12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
839
Okunma

Bu karanlıkta ne?
Girdap misali... Kendi karanlığına çekiyor beni.
Dur ne yapıyorsun?
Eyvah!
Şimdi de dipsiz bir kuyu sanki. Nereye düşüyorum ben böyle? Hiçbir yer görünmüyor.
Ah nihayet! Ayaklarım yere bastı sonunda. Fakat burası neresi? Ben nerdeyim?
Heyy! Kimse yok mu?
Bu kuvvetli ışıkta ne? Sen ışığın arkasındaki! Kimsin sen? Yüzünü göster bana.
_ Burada soruları sadece ben sorarım.
_ Peki! Sen sor. Ama önce nerede olduğumu söyle bana.
_ Sen nerede olduğunu çok iyi biliyorsun aslında.
_ Hayır! Nerede olduğumu bilmiyorum.
_ Birazdan öğrenirsin o zaman nasılsa. Şimdi söyle bakalım; cinayeti bilerek mi işledin? Hem üstelik işleyiş tarzına bakılacak olursa bu işlerde bayağı ustasın.
_ Ne cinayetinden bahsediyorsunuz? Ben hiçbir şey anlamadım. Hem çekin şu ışığı gözlerimden. Delireceğim şimdi.
_ Benim de amacım o zaten. Seni delirtip; işlediğin cinayeti itiraf ettirmek!
_ Daha öncede söyledim size. Ben cinayet falan işlemedim.
_ Bak ne kadar çabuk itiraf edersen, buradan o kadar çabuk kurtulursun.
_ Ben bir şey yapmadım. Ne olur çekin artık şu ışığı gözlerimden.
_ Peki! Şimdilik bu kadar sorgu yeter. Daha sonra tekrar devam ederiz. Atın şunu hücresine!
_ Hasta kırk beş yaşında bir erkek. Kalp krizi geçiriyor. Bilinci kapalı. Nabzı düşük.
İşte yine o zifiri karanlık. Çıldıracağım şimdi.
Beni neden zindana attınız hiç değilse onu söyleseydiniz.
Ben cinayet falan işlemedim neden anlamıyorsunuz.
Bu karanlık!....
.........................................
_ Daha fazla direnme istersen.
_ Sende kimsin?
_ Sen’im.
_ Ben mi? Hıh saçmalık.
_ Evet! Dikkat edersen görürsün.
_ Bu karanlıkta mı? Gerçekten saçmalıyorsun.
_ İçine dönmeyi denersen beni görebilirsin.
_ İçime dönmek mi? Nasıl olacakmış onu da söyle bari.
_ Sen ne kadar inkâr edersen et, yakında anlayacaksın bu gerçeği.
_ Peki! Söyle o zaman nerdeyim ben, burası neresi?
_ Burası senin kendi zindanın!
_ Kendi zindanım mı?
_ Evet! Kendi zindanın. Bak bakalım şu küçük kızı tanıyabilecek misin?
_ Hangi?
_ Beni!
_ Sen de kimsin?
_ Beni çok iyi tanıyorsun.
_ Dur bakalım! Senin gözlerin, ağzın, burnun neden yok? Neden sadece bir silüetten ibaretsin.
_ Senin yüzünden!
_ Benim mi?
_ Evet senin. Kitabın uğruna beni acımasızca katlettirdin. Hiç düşünmedin benim de bir ailemin olabileceğini. Benim de kitabının içinde mutlu mesut yaşayabileceğimi. Sırf insanlar daha bir meraklansın ve heyecan içinde kalsın diye beni acımasızca öldürttün. Canım ne çok yandı bilemezsin. Senin de kızın benim gibi henüz dokuz yaşındaydı. O gözlerinin önüne gelmedi mi? Üzülmedin mi? Benim henüz karakterimi oturtmadan, bana kimlik kazandırmadan o canilerin önüne attın. Eline ne geçti peki?
_ Ben kitabımı yazmaya henüz başlamadım bile.
_ Düşündün ve aklında tasarladın ama. O bile ağır bir suç değil mi?
_ Nerdeyim ben?
……………
_ Halen anlamamış olman garip doğrusu.
_ Yine mi sen? Az önceki küçük kız da kimdi? Şimdi nereye gitti?
_ Söyledi ya sana. Senin kitabın için yarattığın bir karakter ve şimdi yine sen unutmak istediğin için silindi.
_ Şimdi de seni unutmak istiyorum! Silin ve bir daha da gelme. Beni karanlığımla baş başa bırak.
_ Daha önce de dediğim gibi; ben aslında senim. Sen kendinden ne kadar kaçabiliyorsan, benden de o kadar kaçabilirsin ancak.
_ IŞIKK! ORDA BİR IŞIK GÖRÜYORUM.
Işığa var gücüyle koşmaya başladı. Ama o koştukça ışık uzaklaşıyordu.
_ Hastayı kaybetmek üzereyiz. Tekrar deniyoruz, hazır olun… Bir, iki, üç!
_ Bu ışık neden hep arkamda kalıyor benim. Ne tarafa dönsem döneyim yine arkamda.
_ Sen ışığa doğru yürümeyi bilmiyorsun ondan.
_ Işığa doğru yürümek!...
...............................................................
Son çıkan kitabı onun için büyük bir hayal kırıklığıyla bitmişti. Eleştirmenlerden övgü duymaya alışkındı ve son gelen olumsuz eleştiriler psikolojisini iyice bozmuştu. Kitabını da zaten köklü okuyucuları dışında alan olmamıştı.
O hezimetten sonra eline bir daha kalem almayacağına yemin etti. Fakat yazarlık ruhuna işlemişti ve vazgeçemiyordu. İçindeki ses sürekli yeni bir kitap yazması konusunda uyarıyordu.
Yeni bir kitaba başlayacaktı fakat konusunun bu kez değişik ve ilginç olmasını istiyordu. Aynı zamanda hiç denemediği polisiye roman olsun istiyordu.
Hiçbir ayrıntıyı atlamamalı ve en ince ayrıntılarına kadar düşünmeliydi.
İşte sırf bu yüzden basit değil de daha canice işlenmiş cinayetleri ve sebeplerini araştırdı.
Bu araştırmaları yaklaşık dört yıl sürdü. Bir kez daha eleştirmenlerden kötü not almak istemiyordu.
Bu süre zarfında aklına hayaline gelmeyen olaylara tanıklık etmiş, daha önce içinin kaldırmadığı durumları gayet normalmiş gibi algılamaya ve hatta zevkli bir oyun görmeye başlamıştı.