15
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1028
Okunma

Ne olduysa Ağa’nın düğününde olmuştu… Köyün gençleri Ağalarının şerefine cirit oynuyorlardı. İçlerinde biri vardı ki, beyaz gömleğiyle rüzgârla yarışıyor gibiydi, Mehmet. Genç kızlar delikanlıdan gözlerini ayırmadan izliyorlardı. İzleyenlerin arasında Gül de vardı. Nihayet oğlanla Gül bir ara göz göze gelince olanlar olmuş, ateş bacayı sarmıştı.
Cirit oyunu bitip de gençler halaya başlayınca, fırsat bu fırsat diyen Mehmet koşarak gelmiş, Gül’ün boşta kalan elini kavrayıvermişti. Artık dönüşü olmayan yola girmişler, kor ateşinde yanmaya başlamışlardı. Köy halkı coşkuyla horon çekerken, Gül ile Mehmet sanki yıllardır tanışıyor gibi kalpleriyle konuşmaya başlamış, birbirlerini sevdiklerini, artık ayrılığın mümkün olmadığını söylüyorlardı sessiz çığlıklarıyla. Tuttukları elleri adeta kenetlenmişti.
İki genç, sonraki gün ve gecelerde gizli gizli buluşup konuşmaya başlamışlardı; fakat bu sevdaları çok uzun sürmedi. Gül’ü babası, amcaoğlu Cemal’e verdi. Gül ne kadar ağlayıp inlese de bir çare, bir çıkış yolu bulamadı. Düğün tarihi yaklaştıkça, gençleri bir telaş almış, uykuları kaçmıştı. Nişanlı bir kızı istemek olacak iş değildi. Hele sevmek ölümün ta kendisiydi. Bir çıkış yolu bulamayan gençler, ayrılık ölümden beter deyip kaçmışlardı.
Cemal bir süre insan içine çıkamamıştı. Sürekli amcasını sıkıştırıp, namusunu temizlemesini söylüyordu. Kızın babası, ‘benim kızım ise, seninde nişanlındı, kendin temizle’ deyip başından savıyordu. Gül ile Mehmet mutluydular. Hayat devam ediyordu ve yaşamaları için çalışmaları gerekiyordu. Bir gün Gül köyün kadınlarıyla beraber çalışmak için çapaya gidiyordu.Tam yolun ortasında Cemal’le karılaşmıştı. Cemal, Gül’ü görmezlikten gelip geçmek üzere iken, Mava adındaki hain kadın kendini Gül’ün önüne atıp, bağırmaya başlamıştı.
-Vurma Cemal vurma! Vurma Cemal vurma!
Öyle bir bağırıyordu ki, bütün köyü meydana toplamıştı. Herkes Cemal’in, Gül’ü öldürüşünü seyretmek için toplanmıştı köy meydanına. Mava, gençken Gül’ün gösterdiği cesareti gösterip sevdiğine kaçamamıştı. O’nu babası oğlan kardeşine berdel olarak vermişti. Hem de kızın beş çocuklu babasına kuma olarak. O olaydan sonra Mava, bütün sevdalardan ve sevgiden nefret etmiş, kim sevdiğine varsa ayırmak için elinden geleni yapmıştı. İşte yine aynı şeyi Gül ile Mehmet’e yapıyordu.
Cemal Mava’nın tahriklerine ve köylünün baskısına dayanamayıp kamasını çıkardığı gibi art arda saplamıştı Gül’e. Köylü ise, arenada boğaların döğüşünü izler gibi, Cemal’in Gül’ü öldürmesini izliyor, kimse kurtarmak için yanaşmıyordu. Ne de olsa Cemal kirlenen namusunu temizliyordu ya! Gül aldığı bıçak darbeleriyle ağır ağır yere çöktü. Elinden çapası kayıp, taşların üzerinden tangırdayarak yuvarlandı.
Saçından ayağına al kanlar içinde kalmıştı. Bu duruma kızın annesi ve köylerinde bulunan bir âşıktan başka üzülen olmamıştı. Âşık ağıtlar yakıp olayı gelecek kuşaklara aktarmıştı. Zaten âşığın halini, âşıktan başka anlayan var mıdır? Sevildiği için sevmek, ar mıdır? Sevip de kavuşamayanlara, ölümden öte köy var mıdır?
Güldalı habersiz verdiler ere
Ateş topu yağdı içine düştü
Sessiz çığlığında inledi dere
Sevdanın diyeti kaçana düştü
Töreler gereği sorulmaz kıza
Set çeker sevdaya çıkamaz düze
Kendi menba-inda karışmaz söze
Baş kaldırdı, maral göçüne düştü
Nişanlandı meta emi oğluna
Gönlü başka dalda böyle biline
Lal oldu Güldalı mecruh diline
Pay olan muhipler kaçına düştü
Haber saldı kuşla kavlim pınara
Yetiş be Habibim attılar nara
Masuki el verdi çekti kenara
Ballar ırmağının cecine düştü
Cebele aksetti vecdi maralı
Yıkıldı emmoğlu bağrı yaralı
Kurdular meclisi kara karalı
Al kızıl boyalar saçına düştü
Gittiler çapaya kadınlar bile
Vurma Cemal vurma kini menzile
Emmoğlu sapladı kamayı Gül’e
Döküldü kanları, bicine düştü
ozan Ali gerçek yazdı nihayet
kız babası dava etmez şikâyet
Cemal yedi sene zindan hayatı
Bu dünyada cefa bacına düştü ========OZANALİ
Not: Aslına bakarsanız, bu hikayenin nesi ilginç, bildik tanıdık bir olay diyeceksiniz. Her gün olan bir olay diyeceksiniz. Ben bir kadın olarak, töre adı altında kadının alınıp satılmasını hazmedemiyorum. Kaldıramıyorum! Sırf sevdiğiyle evlenebilmek için kaçan, kaçmaktan başka çıkış yolu bulamayan kızlarımızın öldürülmesini anlayamıyorum! Uzun lafın kısası, bu iğrenç törelerden nefret ediyorum. Olayı doğuyla özdeşleştirmiyorum. Örümcekli beyinler, batıda da doğuda da aynı düşüncedeler! Ben buna karşıyım! Topum tüfeğim yok; ama kalemimle savaşacağım! Diğer yüreklerinde, insanlığını yitirmemiş insanlarında, karşı çıkmasını bekliyorum.
Saygılarımla…
Derleyen ve şiir: OZANALİ
Kaleme alan: Emine Uysal