10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1296
Okunma

( Müebbetlik Hayatım’dan )
Pendik Fen Dershanesi’nde de İlknur adında bir kıza âşık olduğumu söyleyince , sizler belki de ;’ Sen de çok şıp sevdiymişsin, ne de çok âşık oluyorsun ! ’ demiş olabilirsiniz. Belli bir yaşa geldiğimden itibaren sürekli aşkı, sevgiyi aradığımı itiraf etmek zorundayım. Fakat asla bir sevdiğim varken bir başkasının peşinde olmadım ya da yüreğimde iki kişiye aynı anda yer vermedim. Üstelik kimi sevdiysem yürekten sevdim, iyi niyet besledim ve daima ciddî ilişki peşinde oldum. Kimi sevdiysem, onunla evlilik hayâlleri kurdum. Bu da benim en insanî hakkım değil mi sizce ?
Sınıfın öğrenci olarak en popüleri idim belki ama erkek olarak pek değil. Erol da, Sedat da benden çok daha güzel ve yakışıklı çocuklardı. Erol değil ama Sedat biraz yakındı İlknur’a. Ben buna dayanamıyordum. İlknur’un ille de beni sevmesini istiyordum. Oysa o bana hiç de yüz vermiyordu. İnanamayacağınız bir şey yaptım : Aynı sınıfta birlikte kurs gördüğümüz, hem de ön sıramda oturan bu güzel kıza , aşkımı ilan ettiğim ve bir de şiirle süslediğim bir mektup yazıp dershanenin adresine postaladım. Mektubun dershaneye geldiğini anladığımda, anında kaçtım oradan. Nereye sığındım dersiniz ? Pendik Çarşı Camii’ne ! Yani ; Allah’a sığındım galiba..
Dershane birden karışmış, basbayağı rezil olmuştum. Dershane sahibimiz Yahya Bey’in kızı olaya el koymuş, anlayışla karşılanması gerektiğini, kötü bir niyet olmadığını anlatıp kapatmış. Döndüğümde ortam yatıştırılmıştı. Çağdışı olmakla suçlamış İlknur beni. O günden sonra benimle konuşmadı, ben de yenilen pehlivanlar gibi ezik biri oldum sınıfta.
Sonunda kendimi koy vermedim ve derslerime çalışıp başarılı bir şekilde sınavlarımı geçtim. İlknur ve kız arkadaşı Zuhal, galiba geçemediler. Erol ve Sedat da geçti. Erol, Kartal Ticaret Lisesi’ne, Sedat, Haydarpaşa Meslek Lisesi’ne gitti.
Ben Orta kısmından mezun olduğum Pendik Lisesi’ne kayıt olmak için baş vurduğumda gerçekle yüzleşmiş oldum. Hazır askerdim ve okuma hakkımı kaybetmiştim. Müdür yardımcısı İbrahim Deliktaş, biraz da kabaca savdı beni başından.
- Sen askersin oğlum, ne okuması ? Haydi güle güle !
İşte orada Arnavut damarım tuttu yine. Onun sandığı kadar kolay pes etmeye hiç de niyetli değildim. Doğruca müdürün odasına çıktım. Burada tekrar hatırlatmakda yarar görüyorum : Müdürümüz sayın Ahmet Erişen, Pendik Lisesi’nin ve tüm tüm eğitim camiasının gelmiş geçmiş en iyi idarecilerinden, eğitimcilerinden biriydi. Başından savmadı beni. Karşısına alıp sordu ve dinledi.
- Hocam ben okumak istiyorum !
- Askerlik şubene git, okumak istediğini söyle. Eğer askerliğini erteleyebilirlerse, ben seni kayıt ederim.
Bir ışık yanmıştı işte. Hayat bana yeni bir ödül daha vermeyi vaat ediyordu. Şimdi ellerimi uzatıp, koşup almalıydım o ödülü. Askerlik şubem Gebze idi. Hemen o anda gittim. Şube başkanı yüzbaşıya derdimi anlattım. O da anlayışla karşıladı.
- Okula kayıt etsinler, askerliğini ertelerim, dedi.
Tekrar okuluma koştum. Yine aynı cevabı alıp ertesi gün bir kere daha şubeye gittim. Oradan da aynı cevabı alınca bu defa Ahmet Bey daha fazla zorlamadı ve kaydımın yapılmasını kabul etti.
Anlayışlı, iyi niyetli o iki yönetici sayesinde hayatım bambaşka bir yöne girecekti artık. Hayat onları basamak ederek çok önemli bir ödül daha sunmuştu bana. Şimdi benim hayatımın çok önemli bu fırsatını iyi değerlendirmem, okumam, mutlaka okumam gerekiyordu.
Köye döndüğümde yüzü sürekli gülen, neşeli, umutlu biri oluvermiştim. Kahvede, sinemada daha bir şevkle çalıştım. Kıyafetlerimi, defter ve kitaplarımı çoktan hazırladım.
Okulun açılacağı günü dört gözle beklemeye başladım.
( Devamı ; Öğretmene Ders )
Fikret TEZAL