıyorum. Ama lütfen kim ne derse desin almanız gerekenden daha fazlasını almayın kimseden. Ayağınız hep toprağa bassın inş. Sevgi ve Saygımla...
Teşekkür ederin sayın asran. Sizlerin eleştirileri ve önerileriyle daha güzel şeyler çıkartaileceğimize inanıyorum. Yeterki eleştiri gerçek anlamıyla yapılsın ve yol gösterici olsun. Bu açıdan asıl ben sizi kutluyorum. Eleştirilerdeki objektifliğiniz ve açık sözlülüğünüz için.
İsmiyle kaderi örtüşmeyenlere bir örnek Mesut.. Yalnız Allah'a şükür hiç masa başında uyuyan memur olmadım. İlişiği kestiğim gün dahi bir sonraki hafta yapılacak toplantının yazısını hazırlamıştım. Yaptığım işi benden sonra yapacaklar zorlanmasınlar diye en ince ayrıntısına kadar madde madde yazmıştım.
Sevgili Aynur Hanımcığım eminim ki siz de çalışkan bir memursunuz. Sözümüz olmayanlara.. Geçenlerde nüfüs idaresine gittim. Oradaki memurun herkese bağıra çağıra iş yaptığına şahit oldum. Sıra bana geldi bir şeyi anlayamadım. Sorunca dövmediği kaldı. "Az önce anlatmıştım. Siz beni dinlemiyor musunuz?" dedi. Sanki karşısında küçük bir çocuk varmışcasına gözlerini kocaman açmıştı. Üzüldüm şahsen..
Dışarıda o kadar çok işsiz varken işini önemsemeyen, layıkıyla yapmayan, küçümseyenlere çok kızıyorum. Hasta sevmeyen doktor, çocuk sevmeyen ilkokul öğretmeni olmasın diyorum hep..
Çok uzattım galiba.. Yine çok güzel bir anlatımla toplumsal çelişkileri ve çözümsüzlükleri masaya yatırmışsınız. Keşke herkes layık olduğu biçimde yaşasa..
Emeklilik yaşı yükseltildiğinde kanun bana ekstradan üç yıl daha vurdu. Yabancı ülkelerde kadınlar bizim ülkemizde olduğu kadar yorulmuyorlar ki.. Benim eşim bana ne kadar yardımcı olmaya çalışsa da olmuyordu. Kolay mı hem evde çalışmak hem de iş yerinde.. Pazartesi günleri işyerinde erkekler ne kadar dinç olurdu. Biz bayanlar da dökülüyorduk. Bizlerle yabancılar eşit şartlarda değil. Mezarda emeklilik sözü ürkütüyor insanı. Daha gençsiniz ama ileride sağlıklı ve güzel bir emekliliğiniz olur inşallah. Fotoğrafa bakınca ben iyi kurtuldum diyorum. Darısı sizlere.. Tekrar tebrikler..Sevgilerimle..
Ah ah! İnsanları gerçekten çok azarlıyorlar. Ama hiç düşünmüyorlar ki, bu görevden bile Allah hesaba çekecek bizleri. Allahın hiç sevmediği kibir, mesleklerimize daha doğrusu hayatımızın hiç bir yanına bulaşmamalı... Sevgiler.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.