2
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
639
Okunma

Ülkemin aydınlık insanları meydanlarda yürürken, bende onlardan uzak yürüyorum bulunduğum bölgenin kuzey kıyılarına... Yer kapkara, gök mavisi yok yukarda, sisli, puslu ortalık. Uzansan tutasın gelen bulutlarla beraber hissediyorum kendimi. Yurdum gibi... Yüzümü coşkuyla esen poyraz rüzgârı yalıyor. Açık denizden gelen dalgalar döverken peynir kayalıklarını martılar uçuşuyor.
Karanlıklar yansıyor bu doğa şöleni seyrime... Güneşi görmüyorum. Belki ay bile eskisi gibi pencereme doğmayacak. Yedi yıldır ülkemde bir şeyler oluyor. Yurttaşlarım örtündürülüyor. Tanıyamayacağım artık insanlarımı. Ayrışan yollarda, buluşulan yollarda farklılıklar yaratılıyor. Radyasyon sızıntısı gibi.
Yüreğim kanıyor. Zira çağdışı talepler sınırlı. Çağdaş ve yirmi birinci yüzyıla yakışan talepler sınırsızdır. Sınırlı olan talebi sınırsızın peşinde koşmaya itelemek ölümcüldür. Bunun için denizin dalgaları peynir kayalıklarını döverken, bizim aydınlık dalgalarımız da oluşa gelen karanlık dalgaları öteleyecek ki sade yaşamımızda "SEVDA" lafımızı özgürce yaşayabilelim.
Bedri Demirpençe