Okuduğunuz
yazı
31.3.2010 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
.
[.
Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sürüyor yazılarınızda yolculuğum.. Osmanlı Türk Tarihi konusunda ki 17 yaş saptamalarınıza elbette katılmıyorum. Ne demek Osmanlı çıkınca geriye ne kalır...Binlerce yıllık Türk Tarihi içinde Osmanlı olsa olsa bir su damlasıdır. Ancak Osmanlı Devleti'nin değil,o devletin halkı Türk milletinin yarattığı o büyük kültürel katkıyı sürdürememenin nedeni sorgulanmalı.
Aşk yazısı yazmadığınızdan söz etmişsiniz bir cevabınızda. Benim düşümcem aşk ilahi aşka yürüyenlerin yolunda ilk alfabe,ilk adımdır. İnsan aşık olmayı seçemez,aşk insanı seçer.Seçilmek yanmak olsa da ne güzeldir yanmak,pişmek... yazılarınızı sıkılmadan severek okudum. kaleminize can veren aklınıza,yüreğinize elinize sağlık.
HAKİKATLER I, HAKİKATLER II, HAKİKATLER III üçü de üç ayrı yazı gibi gözükse de aslında tek bir yazının bölümleri olarak kabul etmek gerekir sanırım. Bu yüzden yorum yaparken I ve II bölümlere dönüş yapmakta sakınca görmüyorum.
Hakikatlerimiz ne kadar hakiki hiç düşündük mü ? Geçmişte hakikat dediğimize bu gün eğer şüphe ile bakıyorsak veya geçmişte güldüklerimizin bu gün doğruluğu, doğru olduğu sadece Beyoğlu 5. noteri tarafından tasdiklenmemişse bu değişkenlik de geçen zamanın, şartların, ruhsal durum, maddi ve manevi olguların eksikliği ve fazlalılığını göz ardı etmemek lazım herhalde.
Beşinde, on yedisinde, otuzunda veya kırk beşinde, çocukken veya çocuk sahibi olunca, bekârken veya evlenince, öğrenciyken veya öğretmenken, işçiyken veya patron olunca, çalışırken veya emekli olunca. Hep başka doğrular, farklı gerçekler. Dediğim gibi her şeyden evvel bulunulan yer ve açı en önemlisi
HAKİKATLER I de anneye yapılan sızlanmaların yeri HAKİKATLER II de yerini methiyelere bırakmıştır. Zira artık o da bir annedir. Bakış açısı, bulunduğu yer öyle olmasını gerektirmektedir.
“Hayat bu işte. Büyümek, ilerlemek, yaşlanmak değil. Öyle ya da böyle, ilk halinden farklılaşmak” cümlesinde bu itirafın izleri apaçık görülmektedir
Hasbelkader gençliğimizde futbol oynamaya çalıştık. Maç içerisindeki stres, hırs, yorgunluk gibi bazı etkenler doğru karar vermeni engeller, taymingini(zamanlama) bozar, antrenmanlarda çok kolay yaptığın hareketleri yapamazsın, beynin ayaklarına hükmedemez. Saha içinde rakip ve takım arkadaşlarınla aynı düzlemde olunca; açıktaki arkadaşını görmek, kaçan rakibin kademesine girmek, ofsayta düşmemek veya ofsaytı bozmak gibi bazı hareketleri algılamak ekstra meziyetler ister. İşte bu meziyetlere sahip futbolcularda zaten bu yüzden büyük futbolculardır.
Türbinde ise saha ile belli bir rakım farkı oluştuğundan, sahaya yüksekten bakmak, maçı analiz etme konusunda oyuncuya nazaran seyirciye ekstra bir avantaj sağlar. Bu yüzden türbinler keşfedilmemiş on binlerce teknik direktörle doludur. Siz bakmayın bizim türbinlerimizdeki holigan müsveddelerine, bütün gerçekler tüm çıplaklığı ile türbine çıkınca görülüyor.
İşte böyle türbine çıkana kadar gerçeklerimizde, doğrularımızda hep gel-git ler olacaktır. Bence asıl hakikat bu olsa gerek
yorumlarınızı ciddi buldum esas olarakta tüm bir insanlık tarihini ve mücadele sini insanlığın kendi sorunsallığıyla ve süreciyle ve samimi itirafları da olsa yorumlayıp böyledir her şey demesini doğru bulmuyorum ama ben böyleydim demiş okudum buda önemli ne demeli ülubu hoş geldi deyim
Sayın Ağyar. Siz yazıma yorum yapmayınca, içime sinmiyor yazı. Eleştirileriniz objektif ve faydalı çünkü. Hakikatler serisinde, herkes için genel geçer gerçeklerden ziyade, bir insanın dalgalı hayatını ve hayata karşı tutumunu anlatmaya çalışıyorum. Aklıma ne geldiyse, doğal ve samimi yazılmış, üzerinde- hiç çalışma yapılmamış yazılardır.Ama bu yazılrda herkesin kendinden bir şey bulması beni mutlu ediyor. Ayrıca pek çok yeri kurgudur. Kendi hayatımla olaylar bakımından çok da ilgili değildir. Sadece o olaylar karşısındaki duygular benimdir. Yorumunuza bakıyorum da, hatta diğer yorumlarınıza, resmen yeni bir yazı yazmışsınız. Gayet kaliteli, öznel ve okunası. Bunun için size ne kadar teşekkür etsem azdır. çOK ÇOK SAYGILAR VE TEŞEKKÜRLER...
