21
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2527
Okunma

İnsanoğlu var olduğundan beri, sevgi ve nefret duyguları da vardır. Her ikisi de elle tutulup gözle görülmemesine rağmen, insan bünyesini alt üst eden duygulardır. Ben burada gücümün yettiği ölçüde sevgiyi anlatmaya çalışacağım. Hiçbir insandan ölesiye nefret etmediğim için, nefreti yazmak istemiyorum.
Şuan kendinizi mezarlıkta düşünün, bir arkadaşınızı ya da bir yakınınızı kaybetmişsinizdir. Çok üzgünsünüz. Ağlayamıyor, gülemiyor, çaresizsiniz. Ölümün kaçınılmaz yüzünü gördünüz. Bir gün sizin ya da sevdiğinizin başına gelecek, O’nu bu dünyadan, sizden alıp götürecek. O’na bir daha dokunamayacak, göremeyeceksiniz. O an içiniz parçalanıyor, çok üzgünsünüz, ağlamak istiyorsunuz yine. Sevdiğinizin yanınızda olmasını, başınızı omzuna koyup, çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra, ağlamak istiyorsunuz. Eliniz istem dışı cebinize gider, sevdiğinizi ararsınız. Üzgünüm! Çok üzgünüm dersiniz.
Seni seviyorum aşkım; şu an yanında olmayı çok isterdim. Sana destek olmayı çok isterdim. İnan ben de çok üzgünüm. Diyor sevdiğiniz. İşte bu söz üzüntünüzün yarısını alıp götürür. Merasim biter, topluluk dağılır. Siz de başsağlığı diler ve ayaklarınızın sizi götürdüğü yere doğru gidersiniz.
Bir sahilde son bulur yolculuğunuz. Martılar çığlık çığlığa, ağlardan balık kapıyorlar, sahile vuran dalgalar ayaklarınızı yıkıyor. Deminki üzgün halleriniz az da olsa kaybolmuş, azıcık mutlu olmuşsunuzdur. Gözlerinizi kapatır, sevdiğinizi düşünürsünüz... Yanınızdadır, hemen yanı başınızda… Sımsıkı tutarsınız elini, dalgalara doğru koşarsınız. Sırılsıklam ıslandınız. Umurunuzda değil, gülümsersiniz. Etrafınız insanlarla doludur. Delimi bu adam; kendi kendine gülüyor, derler. Kuşkucu bakışlarla ilgilenmezsiniz bile.
Sevdiğinizin elleri avucunuzdadır, seviyorsunuz ve dalgalara doğru koşuyorsunuzdur. İşte bu, sevgidir. Şimdi bana, aşkı da anlat dersiniz; bana ne! Anlatmayacağım işte! Onu da siz anlatınnn!
Emine/Manisa/2010