10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
807
Okunma

Önümde, direksiyondaki sürücü adayı bayanın elimdeki devam listesine bakıyorum; hiç devamsızlığı yok.
Sürücü kurslarıyla ilgili çok şikâyet var adaylardan.
Çalı dibi dövüyorum:
“- Bayan, burada iki gün kursa devam etmediğiniz gözüküyor. Önemli bir probleminiz mi vardı?”
Usulden ortadaki dikiz aynasını düzeltirken cevaplıyor:
“- Evet. Kayınvalidem hastaneye yatmıştı.”
“- Geçmiş olsun. Buyurun, hareket edebiliriz.”
Vitesi geçiremiyor.
“- Sanırım bu otomobile yabancısınız.”
“- Evet, ilk kez biniyorum. Kendi arabamızla, eşimle çalıştık. Onda acemilik yapmıyorum.”
“- Pekiyi. Sağınızdaki öğretmeninizin adı ne?”
Dönüyor, ilk kez görmüş gibi soran gözlerle bakıyor. Sonra dikiz aynasından, “Bu sorulara ne gerek var?” dermişçesine bana bakıyor.
Gereğini ben biliyorum.
Sürücü adayı, çalıştığı otomobil ve direksiyon öğretmeniyle direksiyon sınavına girmek zorundadır.
“- Tamam, inebilirsiniz,” diyorum.
İnip inmemekte az tereddüt ettikten sonra iniyor.
Sıradaki biniyor. Yağız bir delikanlı.
“- Haydi, gezdir bakalım bizi,” diyorum.
Eskişehir girişinde, sınav yolu topu topu 2 km. ya var, ya yok.
Anayola çıkıyoruz. 200 m. ileride trafik lambası var.
“- Trafik lambasından ‘U’ dönüşü yapacaksın,” diyorum.
Yavaşlıyor. Kırmızı yanıyor. Delikanlı hiç oralı olmayıp, burnunu sokunca:
“- Kırmızıda geçilmeyeceğini bilmiyor musun?” diyorum; zınk duruyor. Sol tarafımızdaki trafik levhasında ‘U’ dönüşü yapılamayacağı var. Ama delikanlı sola dönüş sinyalini yakmış.
Arkada kalmış trafik lambasının yeşile geçip geçmediğini görmek için başını geriye çevirip, görmeye çalışıyor. Elbette göremiyor.
“- Öğretmeninle yer değiş,” diyorum, daha ileriden sınavın başlangıç noktasına geri dönüyoruz.
26 sürücü adayından 4 tanesi 70 ve üzerinde puan alabiliyor.
Daha sonraki değişik sürücü kurslarının aday sürücülerindeki başarı oranı da aynı.
Ve bir partiden milletvekilliğine adaylığını koyup da kaybeden, bunun üzerine Millî Eğitim Müdürü koltuğu verilen kökeni avukat olan amirim beni arıyor:
“- Müdür Bey, sürücü kurslarından hakkınızda şikâyet var.”
“- Yani?”
“- Biraz toleranslı davranamaz mısınız?”
“- Müdürüm, trafikte tolerans olmaz. Siz, çıkardığımız dergiye onları sponsor yapmasaydınız beni şikâyet etme cesaretini kendilerinde bulamazlardı,” diyorum.
Sonrası mı? Sonrası gelecek bir başka yazımda…
Yüksel ÖNAÇAN
Günlük basılan yerel gazetedeki köşemden.
www.bizimkaradeniz.com.tr