Ödünç alınan son kuruşla ödenen ilk kuruş arasında tabii muazzam bir fark vardır. goethe
erterd
erterd

Babıali Şen Mi?

Yorum

Babıali Şen Mi?

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

522

Okunma

Babıali Şen Mi?

Babıali Şen Mi?

BABIÂLİ ŞEN Mİ?




Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin organize ettiği “ 3 ncü Babıâli Şenlikleri” Sultanahmet’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın da katılımıyla açıldı…
Yine kurdeleler kesildi,
Pastalar yendi,
Duvarda Babıâli’nin tarihi ve güncel fotoğrafları izlendi…
Devlet erkânı ile Dernek temsilcileri günün anlamı için konuşmalar yaptı…
Sahi Babıâli gerçekten şen ve özgür mü? Günün en manalı konuşmasını Arınç yaptı! Gazeteci kimliğini taşıyan birçok gazetecilerin suçları varsa da para cezalarına çarptırılmasının daha uygun olacağını söyledi…
Ne fikir ama!.. İlginç değil mi?
Düşünsenize gazeteci, Ergenekon hakkında bir haber yapıyor, gelen ceza 10 Bin TL, Deniz Feneri Dosyası hakkında ilginç bir haber yakalıyor, 15 Bin TL, Cemaatlerle ilgili yazıyor, 20 Bin TL, Yolsuzluklara el atıyor yine ceza, Başbakan veya hükümet aleyhine bir şeyler karalıyor, yine yüklü bir ceza…
Kes babam kes! Yağlı tarafından olsun!.. Ne güzel, hem trafik cezalarından sonra gazetecilerden kesilen “Yazı Kabahatleri”yle bütçe dolsun!.. Belki de açıklar kapanır!... Hani az-buz da para birikmez!.. Aslında bu biriken paraları bir fonda toplayacaksın sonrada İstanbul’un tam orta yerindeki Babıâli’nin girişine “Özgür Kalemler Anıtı”nı dikeceksin! Altına da düşüncelerinden dolayı ceza kesilen gazetecilerin isimlerini yazacaksın! “Babıali Şenliği” dedik.. Şaka bir yana Türkiye’de yazanlar sizce özgür mü? Yoksa “Acaba şunu yazsam, gazetenin yazı işleri müdürü onaylar mı? Basılır mı? Basılsa, bir ceza alır mıyım?” diyenler çoğunlukta mıdır? Kim bilir hangi fikirler, dolma kalemin içindeki mürekkep gibi kuruyup gidiyor… Şöyle geriye baktığımızda, cesur yazan kalemler ya köşe başlarında pusuya düşürülerek öldürüldü, ya bir örgüte yamanarak içeri tıkıldı, ya da gazetelerinden kovularak susturulmak istendi… İşte basının gelen son noktası.. Ne şenlik değil mi? Topu topu kaç kişi kaldı yürekli yazan? Onlara da kesin cezaları olsun bitsin! İcraları da evlerine gönderin, yatacak yerleri kalmasın. Zaten onların birinci evleri Gazeteleri değil mi? Orada yatıp kalkarlar!... Onların karınları değil, ruhları doyar… ( Yağcı gazeteciler hariç)
Babıali Şenliği’nde fotoğraflar konuşuyor içindeki gazetecilerin eksikliğinde!...
Gazeteci doğruyu yazmalı… Doğruyu yazmak için kaynağını iyi araştırmalı, çevresi olmalı, her ortama girip çıkabilmeli, bilgi toplamalı, tabii ki rehberinde kişiler ve bilgisayarında her bilgi olacak… Yoksa gazeteci olur mu?
Peki, Türkiye’de gazetecilik nasıl? Önce rehberinde öyle her isim olmayacak! Allah korusun bilmeden aldığın bir isim, başına iş açabilir. Hemen örgüt damgasını yer, ardından kodesi boylar sonra da yıllarca davam sonuçlanacak diye bekler durursun!.. Gazetecilik polislik gibi zor ve tehlikelidir. Menfaatine dokunduğun kişilerin şimşeklerini üzerine çeken bir meslektir. Polislik dedim de “Haliçteki Simonlar” kitabıyla ses getiren eski emniyetçi Hanefi Avcı’nın kitabını bir solukta okudum. Okuduklarımdan özetle ne mi öğrendim;
Kendi hayatından başladığı kitabında, Sağ, Sol, PKK gibi örgütlerle mücadelesini,
Emniyetin en önemli birimlerinden İstihbarat’taki çalışmalarını, bu birime kattığı teknik donanımı,
Gümrük’te yapılan yolsuzluğu meydana çıkararak 80’e yakın görevliyi hâkim karşısına çıkarıp cezalandırmasına katkıda bulunduğunu,
Kitabın sonunda da, Emniyet içindeki “Cemaat” yapılanmasını detaylarıyla anlatması… Yani hepimizin tahmin ettiğini deşifre etmesi…
Düşünüyorum neden bu önemli kurumlarda yapılanmalar olur? Toplum acaba belli bir düzende belli bir kuvveti de arkasına alarak hizaya mı sokulmak istenmekte? Yoksa toplum tek tipleştirmeye mi götürülmek isteniyor? Evet devlet içindeki kurumlar neden bu kadar önemlidir ve belirli gruplarca ele geçirilmek ve yönlendirilmek istenir? Kurumlara sızan bu gruplar, neden böyle bir yapılanmaya ihtiyaç duyarlar?
Cumhuriyet Rejimini devam ettirmek için mi?
Cemaatlerini güçlendirmek ve daha yaymak için mi?
Komünizm veya Faşizm rejimlerini getirmek için mi?
Ilımlı İslam veya Şeriat getirmek için mi?
Yoksa bizim daha bilmediklerimizi mi?
Aklım karıştı vallahi!...
Hadi yine hep birlikte sevinelim!... Neye mi? Facebook kullanımında dünya 4 ncüsü olduk!... Bu gidişle sosyalleşmeyi bilgisayar karşısında çözeceğiz.. Yakında uzaylıları bile aratmayacak tipte bilgisayar neslini yetiştirirsek şaşırmayın!..
Sevgi ve sağlıcakla kalın,

Ertuğrul Erdoğan
3 Ekim 2010/ Bursa





Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Babıali şen mi? Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Babıali şen mi? yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Babıali Şen Mi? yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL