9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2126
Okunma

Bir komşu köy ziyaretindeyiz. Sohbet etmekte olduğumuz akraba kadının ilk okul öğrencisi oğlu, okuldan döndüğünde, heyecanla anlatıyor :
- Ahmet bu gün bana çok korkunç şeyler söyledi !
- Hayrola oğlum ; nedir bu Ahmet’in söylediği korkunç şeyler ?
Çocuk önemli bir korkudan, tehlikeden canını zor kurtarıp kaçmışcasına, heyecanlı bir şekilde anlatmaya devam ediyor :
- Onlar bizden değilmiş ; Kürt’müş. Düşmanlarımızmış bizim. Apo’dan emir aldıklarında hepimizi boğacaklarmış !
Ahmet dediği çocuk, yıllar önce köye geldiklerinde, köylünün yardım ve desteği ile buraya yerleşip, yine yıllardır, asla dışlanmadan, hor görülmeden ve çeşitli yardım ve desteklerle bu günlere gelmiş, Güneydoğu’lu bir ailenin çocuğu.
Yıllarca Ramazanlarda, Kurbanlarda ve diğer bayramlarda ilk hatırlanan, gözetilen olmuşlar. Kimse onlara ’ bizden olmayanlar ’ gözüyle bakmamış. Kimse ,onların boğazını sıkmak için birilerinin emirlerini beklemiyor. Asla böyle bir amaçları, düşünceleri de yok.
Öyleyse onlar niye böyle düşünüyor ? Eğer ailesi böyle düşünmüyorsa ; bu çocuk böylesine önemli bir sözü nereden bulup ağzından kaçırıyor ?
Kurtuluş savaşımızda birlikte mücadele eden dedelerimizin vasiyeti üzerine bizler, kardeş bildik onları. Asla dışlamayı düşünmedik. Ne semtimize yerleştiklerinde, ne işe alırken, ne okula alırken, ne orduya hatta meclise alırken bile dışlamadık.
Sayılı zenginlerimiz arasında yoklar mı ? En büyük şehirlerimizin en merkezi yerlerinde oturmuyorlar mı ? Yaptıkları gecekondular için bile tapu verilmedi mi ? Mecliste yoklar mı ?
Tarih boyunca defalarca isyanlar, kargaşalar çıkartarak, sözde demokratik hakları bahane ederek, bölmek- parçalamak istediler bu yurdu. Gerçek amaçları asla , demokratik
haklar, özgürlükler olmadı. Olmayan ülkelerinin işgal edildiği masallarıyla dünyayı kandırmaya ,kendilerinden yana tavır almaya zorladılar. Bize ve kendi halklarına çok şey kaybettirdiler.
Bu uğurda yıllardır nice canlar yitirildi. Halâ da yitirilmekte. Onların haklarını savunma iddiasıyla ortaya çıkan PKK ’ lı kaatiller, ülkeyi tehdit etme cüretini bile gösterip, insanlarımıza, askerlerimize kalleşçe saldırmaya devam ediyor.
Bu millet , bütün bu kalleşliklere, ihanetlere rağmen, Kürt halkına düşman olmamakta, onları dışlamamakta ısrar ediyor. Bu milletiin asaleti bunu gerektiriyor çünkü.
Halâ meclisteler ve utanmadan,sıkılmadan meclis kürsüsünden pervasızca açıklamalar yaparak bu ülkeyi, tehdit etme cüretini bile gösterebiliyorlar. Halâ ne işe girerken, ne okullara, ne de orduya girerken bile engellerle karşılaşmıyorlar.
Onları dışlamamaya devam edelim. Varsın mecliste de barınsınlar. Varsın çocukları çocuklarımızla oynamaya da devam etsinler.
Ne yazık ki şu gerçek artık apaçık ortada : Gerek meclistekiler, gerekse içimizde, aramızda yaşayanlar ; büyük bir çoğunlukla PKK kaatillerini destekliyorlar. Çocuğumuzun arkadaşı deyip bağrımıza bastıklarımızın çoğu ; geceleri otobüslerimize molotof kokteyleri atıyorlar. İş yerlerimizi, güvenlik güçlerimizi taşlıyorlar. Bazıları gündüz devlet memuru, gece terörist. Özellikle Güneydoğu’da bu durum çok açık. Devletten maaş alan teröristlerin sayısı hiç de az değil.
Maalesef, Apo kaatilinden, bizim boğazımıza sarılmak için emir bekleyen bir çok PKK yanlısı içimizde, aramızda.
Asla saldırgan olmayalım. Onları aramızdan atmak için harekete falan geçmeyelim. Fakat tedbiri elden bırakmayıp, en azından savunma vaziyeti alalım. Onları iyi tanıyalım. Bize neler yapabileceklerini iyi düşünelim.
Unutmayın ve emin olun : Yılanlar koynumuzda, aramızdalar. Bizler insanız, Türküz ve müslümanız. Gırtlaklarına sarılmak bize yakışmaz belki ama kendimizi , çocuklarımızı ve vatanımızı koruyup kollamak da boynumuzun borcudur.
Sınavımız çok büyük olacak. Dünyanın gözleri üzerimizde. Hem korunacak hem de saldırgan olmayacağız ; hem de yılanlar koynumuzda yaşamak pahasına !
Evet aynen böyle işte ; koynumuzdaki yılanlarla, ölmeden ve öldürmeden yaşamak zorundayız. Tabii nasıl mümkün olacaksa böyle yaşamak !
Fikret TEZAL