Okuduğunuz
yazı
26.6.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
...
Not : Söyleşilerim kitaplaştıktan sonra tekrar aktif hale getirilecektir...
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazmak, sürekli kendi içinde bir keşifler yolculuğuna çıkmaktır, ne olduğunu kendinin de bilmediği bir şeylerin peşine düşmek. Şems'in peşine düşmek, aşkın peşine... Yazılmışsa "bir kadının kaleminden Şems ve Mevlana"... Oturmuşsa belleğimize Yelda Karataş... Şiir değil asıl şairin kendisidir yazılmış olunan. .
daha önce de okuyup çok beğendiğim bir söyleşi. Yelda Hanım ne kadar içten biriymiş.Şiirleri kadar kendisinide sevdim. O'nu tanımamıza vesile olan ve güne gelen yazını kutlarım sevgili Mehtap. İyi ki varsın, iyi ki yazıyorsun..
Detay açısından epeyce faydalandım. Kendini bilmenin ilim olduğunu ya da ilmin eşiği olduğunu güzel anlatmış Yelda Hanım. Zaten Şiirlerinde söz-imge ile bilinç arasında güçlü bağlar vardır hep. Teşekkürler.
Bir cümleyi görünce burada dün, gözlerim parlamıştı :
"Eşitlik olmadan kardeşliğin olmayacağına olan inancımla; beyazı, çoğu rengin önüne koysam da ille kırmızı."
İlle kırmızı !
Merhabalar Sevgili Mehtap,
konuşmak,söyleşmek,dinlemek ve bunların üstüne düşünüp sonuca varmak insanın, insan olduğuna dair en mühim özelliğidir - ki bu dost da olabilir, yolda yürürken bir anda biriyle muhabbete dalış da olabilir, bir esnaf ile de olabilir-. Fakat işte fayda denilen şey konuşanın bilincinde uyanır. Daimi boşluktan yakınırım ,gerek kendi yaptıklarımdan gerek gördüklerimden. Bir kuş ya da kediye bakarken içten kopan bir cümlenin dahi anlamı olmalıdır. İnsan ömrü bir yere kadar geçmek bilmez ama bir yerden sonra da ne hikmetse durdurmak mümkün olmaz;geçelim durdurmayı bu zaten imkansızdır zirâ da farkında olmak bile zor oluyor. Bir de yanına aldığımız her nefesin her saniyesinin her salisesi hesap edilecektir zamanı geldiğinde dersek, kişi ya da kişiler insan ya da topluluklar vs. ne yapıyorlarsa yapsınlar içinde müspet sonuçlar doğuracak noktaları bulundurmak mecburiyetindedirler; ister bilsinler ister bilmesinler bazı gerçekler vardır ki kilimlerle örtsek de işe yaramaz maalesef.
Bu çalışmanızı gördüğüm vakit başlık dikkatimi çekti. Başlık çok şey söylüyor ve de söylemelidir de.
"şiir üzerine söyleşi"
hani bildim ki kaç geldin kaç gittin, hangi küpeyi taktın hangi yüzüğü sattın vs...değil mevzuu. Alfabe ehlinin dikkat ettiğidir bu, ne kadar o ehilden sayılırım bilemem ama okuduğum bana bir şey verebilmelidir derim hep. Buradan da aldığım çok oldu. İlk etapta üslûba baktım. Sizi tanımak,kaleminizi bilmek biraz güven veriyordu zaten ve bundan sonrasında sonraki cevher nedire gitti akıl.
Şiir konuşurken aslında hayatı konuştunuz bir bakıma ve tabii olarak içindeki insanı , kalemi tutan eli ve de zihni. Kim nasıldır,ne yapar,ne eder,hepsini bilmeliyim vs. vs. olmadı hiçbir zaman merakım. Başından sonuna acaba nasıl cümleler kuruyor şahsiyet,acaba nasıl bir değerlendirmeye tâbi tutuyor dedim. Gördüğüm genelinde,konuşurken sınır gözetilmemiş ya da korku. Sanatçı sanatçı oluyorsa ya da olmak istiyorsa içinde "ben" diye kıvranan bir yürek vardır fakat bunu derken de bencilliğe gideni kastetmediğimi mutlaka bilmelisiniz. Konuşurken dayanılan esaslar var şimdilerde boşboğazlığın kol gezdiği bir topraklar topluluğu dersek düzene böylesini görmek ferahlatıyor içimizi. Sanat için konuşmak istiyorsak önce bilmek gerekiyor ve bilmek istiyorsak bildim demekten önce okumak gerekiyor ve okumak için de kimi okuyacağımızı bilmek gerekiyor bunun için de kurşunun rengini iyi seçmek gerekiyor :
"bir şey değiliz ve bir şey aramak da değildir işimiz; önemli olan çokluğa bakmaktır ve çokluğu izlemektir. Dünyayı biz yaratmadık evet yaşadıklarımız -bilebilen için diyorum- bizim eserimiz ama eser kalıcılığı da yine bilincimizin eseridir. Her mevsimin tadı var diyelim."
