12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4012
Okunma
Önce kimliklerini sonra kısa künyeliklerinden isimlerini kaybettiler…
İnsanlar önce bireysellikten toplumlaşmaya geçmek için yoğun çabalar sarf etmişler ve sonuçta köyler, kasaba ve şehirler meydana gelmiş. Şimdi tam tersi gelişmelerin olduğu apaçık ortada neden mi? Teknolojinin gelişimiyle insanlar yalnızlaştı ve gittikçe yalnızlaşıyor…
Bu eksen değişimini teknolojiyle beraber yalnızlıkla oluşan bireysellik de ekleyebiliriz.
Dünya savaşlarından sonra teknoloji hızla hayatımıza girdi ve baş döndürücü gelişmelerle yaşamamızın bir parçası haline geldi. Bu hızlılık nerdeyse ülkelerin çağdaşlaşma normunu bellileşir haline getirdi.
Teknolojinin bir kısım faydaları şöyle:
“Günümüzde teknoloji; temel ve uygulamalı bilimlerin verilerinin yaratıcı süreçler içerisinde üretime dönüştürülmesini, kullanımını ve toplumsal etkilerinin çözümlenmesini kapsayan bir süreç olarak tanımlanmaktadır. Bu yaklaşım, teknolojinin toplumsal her türlü etkinliğin içinde bir süreç olarak yer aldığı gerçeğini vurgular. Teknoloji, insan hayatının kalitesini artırmak amacıyla yaratıcılık ve zekânın; bilim, sanat, mühendislik, ekonomi ve sosyal çalışmayla oluşturulan bir bireşimidir. Herhangi bir şeyi daha iyi, daha hızlı, daha kolay, daha ekonomik ve daha verimli yapma girişimidir.
Ve bir de zararları; Ozon incelmesi ve delinmesi – otomobiller ve aerosol kutuların fazlalığına bağlı olarak
• Yağmur ormanlarının katledilmesi – toprakların genişletilmesi, kağıt ürünleri için kesim gibi…, hayvan endüstrisi için milyonlarca hayvanın üretilebileceği çayırlar yaratmak için. Vb.” alıntı
Teknoloji geliştikçe insanlar kaybolmaya devam edecektir, bireyin ailesine, toplumuna gittikçe bağları zayıflayacak. Akabinde teknolojik yalnızlığın girdaplarına sürüklenecek ve kısa bir zaman içinde robotların da aramıza katılacağından başka sorunlar da çıkmaya devam edecektir. İşsizlik çiğ gibi büyüyecek. Ve sahiplediğimiz tüm yaşamamız bir kabusa dönüşecek, modern bir dünya yaratma hırsı; post-modern bir dünyada birey kendi eliyle kurduğu kuyulara toplumu da ilgilendirerek düşüp ve kaos sürecini hızlandıracaklardır…
Tüm savaşlar ekonomik sebeplerden kaynaklanmıyor mu? Zaten. Her ülke kendi ulusunu refah tutmak için özgürlük, çağdaşlaşma adı altında savaşlar üretir. Artık savaş bir üretim fabrikası gibi, yeni ürünler vermekte, verirken de diğer ülke toplumlarını kaygılandırmaktadır. Sıcak savaşlar bitmiş yerine soğuk savaşlar özelikle ekonomi savaşları devasa bir kirlilik, yok edicilik ve kırımlar baş göstermiştir.
Ve birey olarak hepimizin içinde çıkılmaz içsel sorunlarımızla çürük bir toplum yaratıyoruz elimizden olmadan. Belki de yaratıklarımız meta ve meta sorunsalıdır. Doğayı savunanların ya nesli tükenmekte ya da sesleri cılızlaştırılmıştır. Ve teknolojik başkarakterlerimiz bizleri uyutmak için her şeyi denemekte ve nerdeyse hepimizi birer metalik ruh haline getirmiş durumda. Din, inanç ve kanunlar dahi yetersiz kalıp boş söylemlere dönüşmüş sanki.
Kimlik ve benlik arayışları belli bir süreden sonra kesiliyor ve çoğulculuk olumsuzluklara kendimizi bırakıvermişsiz. Tek başına bir hayvan hayatını idame edebilir ama bu söz konusu insansa çokça zordur.
“Teknolojik yalnızlık” bu son günlerde baş edilemez bir hastalık haline gelmiş ve yaşamamızda da vazgeçilmez bir unsur olarak da yanı başımızdadır. Ruh hali darmadağın ve kozmik korkular toplumları derinden etkiliyor ve tüm yazın hayatı özelikle gençlerin aşk kitaplarına ve aşk şiirleri yazıp üstünde durmaları, insanların ne kadar yalnız olduğunun kanıtıdır/göstergesidir belki de…
HERZEM RONİVAN/ 2010