13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
884
Okunma

“Buyurun yaş pastanız hazır Hüseyin Bey”
Yaş pastaya baktım harika görünüyordu. Üzerine de bugün iki yaşına girecek oğlum Berk’in geçen gün çektiğim gülen bir fotoğrafını resmetmişlerdi. Pastanın parasını ödeyerek içimde büyük bir sevinçle yola çıktım. Eve gitmeden önce kuru yemişçiye uğrayıp biraz çerez ve biraz da içecek aldım. Şu an evde minik oğlum, sevgili eşim, annem ve kardeşlerimin hepsi sabırsızlıkla beni bekliyorlardı. Bugün hep beraber oğlumun doğum gününü kutlayacaktık.
Aldıklarımı arabaya yerleştirip, yola koyuldum. Biraz yol aldıktan sonra kavşakta yanan kırmızı ışık nedeniyle durmak zorunda kaldım. Birkaç dakika sonra sarı ışık yandı. Daha yeşil ışık yanmadan arkamda duran şahin marka arabadaki adam sürekli olarak kornaya asılmaya başladı. Dikiz aynasından adama baktım, kornayla beraber bir de el kol hareketi yapıyordu bana. İçimden “le havle” dedim. Fakat adam hala kornaya basıyordu. O an öyle sinirlendim ki, çektim el frenini indim aşağıya. Sakin olmaya çalışarak arkamdaki arabaya doğru gittim.
“Ne oluyor arkadaşım? Niye basıp duruyorsun kornaya. Burada yatacak değiliz herhalde. Biz de ışık yandımı gideceğiz.” Dedim.
Tam bunları söylediğim sırada şahinde bulunan dört kişi kapıları açarak hışımla dışarı çıktılar! Arabayı süren kirli sakallı adam yakama yapışıp:
“Lan gavat akşama kadar seni mi bekleyeceğiz? Gazlayıp gitsene” dedi bağırarak.
Ben daha “Sen ne biçim konuşuyorsun arkadaşım demeden” adam o sırada yüzüme bir de yumruk attı. Bu arbedede tek hatırladığım diğer üç kişinin ellerinde sallama ve döner bıçaklarıyla bana saldırdıklarıydı. Sanki ben onların evlatlarını kesen bir düşmanmışım gibi acımasızca vuruyorlardı. İşte tam bu sırada, birisinin salladığı bıçak sağ gözüme geldi. Gözümden oluk oluk kan ve saydam bir şeylerin aktığını gördüm. Gözüm o bıçak darbesiyle akmış, kör olmuştum. O an delirmiş gibi ben de onlara yumruk atmaya başladım. Aldığım bıçak darbeleri nedeniyle bayılmadan önce son hatırladığım, gözüme bıçak sokan adama attığım sert yumruktu. Adam yumruğumdan dolayı yere düşerken başını sertçe kaldırıma vurmuştu.
Gözlerimi açtığımda hastanedeydim. Başımda doktor, hemşireler ve en acısı polisler vardı. Yumruğumla yere düşüp başını kaldırıma vuran adamın öldüğünü daha sonra öğrenmiştim. Tam bir şok yaşıyordum. “Aman Allah’ım bu yaşadıklarım bir kabus muydu?” diye sürekli acı içinde söylenip duruyordum. Neşe içinde oğlumun yaş gününü kutlamaya giderken, bir anda başıma neler gelmiş, hayatım birkaç pislik yüzünden nasılda kararmıştı.
Günler sonra iyileştim. Ama artık yeni evim, gözyaşları hiç dinmeyen eşim ve çocuğumun yanı değil, bu iğrenç hapishaneydi. Mahkemem görülmüş nefsi müdafaa olmasına rağmen uzunca yıllar demir parmaklıklar ardında olacak bir cezaya çarptırılmıştım.
Hapishanede biçare durumdaydım. Canım oğlum ve eşimin hasretinden mum gibi eriyip gitmiştim. Onlarsa dışarıda benden de beterdiler. Oğlum her gece “baba.. baba” deyip sayıklıyor, yemek yemeden yatıyormuş. Daha da acısı içinde bulunduğum bu bedbaht duruma daha fazla dayanamayan annem üzüntüsünden felç olmuştu.
*
“Buyurun yaş pastanız hazır Hüseyin Bey”
Yaş pastaya baktım harika görünüyordu. Üzerine de bugün iki yaşına girecek oğlum Berk’in geçen gün çektiğim gülen bir resmini koymuşlardı. Pastanın parasını ödeyerek içimde büyük bir sevinçle yola çıktım. Eve gitmeden kuru yemişçiye uğrayıp biraz çerez ve biraz da içecek aldım. Şu an evde minik oğlum, sevgili eşim, annem kardeşlerim hepsi sabırsızlıkla beni bekliyorlardı. Bugün oğlumun doğum gününü kutlayacaktık.
Aldıklarımı arabaya yerleştirip, yola koyuldum. Biraz yol aldıktan sonra kavşakta yanan kırmızı ışık nedeniyle durmak zorunda kaldım. Birkaç dakika sonra sarı ışık yandı, daha yeşil ışık yanmadan arkamda duran şahin marka arabadaki adam kornaya asılmaya başladı.
Dikiz aynasından adama baktım, kornayla beraber bir de el kol hareketi yapıyor bana. “Allah’ım” dedim “Sen bana sabır ver. Belli ki bu adam belasını arıyor.” Hiçbir tepki vermeden ısrarla yeşil ışığın yanmasını bekledim. Işık yanınca yoluma devam ettim.
Eve geldiğimde içeride inanılmaz bir coşku vardı. Boynuma ilk sarılan küçük oğlum oldu. Ardından eşim ve gelen misafirlerle merhabalaştık. Pastamıza güzelce mumlarımızı dizip, ardından oğlumun onları söndürüşünü alkışladık. O an gözlerim bu mutluluğa dahil olan anneme, kardeşlerime ve eşime kaydı. Hepsinin yüzlerinde derin bir sevincin yansıması vardı. İnsanın ailesiyle beraber olması ne de güzel şeydi…