Kısacası,
çalışmanızın güzel bir değer olduğunu düşünüyorum. Yelda Hanım için kalemi daim mürekkep doğursundur dileğim ve sizin için de diliyorum bunu,emekleriniz kat be kat dönsün size.
Y.Karataş: Ben ‘ rengârenk’im. Büyüyünce Can Yücel’in kelamıyla Renkahenk olacağım…
Uyumsuzluğun belki de hiç görülmemiş uyumu.
Mavinin özgürlüğüne inanırım; özgürlük tanımım hiç örtüşmez çoğu insanla, denizle öpüşür ama.
Eşitlik olmadan kardeşliğin olmayacağına olan inancımla; beyazı, çoğu rengin önüne koysam da ille kırmızı.
Hayatım dediğimiz şey ne haltsa ben işte orada tastamam bir MOR beneğim.
merhaba güzel insanlar şiire yol gösterenler kutlarım böylesine güzel bir söyleşiyi Yelda hanımı tanırım aslında kensisi şiir başlı başına çok şeyler öğreneceğiz sizlerden şiir adına her iki yüreği de gönülden kutluyorum datça akşamlarından bin selam olsun şiire ve şiir dostlarına aşkal kalın
Sevgili Mehtap, yazılarında hep bir şeyler öğrenip, öğretmek çabasındasın. Bunun farkında ve bilincindeyiz. Araştırmaların neticesinde biz de senden bir şeyler öğreniyoruz. Değerli Yelda Karataş'ı bizlere tanıttığın ve şiiri detaylarıyla paylaştığınız için size teşekkür ederim.
birkaç yıl önceye kadar ne haikuyu biliyordum ne yelda karataş'ı. şiirle ilgili bir seminerde ilk kez haydar ergülen'den duydum her ikisini de. haydar bey haiku şiir sanatını çok övmüş yazılma inceliklerinden söz etmiş ve bir haiku ustası olan yelda karataş'tan söz etmişti. o günlerde bana çok basit gelmişti haiku. kuşlar böcekler güneş ay çiçek. ben hiç denemedim ama birçok arkadaşımız ciddi anlamda haiku yazmayı denedi, aslında çoğu görüntüde haikuya benzeyen dizeler yazdı ama haydar hoca onların hiçbirinin haiku olmadığını söyledi. o zaman öğrendik ki basit gibi görünen bu dizelerin birçok katı kuralı vardı ve uymak zorundaydınız. o günlerde gündemde olduğğu için haikuyu biraz okuduk unuttuk gittik sonra da. yelda karataş'ı da o haikulu günlerde biraz takip etmiş az çok onun hakkında bilgi sahibi olmuştum. sonra onu uzun süre siyah kahve'de takip ettim. yazılarını şiirlerini ve yorumlarını okudum.
haiku ödülünü aldığı haikusunu yazmadan geçmeyeyim..
ölüme ne kadar yakın unutulmaz çocukluğumun ağır çiçekli ıhlamur ağacı
mehtap hanım edebiyat defterinde de onu gündeme taşımanız çok iyi oldu. farklı şiirrlerini okuma şansımız oldu ve şiire bakışını öğrendik sayenizde. sağolun varolun. ayrıca söportaj çok güzel bir çalışma olmuş . sorular ve cevaplar dolu dolu. röportaj yazmanın zoruklarını biraz biliyorum. çoğu kere röportaj yaptığınız kişi size sadece söyleyeceklerini söyler gider. onun söylediklerine bağlı kalarak röportajı edebi dile dökmek oldukça zordur. röportaj yaptığınız kişi ve konu hakkında çok fazla bilgiye sahip olmanız gerekir. siz bunu fazlasıyla başarmışsınız. yararlandım, bilgilendim. teşekkürler..
Sevgili Mehtap Hanım, Hep neyi merak etmişimdir, her söyleşinizin sonunda biliyor musunuz? Acaba bu şair kısmı hep göyle şiir gibi mi konuşur? " Oğlum tart oradan bir kilo domates, bir kilo biber...Aman ne olur çürük olmasın, sağlamından ver...Kiraz da alayım bir yarım kilocuk...Pahalıdır lakin, kızım pek sever..." misali...Ah, keşke böyle olaydı, her kelam şiir olaydı ama...
Yazına dönecek olursak, yine her zamanki gibi duygu yükünü sırtlamışsın. Sorular son derece özgün, edebi...Cevaplar zaten önsöz gibi..Yine bir şeyler öğrendim yazınızdan. Açıkçası bu şairimizin adını hiç duymamıştım daha evvel. Bu açıdan da size teşekkür ederiz...
Sitenin kültürel zenginliğine katkıdaki yerin tartışılmaz...Tebrik ediyorum... Sevgiler...Ve de helalinden 10 puan...
Mehtap Hanımcığım Sayın Yelda Karataş'ı bizlere tanıtım yazınız için size teşekkürlerimi sunuyorum. Bilgilendirici ve okuması keyifli bir söyleyişiydi. Kutlarım. Sizin yazılarınızı okumak ruhumu hem doyuruyor hem dinlendiriyor. Sevgilerimle..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.