23
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1515
Okunma

bölüm 6
Herkes heyecanla bekliyordu. Ayşe odasına girdi, masasında duran listeyi aldı. Kime ne lazım, burada yazılı idi. Tekrar kontrol etti. Muhtarın gelmesi ile işe başladılar. Kolileri açıp, içindekileri ortaya yığdılar.
Çocukları birer birer çağırıp, kimin neye ihtiyacı varsa vereceklerdi. Melek ebe ve doktorda geldiler, “biz de yardım edelim,” diye.
Ayşe, doktora kırtasiye listesini verdi;
---Sen bunları halledebilir misin?
---Ne yapmam lazım?
---Elindeki listedeki çocukları çağırıp, karşısındaki yazılı olan ihtiyacını vereceksin. Anladın mı? Dedi.
Kâmuran “evet “ deyip, işe koyuldular. Melek ebe, ayakkabı ve çoraplara bakıyor, Ayşe kazak ve paltoları dağıtıyordu. Uzunca sürdü işleri, baya yorulmuşlardı ama çocukların sevinci anlatılmazdı. Eşyalarını alan sevinçle eve gidiyordu.
Öğleden sonra anneleri gelip, hem dua ediyor, hem de teşekkür ;
---ALLAH senden razı olsun hocanım. Diyor. “Sen yine bu kadar çocuğu sevindirdin” diye. Ayşe gayet sakin;
---Yok bunda bir şey, büyütmeyin. Büyütecek bir şey yok, hadi evinize. Diyordu.
Bu insanların böyle, minnet dolu olmalarına çok üzülüyordu.
---Allah’ım, imkanım olsa bunları hiç belli etmeden versem, ama olmuyor. Diye düşünüyordu.
Doktor çok şaşırmıştı. Ebe hanıma;
---Sahi, kim bu kız? Kimin nesi, kimin kızı bu?
Melek ebe;
---Bilmiyoruz, biz buraya geçen sene geldik. Ayşe burada idi. İki senedir beraberiz ama onu anlamıyorum. Bakıyorsun çok fakir görünüşlü kimsesiz kız, Bakıyorsun dünyanın en zengini. Anlamak çok zor, çok zaman maaşını bu köylü ile paylaşır. Kimin neye ihtiyacı var anında çere bulur. Bu kızı bizde anlamadık ama böyle kabul ettik. Bildiğimiz, onun çok iyi biri olduğu ve biz onu çok seviyoruz.
Akşam olmuştu, herkes evine gitti. Ayşe de gelip uzandı, biraz başı ağrımıştı.
Muhtarla birilerini kapı önünde olduğunu anladı, sesten tanımıştı. Kapıyı açtı, muhtar;
---Kızım seni rahatsız ettik ama baksana, bu kızcağızın sana değeceği varmış.
Ayşe “geçin” dedi, “ hoş geldiniz. Evet, ne var söyle bakalım.”
Kızcağız sıkılgan zor çıkan bir sesle;
---Bu gün hoca hanım, “ kumaşı olmayan okula gelmesin” dedi biz ne yapacağız? Sana akıl danışmaya geldik.
Ayşe, “ tamam anladım” muhtara döndü, “ bu gün bunları unuttuk, biraz dur. Ebe hanımın evine gideceğim” diye çıktı dışarı.
---Ebe hanım, diye kapısını tıkırdattı.
Melek ebe “hayrola Ayşe” dedi.
Ayşe; “ paketleri unuttuk bu gün, onları alayım.”
---Ha tamam getireyim, ben de geleyim mi?
---Muhtar baba var komşu kızıyla, istersen gel bir kahve içeriz.
---Tamam bakarım.
Ayşe paketleri alıp geldi;
---Söyle bakalım, ne dikmek istiyorsun?
---Ben etek dikmek isterdim.
---Peki, elinde kumaşı ol mayan kimler var?
Kız birkaç isim saydı.
