5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1831
Okunma

Başımızı her gece koyduğumuz yastıklar, insan yaşamında özel ve anlamlı bir yer tutarlar. Kimi işlemeli kimi işlemesiz sade kimi çiçekli desenli kimi çizgili...
Geçtiğimiz günlerde ABD ’ de yaptığı tv proğramları ile halkı aydınlatan ve ülkemiz televizyonlarına anlatımı aktarılan ünlü türk Dr. Mehmet Öz, yastıkların özellikleri ve insan sağlığındaki yeri üzerinde bilgiler verdi. İnsanlar programa dikkat kesildiler.
Bir fikir ABD ’ den söylenip gelirse önem ve öncelik kazanıyor nedense, yerel olarak söylenirse önemsenmiyor, dikkate alınmıyor. Bu incelenmesi gereken ilginç bir durum olsa gerek. Anadolu’ da evlenecek kızlar, sandıklar dolusu çeyiz hazırlarlar. bunların içinde yüz yastıkları ve sedir yastıkları (sert-yünlü yastık) özel ve öncelikli bir anlam taşır. Gelin ile damadı ’bir yastıkta kocasınlar diye uğurlarlar’.
Düğün öncesi gelin evinde halkın görmesine açılan çeyizler arasında yatak için hazırlanan yüz yastığı ile doğacak ilk çocuk için hazırlanan küçük çocuk yastığı ve onların üzerinde yer alan işlemeler halk kültürümüz içerisinde derin, geniş ve yüce anlamlar ifade eder. Düğün günü bazı yörelerimizde görülen ’ yüz yastığını kaçırma ve elma taşlama geleneği de bulunmaktadır.’
1983 yılında Eskişehir’ de yapılan ’1. Uluslararası TÜRK HALK EDEBİYATI SEMİNERİ’ ne Yozgat yöresinde düğünlerde elma taşlama, tilki yollama ve yüz yastığı kaçırma geleneği ve bununla ilgili deyişler başlıklı bir bildiri ile katılarak bu konuyu örneklerle ayrıntılı olarak işlemiştim.
Bu seminere ÇHC Doğu Türkistan Özerk Bölgesinden katılan yazarlar birliği başkanı Tayyipcan Eliyop ’Uygurların Düğün Koşmaları Hakkında’ bildirisi ile katılmış ve Yozgat bölgesindeki geleneklerle Uygurlar arasındaki gelenek benzerliğini ’Yozgat ile Doğu Türkistan arasına körpü- köprü kurduk’ sözleriyle ifade etmişti.
Damat evi bahçesine dikilen bir yüksek direğe takılan biri kırmızı diğeri oğlanı temsil eden 2 elma, çocuklar tarafından dikkatle taşlanır ve düşen elmayı damada ilk götüren çocuk bahşiş alır. Ayrıca gelin çıkarken doğacak çocuk için hazırlanan işlemeli küçük yastığı kaçırarak damada götüren çocukta bahşiş alır. Bunların ayrı ayrı anlamları vardır.
İşte birlikte kocanmak üzere başların ve gönüllerin konduğu yastıkların yüzünde, dileklerin, sevgilerin, duyguların ve umutların sembolü olan danteller , oyalar ve motiflerle donatılmış rengarenk el ve gönül işlemeleri yer alır.
Değişen ve gelişen yaşam koşullarına göre, bu yastıkların üzerine yapılan el işlemelerinin yerini makine işlemeleri almış bulunmakta. Yastık işlemelerinde insan ruhunun sıcaklığı yerine makinaların takırtısını simgeleyen soğuk şekiller yer almaktadır
Göz nuru, alın teri, el emeği ve yüreklerin sesi işlemeler kaybolurken onlarla beraber yaşam felsefesini simgeleyen sevgi ve duygu sembolleri de kayboldular.
Birbirini bulan güvercinler, kanaryalar ve kumrular kaynaşarak renklerden çelenk ören çiçek demetleri, geleceğin aydınlık ve umut dolu olmasını simgeleyen güneş ışınları ve ay-yıldız şekilleri, hayatın sonsuzluğunu simgeleyen çağlayan sular, gönüllerin sıcaklığını birleştiren kalpler, üremeyi ve çoğalmayı birleştiren üzüm salkımları ve buğday başakları, yaşamın güçlüklerini simgeleyen dağlar, yollar ve bunları aşıp mutluluğa kanat çırpan yücelerde uçan kuşlar, mutluluk ve sevinç gözyaşları ile birlikte geleceğe umutla açılan kollar , gençliğin heyecanı, hevesi, umudu ve sonsuz beklentileri yaşam sembolleri ve şekilli olarak yastık kılıflarına ve kaneviçe örtülere işlenmiş olup anılarda kalan izleri hiç bir zaman unutulmamıştır.
İnsanın olduğu yerde anılar vardır ve yaşamı renklendirir. Ne mutlu bu renklerin içinde kendini bulanlara. Anılarda yaşamdan kalan gerçek izler ve özler vardır...