"... “ Türkiye geçmişinden kopmuş bir millettir. Altı yüz yıllık Osmanlı tarihini çıkartırsak, Türkiye tarihi diye bir şey kalmaz. Çünkü Türkiye bugün, bağımsız değil, Avrupanın güdümünde bir ülkedir.”
Hani gerçekleşmeyeceğini bilseniz de ümit edersiniz ya hep, benim kızlarım için ümidim de bu yönde. Anne kalbi işte...Tahtını yapıyorsunuz da, bahtını yapamıyorsunuz malesef. Teşekkür ediyorum selamınız için. Benden de selam size...
birikimli......ders veren dopdolu bir kalem.....muhteşem uslubuyla nefes bile aldırmıyor okurken.....düşündürüyor....çıkmazdaysan yolda gösteriyor....şamar oğlanına döndük.... masa tenisi gibi bir o tarafa bir bu tarafa....güne layıkıyle yakışan bir yazı kutluyorum yürekten....saygılar
İlk önce sondan başlamak isterim. Kızlarınız hayatın ebruli olduğunu okuyarak değil ancak yaşayarak öğrenecekler. Sonra önemli bir not daha 17 yaş hiç de çocukça değildir. Keşke hep o yaşın delikanlılığını taşısak yüreğimizde. Ben 17 yaşıma sırtımı dayıyorum hala. O zaman neye bakmışsam şimdi de ona bakıyorum.
Ve Türkiye için söyledikleriniz gerçekten içler acısı. Ve gerçekler acıtıyor işte.
Ben de günlüğünüzden önemli bir not düştüm kendime.
Biz genç Osmanlıyı jön türkü Avrupa’ya ilim getirsin diye gönderdik. Bunda sorun yoktu. O Frenk getirdi. Özenti getirdi. Kendi değerlerini aşağılayan budalaları getirdi. Hali hazırda Osmanlıya salyasını akıtmayı şeref bilenleri örnek göstersek...
El Ezhere gelince... Son derece haklı orası İslam üniversitesi. Madem bana öğrenci göndereceksin - sen zaten anlamazsın İslam’dan- benim hazırladığım programa göre alt yapı oluştur diyor. Zaten biz bu kaynaklardan öğreniyoruz fıkhı siyeri. Osmanlıda bu kaynaklar sınırlı. Zira Osmanlı at üstünde bir millet kağıt üstünde değil.
biz şu anda okulöncesi eğitimi Almanya’dan entegre ediyoruz bu kimseyi rahatsız etmiyor. Ben kendim Montessori Okulu açmak için canla başla çalışıyorum bunda sorun yok. Ben ne zama Montessori’nin yaşamını çocuklara dayatırsam sorun orda başlayacak. Çok şükür artık bunun ayrımına varıyoruz...
Sevgilerimle.
ocean tarafından 4/1/2010 10:03:59 AM zamanında düzenlenmiştir.
Hata hafiyeliğine kısa süre için ara verdim. Özellikle bayanların hatalarını söylerken, bir kaç kere düşünmem gerektiğine inandım. Çünkü bayanlar gerçekten daha alıngan oluyorlar. yazınızdan öylesine haz almıştım ki ; hatalara dikkat etmedim bile.
Fikret Bey, size ve diğer arkadaşlarıma, sayfamı asla yanlız bırakmadığınız için teşekkürü borç bilirim. Ama hatasız değilim. Lütfen benim hatalarımı da yazın. Bu beni üzmez biliyorsunuz. Saygılar.
lütfen izin ver xl hayallerin olsun hatta xll olsun....insanlar yaşayarak öğreniyorlar,inan bana defterlerin yüzünü açan yok..bu kaleme küsmek yakışmaz... sevgi ve sağlıkla kal
Olmuyor arkadaşım, bir zaman sonra, geniş hayaller kurmak bile yoruyor insanı. T5evekküle çekiliyorsunuz. Yıllar yoruyor insanı. Ne olacaksa olsun diyorsunuz malesef.
Teşekkür ediyorum değerli zamanınızı harcadığınız için. Sevgiler.
Bir zamanlar, mutluluğun tarifi insanlığı kapsayacak kadar genişti benim için. Şimdi görebildiklerimle sınırlı…Demek ki büyüdükçe, bir şeyleri küçülüyor insanların. Annemi özlemem bu yüzden demek ki…
Ben kendimi kırpmasaydım bile, bu kutsal görevi yerine getirecek başkaları çıkacaktı. “XL” hayallerime “S” gömlekler giydirecek, sonra da, senin hayallerinin fiziği bozuk diyecekler ve beni kendi elleriyle keseceklerdi.
Hayat bu işte… Büyümek, ilerlemek, yaşlanmak değil…Öyle ya da böyle, ilk halinden farklılaşmak…
Günlüklerimi açmayacağım bir daha. Bundan sonra kızlarıma miras onlar. Hayatın ebruli olduğunu, yaşayarak değil, benim hayatımı okuyarak anlasınlar diye…
Eski defterleri kapatmak, diye buna derim ben…
BU USTA KALEMİ AYAKTA ALKIŞLIYOR, KARŞISINDA SAYGIYLA EĞİLİYORUM...
KIZLARINIZ SİZDEN HER ZAMAN GURUR DUYACAKLARDIR,AYNUR KARDEŞ...
Günlüklerde yazanlar, bir gün okunduğu zaman, insanı bazen hüzünlendirir,bazen gülümsetir. Duygularınızı bizimle paylaştığınız için teşekkürler,saygılar.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.