---Tamam, dedi Ayşe. Paketleri açtı, içinden kumaşlar çıkardı, istenilenleri verdi. Makaralarına kadar.
--Haydi bakalım, bunları dike durun.
Kızcağız sevinçten uçuyordu. İğne, iplikler… Bir terziye ne lazımsa hepsi vardı. “Yalnız bunları beraber kullanacaksınız, tamam mı?”
---Tamam hocam, tamam sağolun.
Onlar bu işleri konuşurken, ebe, kocası, doktor kapıda göründü.
---Biz de geldik. Dediler.
Ayşe;” buyurun “ dedi.
Muhtar; “ siz oturun biz gidelim. Annesigil merak ederler. Hadi hoşça kalın” deyip, çıktılar.
Ayşe onları uğurladı. Gelenlere;
---Hoş geldiniz, etraf biraz dağınık, kusura bakmayın, dedi. Kalan kumaşları topladı, kaldırdı.
Melek ebe;
---Kızın sevincini gördük, ne kadar iyisin Ayşe, diye baktı. Ayşe;
---Boş ver şimdi onu, bu bahsi kapatalım. Çay mı, kahve mi?
Melek;
---Ben kahve alayım, ya Ayşe birde fal baksan… Dedi Melek ebe.
Ayşe ebeye dönüp;
---Olur, burası fal bilim merkezi. Niye olmasın, ne çıksın falında, ne istiyorsun?
Doktor gülümsedi;
---Bakmadan bu kadar konuştun, bakınca ne kadar konuşursun?
Ayşe gülümsedi, ses etmedi. Kahveleri yapıp geldi, neşe içinde içtiler. Sohbet güzeldi, saat on ikiyi geçmişti.
”Vakit nasılda geçti, anlamadık” deyip, kalktılar.
”İyi geceler dileyip” herkes evine gitti. Ayşe yatağına uzandı. Geceyi düşündü, ne güzel geçti dört kişilik sohbetleri, şakaları…
---Ah, dedi “insanın hayatı hep böyle geçse, ne güzel ama… Ne çare hep bahar değil hayat, bunun güzü de var, kışı da. Ben güzü yaşıyorum, yakında kış olacak.”
Sonra,” boş ver “dedi, uyuyup kaldı.
Sabah kapısının çalınması ile uyandı. Etrafına baktı, “oh sabah olmuş” kapıyı açtı. Melek ebeydi;
---Ne oldu, ne var. Yok kalkmadın da merak ettik. Dedi.
Doktor da yanındaydı.
---İyi misin, yoksa yine hastamı olacaksın? Diyordu.
---Yok, uyumuşum. Bu gün tatil değil mi?
---Evet ama sen bu saate kadar uyumazdın da, merak ettik. Kapını onun için çaldık.
---Yok iyiyim. Siz nereye ?
---Yok bir yere gitmiyoruz. Doktor kahvaltıya çağırdı. Hadi hazırlan gel, dedi Melek ebe.
Ayşe doktorun evine hiç gitmemişti.
---Tamam. Bir şeye ihtiyaç var mı?
---Yok, dedi Kamuran. “ Sen gel yeter” gülümsedi.
Bir saat sonra hepsi kahvaltıda idiler. Güzel bir masa hazırlamıştı doktor.
---Bunları sen mi yaptın? Nerden geldiler?
---Yok demem… O da benim sırrım.
Ayşe; “sen yapmadın her halde” hepsi güldü.
Ayşe boş gitmemiş, güzel bir vazo götürmüştü. Kamuran çok beğendi. “Niye bu” dedi.
---Evine ilk defa geliyorum, boş olmaz derler.
Kamuran;
---Ben sana hep boş geldim.
---Yok sen bana boş gelmedin. İlk geldiğin gün serum taktın. Bak o da şişe değil mi?
hepsi güldü Ayşe’nin lafına…
yazıma değer veren seçici kurula ve kordelaya çok teşekkür ederim sağ olsunlar
saygılarımla