Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
aysegulguncan
aysegulguncan

Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -IV-

Yorum

Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -IV-

7

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

3839

Okunma

Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey  -IV-

Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -IV-



















"maddenin manevi cevherini keşfetmiş soylu gezginlerdir onlar, bu yüzden sevdikleri kadının ruhunu tanrı’yla ve bedenini toprakla paylaşmazlar...

siz hiç "aşk" ın sualınlı sevgilisi oldunuz mu? "


ben olamadım....











Bu bir terk ediş mektubudur anla…
Sen bu mektubu okuduğunda ben senden gitmiş olacağım.

Sense boynunu cellâdının elindeki bilenmiş bıçağa uzatan ürkek aşkların gözlerinde çağıldayan yarı telaşlı, çokça naçar bir arta kalmışlıkla, ölümün dudaklarına eğilip şehvetle öpüştüğün an, yokluğumun tadını ilk kez tatmış olacaksın…





Çünkü onursuzdu bu aşk




Benliğini sudan uzak, mile yakın bilen iki tenin, tüm dibe vuruşlara arsızca özlemi ve birbirlerinin yüreğinden çaldıkları tüm mavilerin, inadına yosma bir karanlığın dehlizine karılmasıydı. “Ben ki cenneti, cehennemi, cihanı dahası tüm evreni sırf onun için yarattım” diyen rabbin kelamının tam bağrından vurulmasıydı. Tamuya hükümlü ruhumuzun, hüviyetini kaybettiği kutsal kitaplardan sıyrılıp, izbe sokak köşelerinde fahişelerin düşlerini çalan ve tüm kirli sarıların şerefine kadeh kaldıran iblisin peydahladığı ateşten sorulmasıydı. Onursuzdu bu aşk… Dudakların kasıklarımdaki zehri koşulsuz bir şehvet ve öldüresiye bir hiddetle emerken, kalbime değiveren dilinin yolunu şaşırmış soysuz bir gezgin edasında zamansız ve amansız durulmasıydı… Gözlerine ayarlı kalbimin, bakışlarının lahza uzağında münferit imhasına kurulmasıydı… Munzur rengini sarmaladığı kaftanı ve dersim tabası bir umarsızlıkla siluetine bürünmüş aynanın, aksimi seyretmeye cesaret ettiğim o kahrolası an, tüm gaddarlığını kuşanıp, dudaklarına yerleştirdiği o iflahsız kahkahayla düşlerimin sarnıcında tuzla buza imrenerek bir anda kırılmasıydı… Züleyha’sına küsmüş Yusuf’un yârin teninde ısınamadığı tüm bahar ılgınlığını soğuk taş duvarlar addedip, kuyusunun gözlerindeki rutubete daha büyük bir tutku ve hezeyanla sarılmasıydı…





Bu bir kabulleniş mektubudur anla..
İşte bu yüzden sen bu mektubu okuduğun an, ben tüm aşkları usul usul yürümüş ve gecikmiş bir fırtınanın anaforunda belki illegal, belki sorgusuz belki ağır hasarlı ama nihayetinde onurlu bir iç çekişle yitmiş olacağım…

Sense benden arta kalan ne varsa, ömrüne biriktirdiğim her gürgenden inşa ettiğim o saf, o sıcak ve o ülkem gibi aydınlık kasabaya katarak; biraz naif, biraz baş kaldırırcasına ve çokça erinçsiz bir umarsızlıkla son kez bakarak, ellerinde devleşen o minicik kibrit çöpünü atmış olacaksın…





Çünkü gurursuzdu bu aşk




Tenimin bin imanla biat ettiği bedeninin mahremiyetine başka tenlerin terinin namahrem kokusunu kattığın an azletmeliydim ruhumdan seni… Bir aşka karşılık utanmaz yalanların yağmuruyla ıslanan bin şehvetin toplamının bir yürek etmediğini fark etmeliydim. Aynı yatağı paylaşırken aynı rüyaya uyumaktan aciz iki günahkâr tenin gördüğünün, dibi bucağı olmayan bir kâbustan öte olmadığını, aşk söylenen lisan dışında başka her dile mülteci kalan kalbime zerk etmeliydim. Düşlerimin sunağında yıkamadığın her bir duygu zerresini, kurbanının sıcak bedenine kenetlenmiş ve ruhunu somururcasına kendine çeken acımasız azrailin siluetinde bedenimden sökerken, dişimden tırnağımdan arakladığım son dirim huzmesini, dişlerinin keskin kıyımından sakınmaya sarf etmeliydim… Çünkü onursuzdu bu aşk… Ellerimi, romantikliğine aldandığım sası bir çamura, imgelerimi parnasist bir ukalalığın attığı çentikle kendini dem ılığı bir kızıllığa iterken izbe bir buhura, adımı irin, adımı istifra, adımı balçıkla yıkarken sen ve dahi gözlerinde tutuşturmuşken ihanet meşalesini ve tenimi rezil, tenimi rüsva, tenimi dökük addedip, o kirli ağızların, küf kokulu nefeslerine peşkeş çekerken terk etmeliydim seni…




