12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1273
Okunma

Emekli olalı, neredeyse on yıl olacak. Takvimlerin yaprakları, birer birer uçup gidiyor; tıpkı kurumuş yaprak misali.
Emekli olacağım günü, ne çok beklemiştim. Sanki özgürlüğe kavuşan bir hükümlünün sevincini yaşayacaktım. Yer, gök benim olacaktı. Hayallerimi gerçekleştirecek, kimseye hesap vermeyecektim. Zamanla bir sıkıntım olmayacak, hesapsızca harcayacaktım.
Resim kurslarına katılacaktım. Beyaz tuvale, hayalimdeki resimleri resmedecektim. Türk Sanat Müziği korosunda yerimi alacak, o güne kadar söyleyemediğim şarkıları söyleyecektim.
Gezilere katılacaktım, dağ, tepe dolaşacak, yeniden keşfedecektim dünyayı. Öğleye kadar uyuyacaktım. Uyuyamadığım günlere inat.
Ev gezmelerine imrenirdim. Beş çaylarını hazırlamışım. Güneşe bakan, kiraz ağacının sarktığı balkonuma. Konuklarım, ya sınıf arkadaşlarım, ya da komşularım.
Onlar ayrı telden, ben ayrı telden çalsak da, ortada buluşuruz sonunda. Kek tarifleri, börek, açma tarifleri. Gitme vakti gelince, şen kahkahaların aksi kalmış balkonda ve odalarda.
Ertesi gün, yine düşünmeye başlarım. Doğaçlama geçer zaman. Tıpkı benim gibi. Çıkarım sokaklara, bacaklarım beni nereye götürürse. Geçmek bilmez zaman.
Otururum bir bankta. Simit parçalarını atarım meydandaki güvercinlere. Bir havalanırlar önce, simidin büyüsüyle konarlar yanı başıma.
Demli bir çay söylerim çay bahçesinde. Bardağın içinde, yaşadığım günlerin görüntüsü, göz kırpar bana. Çeker, alır içine.
Arayışım hiç bitmez. Geçmişte geleceği, gelecekte geçmişi ararım.
Emeklilyim ama işten emekliyim. Hayattan emekli olmama daha çok var.