- 1061 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
MENDERES KÖPRÜSÜ,BALIK
Yıl 1976 çok güzel bir gün,kepenklerimi açtım.Yazdan kalan güneş hüzmelerini dolduruyor içeriye. Bakıyorsun ki doğa canlanmış, kuşlar hürriyetin tadını çıkarıyor .İnsanlar bir şeyler yapmanın telaşında, lojman önünden geçen yol kapkaçların koşuşturarak ilçeleri birbirine bağlıyor. Kimi zaman hızlı kimi zaman,ağır,ağır geçiyorlar.Bazen acı ,acı korna çalıyorlar. Onları izlemesi ,bazen bana zevk veriyordu. Kimi zamanda 26 plakası geçermi diye arabaların arkalarını gözetirdim.Batıdan bir plaka görürsem içimde ;hasret tüten bir heyecan oluşurdu.Çalıştığım köye Malazgirt 7km ,Bulanık ilçesi 5 km, idi.Bulunduğum köy ,öyle güzel bir ovada idi ki ;hani derler ya iğneyi diksen öbür uçtan görünür.Öyle idi sanki,kalemle çizilmiş gibi tarihi kayalıkların kenerına dizilmişti.Topraklarında; Alparslan’ın askerlerinin kanı vardı. Anadolu’nun kapısını açmıştı Türklere Malazgirt. Sanki gel gir dercesine .Ovada sabahı izlemek gurur verirdi. Atalarıyla övünürdü insan.Yine böyle bir günün neşesini; yudum ,yudum içime çekerken sanki bana gıda veriyordu. Birden aklıma balık yemek geldi. Geze, geze muratın kenarında ilçeye doğru gitmeye başladım .İlçe ile köy arasından geçiyordu Murat nehri ,çokda heybetli ;bazen hırçın ,bazende mülayım akardı.
Çok güzel bir köprü vardı. Adına Menderes Köprüsü derlerdi. Üzerinden geçerken rahmetli geldi aklıma ,gülüşünü seyreder gibi oldum .Ülkesini seven bir insan. Yıllar önce gitmiş oralara demekki. İçimde Menderes’e karşı çok güzel duygular var ,geçerken köprüden hepside depreşti,bir anda ağlamaklı oldum.Ama eserleri onu yadediyor diyede sevindim.
Köprünün hemen çıkışında dönek derlerdi,suyun fırıldak gibi döndüğü geniş bir yer. Balık tutmak isteyenler gelmiş ,balık tutuyorlardı.İlçeden olta , misine yem aldım, geldim .Köprünün ayağına ,herkes gibi, attım dip oltasını ,sopaya bağladığım oltayıda yemi takıp attım suya, herkes balık tutuyor du, ama benim oltaya gelen yok .Sanki yabancı olduğumu biliyordu balıklar.
Zaman geçtikçe insanlar birer, birer evlerine doğru yol almaya başladılar. Ben balık tutmadan eve dönmeyecektim. Akşam güneşi süzülmeye başladı. Kimse kalmadı ;ama ben hala balık tutamadım.Tam ümitlrim sönmek üzereyken, bir at arabası, üzerinde iki kişi geldiler, yakınımda durdular.Biri atın sırtına bindi, sürdü suya, elinde ağ vardı.Bir taraftan bir tarafa şöyle bir yay çizerek kenara çıktı.Balıklar yıldız gibi uçuşuyor adeta, hemen yanlarına koştum. Epey iri leride vardı. Birini kaptım ;bunu bana verin dedim. Parayı uzattım . Olmaz dediler; bizim müşterimiz var, onlara sözümüz var, dediler.Bir balık için fazla olan reddemiyecekleri parayı verdim iri balığı aldım.Evin yolunu tuttum .
Eve geldiğimde güneş;gökle yer çizgisindeydi.Kepenkleri kapatacaktım ,balığı temizleyip kimse gelmeden yiyecektim. Öylede yaptım. karanlıkta çökmüştü saten. Güzel bir kokuyla balığı indirdim .Tavadan.Oda ne? Kapı çalınıyor. Yahu !kokusunumu aldınız, dedim içimden . Açmadım . Bir daha tak tak çaldı kapı .Yine açmadım .Yahu git diyede sesleniyorum kendi kendime .Yalnız yiyecektim balığı ,kimseye vermeyecektim ;karar almıştım.
Oda ne? Kapı sürekli dövülüyor. Anlaşıldı; yedirmeyecekler dedim .Kapıya doğru yömeldim, açtım. Karşımda uzun boylu, pala bıyıklı, başına papak geçirmiş birisi. Tanıyamadım tabi ;ama bu gizemli kişi ağlamaya başlayınca anladımki okuldan arkadaşım Yaşar Engel.Aldım içeriye tabi ;hem ağlaştık; hemde yemek hazırladık. Yaşar Patnos’a tayini çıkmış, orda çalışıyormuş ,duymuş, benim Malazgirt’te olduğumu .
Hasret tütmüş burnunda gelmiş ,ziyarete, iyide etmiş .Balık kokusu ,bizi yemeği geciktirme mesajı veriyordu ,sanki .Kırk yılda bir balık yiyelim dedik, ama yiyemedik. Olsun be! İnsanın paylaşmasıda çok güzel bir şey.((___AR___))