2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1462
Okunma
Ayrılık; beklenmedik bir zamanda –ansızın- gece gibi çöker. Seni yakalar yakandan, hırpalar durur. Alışmak zaman alır, kabullenmek imkansızlıkları kovalar. Düşünmeye vakit kalmadan hüznün pençesinde acılara karışırsın. Kendini anlatmaya vakit yoktur artık, geri döndürebilmek zor, bu zorluğu zorlamak ise manasızdır. Çünkü yıkılan hisler nasıl tekrar bina edilir? Ya da bu hisler eskisi gibi yarasız, saf, dokunulmamış olabilir mi? Bir sürü soruya sual bulamadan unutmaya çalışırsın ki unutmak da döndürebilmek kadar zordur. Yaraları sarmak, tedavi etmek tabiplere has bir yöntemdir, bazı yaralar pansuman edilmez durmadan kanar durur. Önüne tampon koyar, unutmuş gibi yaparsın. Unutmak…
Zor olanın peşinde koşmak, mesafesiz bir koşuda yarışmak gibi… Mesafeler bilinmediği zaman ne kadar yakın olduğunu da bilemezsin ve bu insanı içten içe yer durur. Koşmaktan yorulmak kadar muammalar da insanı yorar. Nerede olduğunu, nereye koştuğunu bilememek, zamanı yüklenip ağırlığını yorgun düşmüş omuzlarına vermek, mazide yok olmaya eş değerdir. İki olay arasında bağlantı kuramazsın. Bu bağlantısızlık iç dünyanda bir kopukluğa sebep olur. “Bağlantı Koptu” ğu anda kavrayışına hükmeden beynin, seni bilinmezliğe sürükler. Şüphelerinin büyüdüğünü görürsün acizane. Bin bir türlü şüphe seni yer bitirir. Acabalar çoğalır bir köşede ve sen sual bulamadığın milyonlarca acaba üretirsin. Uyuman gerekir kuytu köşelerde. Uyumak…