Bu bir iç çekiş mektubudur anla…
Beni bağışla, sen bu mektubu okurken, ben, bir ufuk çizgisinden sallandırdığım gökkuşağının boynunda bıraktığı ilmeğe aldırmaksızın, mermer teninin tüm kirlenmişliğinin altına yerleştirdiğim o istiridye kabuklarından derlediğim iskemleyi itmiş olacağım.


Sense rüzgâr soluyup, ay vakti yağmur istifra edeceksin bir ömür… Tanrısızlığının hakkaniyetine sığınarak ve gruba yolladığın her günaha etik kılıflar uydurarak, gözlerinden düşürerek hiç ettiğin ve kaldırım köşelerinde unutarak piç ettiğin yüreğimi, “zina mahsulü sevdalar” lügatine madde başı olmak suretiyle katmış olacaksın…





Çünkü şuursuzdu bu aşk



Yalınayak girmenin farz olduğu kutsal bir mabetti senden sakınırken, hiç farkındasız ilmek ilmek kehribar gözlerini nakşettiğim ütopyam… Çamurlu postallarını an be an acımı acıtarak mahremime sürüdün… Bilincini yitirmiş bir seyyahtım çöller kâşifi, gözlerimi yumduğum her realitene inat, sensizliğin seninde ıssız seraplar büyüdüm. Cesettim, ölü ülkeler gezgini; aşkın memnuluğunu tatmamış her bakirenin bacaklarının arasında, vaveylasız öykünmeler yürüdüm. Bir bir kopardım annemin tenime iliştirdiği papatyaları; hazandan arta kalan kurumuş yapraklar bürüdüm.

Şuursuzdu bu aşk
Ki ben sefillerden müteşekkil bir ordunun Serdarına en menfaatsiz düşlerimle yeniçeri bir yanılgı büyüttüm. Kır sözcüklerimi şimdi belinden sevgili… Utanıyorum edebi acılara sarmalanmış serzenişlerimin fasihliğinden… Riyakârım affet, firari gecelerde adına dizemediğim mahlassız beyitler çürüdüm…





Bu bir vazgeçiş mektubudur anla…
Sen bu mektubu okurken, ben, hani o defalarca başladığın oysa noktalamaya bir an vakıf olamadığın “yabanda yolculuk” da, dekoratif bir figür olmanın dayanılmaz ezikliğinde bitmiş olacağım.

Sense ıssızlaşacaksın. Varlığına iman etmediğin tanrı ve değerine pul biçmeyi bile günah saydığın aşk helak edecek düşlerini. Kavimlerin yanacak, yakılacak, yalıma vurgun kalacaksın. Sin şehrinin sokak lambaları bir an sönmeyecek senin için; bense kahrolacağım… Ve sualsiz; bir gün adım çağıldayacak kulakların, açıp fahişeler antolojisini, adımın anlamını orospu bir sevdanın ıslak yapışkanlığına bin şehvete karşılık satmış olacaksın…



Çünkü uğursuzdu bu aşk






Bu bir terk ediş mektubudur anla…
Sen bu mektubu okuduğunda ben senden gitmiş olacağım.

Çünkü sen bu mektubu hiç okumayacaksın…






"min dikaji bi dijminati, min çal bike bi dostayi..."

-beni düşmanca öldürdün, dostça göm-





© aysegulguncan
nisanikibinon- a n k a r a

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -ıv- Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -ıv- yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Herşeyime, hiç kimsesinden hiçbir şey ifade etmeyecek, bir kaç şey -IV- yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
mehmet talip bilgil
mehmet talip bilgil, @mehmettalipbilgil
5.11.2010 07:04:41
Bu bir terk ediş mektubudur anla…
Sen bu mektubu okuduğunda ben senden gitmiş olacağım.

