15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1154
Okunma

O, benim aynı zamanda çocukluk arkadaşımdı. Onunla birlikte, aynı mahallede büyümüştük. Benden, tam dört yaş daha büyüktü. Daha açıkçası, ağabeyimin akranı ve arkadaşıydı. Mahallede bulunan, bir ev ise bizim oyun mekanımız olmuştu. Nedense, ilk zamanlar, çok huzursuz olmuştum o evden. Gizemli bir havası ve duruşu vardı. Cam ve pencerelerin bazı yerleri yıpranmıştı.Dış kapı da tam olarak kapanmıyordu.
Bizim grubun ele başıydı. Onun sözü dinlenirdi. Kimse ona bir şey sormadan, hiçbir şeye karar veremezdi.Herkes ona bu şekilde davranınca, gözümde devleşmiş ve ulaşılmaz bir güç haline getirmiştim. En çok oynadığımız oyunlardan bir tanesi de, saklambaçtı. Bahçenin dibinde bulunan, ağaca başımızı yaslar, gözlerimizi kapatır ve geriden başlayarak sayıları saymaya başlardık.
“ On, dokuz,sekiz, yedi, altı, beş, üç,iki,bir… saklanmayan ebe…”
Benim saydığım zamanlarda, kimseyi bulamazdım. Çünkü; o gizemli eve yaklaşmaktan korkardım. Kendime göre bir hikaye uydurmuştum sanki kafamda. O evde, hayaletler vardı ve ben içeriye girince, beni bilinmeyene götüreceklerdi. Bunları düşündüğüm anda bile, ellerim ayaklarım titremeye başlar, kalbim korkudan gümbür gümbür atmaya başlardı.Onun için de hep ebe ben olurdum. Sanki, gönüllü bir ebelikti benimkisi. Kendimi telkin etmeye gayret de göstersem, bir şey değişmezdi. Bunu bir şekilde, yenmeliyim diye düşünüyordum son zamanlarda.
O gün, arkadaşlarımdan Nurcan, ağaca yaslanmış ve saymaya başlamıştı. O esnada orada, Emine,Ayhan,Mustafa,Handan,Ayşe,Serpil,Selim,Aynur,Aysel,Bedri,Zeynep,Eser,Ahmet,
Mehtap,Sevgi,Fikret,Zafer,Hürrem, Gülhun, Neşe, Ayşe Duran ve Safiye Samyeli de vardı. Ben, ilk kez o korkularımdan kurtulacaktım. O eve girmeli ve korkularımın üzerine gitmeliydim. Herkes bir tarafa dağılmıştı. Saklanacak bir yer arıyor ve yakalanmamaya çalışıyordu. Korkak adımlarla, konağın kapısından içeriye girdim. Eski bir konak olmalıydı. Kapıdan girdiğimde, büyük bir salon çıkmıştı karşıma.Olduğum holün sonundaki, merdivenleri gördüm. İyice meraklanmıştım. Yavaşça merdivenleri çıkmaya başlamıştım. İkinci kata gelmiştim. Aynı salondan, orada da vardı. Alt kata nazaran, daha bakımlıydı.Tam karşıda, yarı aralık bir kapı gördüm. İçeriden, altın sarısı bir ışık sızıyor ve beni davet ediyordu sanki içeriye. Kapıyı biraz açtım. İçeriye girdim. Tam o sırada, kapı birden kapandığında, içeride kalakalmıştım. Korkudan, betim benzim atmış ve ağzımı bile açamamıştım. Oda, birden bire iyice aydınlanmıştı. Etrafıma baktığımda, çepeçevre dolaplarla dolu olduğunu fark etmiştim. İçlerinde de, bugüne kadar görmediğim kadar çok kitap vardı. Her şeyi unutmuştum bir anda. Korkularım kalmamıştı. Rafların hepsine teker teker bakıyordum. Okumak istediğim kitapların hepsi oradaydı. Birini bırakıp, öbürünü alıyordum elime. Neresiydi burası, bilemiyordum. Fakat çok mutluydum. Kafamı kaldırdım. Yukarıda, bir levha vardı. Altın yaldızlı harflerle yazılmıştı. “ EDEBİYAT DEFTERİ KÜTÜPHANESİ “
Edebiyat Defteri diye bir yeri hatırlamıyordum. Dışarıdan da sesler gelmeye başlamıştı. Bağırtıların arasında adım geçiyordu.
“ Buradayımmmm ! Kilitli kaldım burada “ Diyordum. Fakat beni kimse duymuyordu.
Umutlarım kesilmiş ve artık sonsuza kadar orada kaldığımı düşündüğüm bir anda, tam kapının karşı hizasında, aniden bir kapı beliriverdi. Yavaşça açıldı. Tacettin ağabeyim, tam karşımda, elinde kocaman bir kutu kitapla, şaşkın şaşkın bakıyordu.
Hayatımı kurtarmıştı. Gerçi pek hayat kurtarmak sayılmazdı da hani. Ben halimden çok memnundum çünkü. Kitapların içinde, her zamanki gibi çok mutluydum.
Edebiyat Defterini de öğrenmiştim o vesileyle. Edebiyat Defteri, bir edebiyat okulunun adıymış meğer. O gün karar vermiştim. Edebiyatçı olacaktım. O günden sonra o evden hiç korkmadım. Cesaretle girdim içeriye. O yapının içi benim sarayımdı çünkü. Orada çok oyunlar oynadık arkadaşlarımla. Kitapları okuduk. Birbirimizle, bilgilerimizi paylaştık. O ev, bizim yuvamızdı. Bir süre sonra da, o binaya bakım yaptık. Kütüphanemize yeni bölümler ekledik. Orada, hep beraber büyüdük. Orası bize aitti çünkü. Emek vermiştik her birimiz.