Çünkü sen bu mektubu hiç okumayacaksın…

TEBRİKLER
-sewil-
-sewil-, @-sewil-
3.11.2010 22:08:43
Benim şiirlerime bakaraktan cok iyisiniz yasında oldukca ilerde heralde yasınızın verdigi tecrübeyle yazıyorsunuz begendim güzelmiş.
binyıl
binyıl, @binyil
17.6.2010 17:40:46
Neden, bu deneme yazıları günün yazısı olmadığını merak ediyorum, umarım en kısa zamanda yeni yazılarını okumak gibi bir şerefe nail oluruz...


Sevgiyle kalın...
Ağyar
Ağyar, @agyar
22.4.2010 14:15:48
10 puan verdi
“her şeyime hiç kimsesinden” şeklindeki yarı teslimiyet, yarı kompleks kokan bir başlıkla üç bölüm halinde görücüye çıkan yazı dizisinin olası ve beklenen dördüncü bölümünde teslimiyetin yerini başkaldırı, kompleksin yerini özgüven ve meydan okuma almış gibi gözüküyor. Her şeye rağmen emin olamadığım için “gibi” kelimesini araya sıkıştırıyorum. Zira emin değilim, çünkü takıldığım iki nokta var.

Birincisi; yazıdaki üçüncü tekil şâhısa atfedilen “her şeyime” payesi hale ve ısrarla “hiçbir şeyime” dönüşmemişse ortada basit bir dil sürçmesinden daha vahim bir durum var demektir ki Allah korusun böyle bir duruma müdahil olmanın vebalini ömrü billâh kaldıramam. Günümüzde polislerin uymakta azami özen gösterdiği, talimatnamelerde yazılı olmayan bir kural şöyle der; “karı-koca arasına girilmez”

İkincisi; “beni düşmanca öldürdün, dostça göm” Ne demek şimdi ”dostça göm”.

“Dostça gömer misiniz? Dostça göm ulan!”
İşte böyle emir mi yoksa rica mı olduğu muallâkta kalmış “dostça göm” şeklindeki bir ifade de, bir yerlerden hala medet uman topal bir “gurur”un çizgi dışı ayak izleri görülmektedir. Hadi “şuursuz” ve “uğursuz” addedilen bir aşkın ardından böyle bir ifade mazur görülebilir. Lakin “onursuz” ve “gurursuz” olduğu iddia ve itiraf edilen bir aşka "ölü gömücü" görevi vermektense, lazım değil sinekler çöreklensin, güneşlerde çürüsün, aşk mağduru bedenin.

Ne gömmesi yahu! Elini bile sürdürme. "Hadi koçum ufak, ufak uza, arkana bile bakma, hatta ve hatta öldüğümü bile bilme”. Birazcık olsun, onur ve gurur adına.

Benim bildiğim böyle Arabesk tınılı haykırışlar bir Emrah’ın filmlerinde birde Gılgamış Destanında kaldı, senin anlayacağın modası geçti.
Çok mu acımasız oldum kız yoksa. Kızma bana sakın ha. Yok, yok kız istersen.

[Dünya dönüyor sen ne dersen de, kim demiş hep böyle döner haydi canım sende”. Söz-müzik: Şanar YURDATAPAN, Solist: Melike DEMİRAĞ] bu gibi durumlarda şiddetle dinlenilmesi tavsiye edilir.

Selamlar :)
Ebruli şiir
Ebruli şiir, @ebrulisiir
20.4.2010 11:38:29
10 puan verdi

Böylesine bir mektup yazmak hiç kolay olmasa gerek...

Yaşanılan her anın tekrar canlandırılması ve acıyan duygularla yazılması ne kadar da zordur...

Her cümlenin ardına koyulan nokta gözyaşı gibi...

Etkili bir mektup ...

Kutlarım kaleminizi...


huzur iklimi
huzur iklimi, @huzuriklimi
20.4.2010 09:48:04
gerçekten yürekten satırlar paylaşımınız için teşekkürler...
hyazici58
hyazici58, @hyazici58
20.4.2010 09:02:29
Sinir uçlarında gezinen,yaralara tuz basarak dolanan,delişmen bir veda mektubu...Okudum ve kutladım efendim.Selam,saygı...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL