13
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1467
Okunma

İnsan, zaman zaman kendisini yalnız hissettiğinde arkadaşlara ve dostlara ihtiyaç duyuyor. Arkadaşlıklar, eğer dostluğa dönüşmüşse bu daha da anlam kazanıyor…
Arkadaşınla paylaşamadığın bütün sırlarını gerçek bildiğin dostunla paylaşıyorsun ki;bu insanın hayattaki en büyük kazancı oluyor bence…
Günümüzde her şeyin yapaylaştığı bir ortamda gerçek arkadaşlıkları ve dostlukları bulmak çok zor gibi görünüyor…
Arkadaş, dost diye seninle yakınlık kuranla birlikte acıları, dertleri paylaştığını sanıyorsun; ama nafile…En büyük darbeyi yiyorsun…İşte o zaman tekrardan yalnızlıklarında sığınacak liman aramak zorunda kalıyorsun…
Soğuk bir Mart gününde(bugün) pazarda tezgahımı kurdum. Güneş olmasına rağmen, etkili değil.Isınamıyorsun.İçin tir tir titriyor…Mart ayı soğuk şakalarını yapmaya devam ediyor…
Tezgahın üzerindeki malların istiflenmesi bitti. İçimde ayrı bir sevinç dürtüsüyle kendimden geçmiş gibiyim…Tezgahı,karıma bırakıp,pazardan ayrılıyorum. Birazdan bir arkadaşımla birlikte olmaya hazırlanıyorum…
Edebiyat Defterindeki yazılarımızdan dolayı aşinalık kazandık…Mustafa Sakarya…İş yerinin bana yakın olması işimi kolaylaştırdı…
Bu arada edebiyat defterinde çok güzel dostluklar edindim. Uğraşılarımız aynı olunca aşağı yukarı hissettiklerimiz de aynı noktada örtüşüyordu…Bu yüzden birbirlerimizin yüzlerini göremesek de yüreklerimiz aynı heyecanla atmaya devam ediyordu…Altı ayda bir yapılan toplantılarda bir araya gelip hasret gidermek de en güzel tarafıydı…
Toplantılarda paylaştığımız ortak nokta edebiyattı…Menfaat gözetmeksizin sanatsal duyguların kaynaşması…Yazan kalem kahramanlarının birlikteliği…Bir günlük hasret giderme.Sonrasında yine yazılarımızla uzak diyarlardan birbirimize sıcak çağrışımlar…
İşte sanalın kazandırdığı ölümsüz arkadaşlıklar ve dostluklar…
Mustafa Sakarya’nın “ Bir Yazarın Dramı “kitabını kendisinden imzalı alacağım için gizli bir sevinç içerisinde Batıkent’ten minibüslere binip yarım saat sonra bulunduğu yere;Sincan’a vardım.
Bir kaç kişiye dükkanın nerde olduğunu sordum. Dükkanın önünde beni bekliyordu. İçeriye girdiğimde çeşitli kuşların çıkarmış oldukları sesler,orkestra müziği gibi kulaklarıma yankılar yaptı… Akvaryumların içerisindeki balıkların kıvrak dansları ise gözlerimi kamaştırıyordu…Diğer dostlarımla olduğu gibi kırk yıllık dost misali kucaklaştık…
Hoş sohbet esnasında içeriye kuş almak için gelen müşterilerle ilgilenmek zorunda kaldı…Ekmek parası, her şeyden önce geliyordu…
Nihayet sohbetimiz, ortak noktada odaklaştı:EDEBİYAT.Öykü,roman…Çektiği sıkıntıları(Hangimiz çekmiyoruz ki…) bir kitap bastırmak için başından geçenleri buruk bir şekilde anlattı.…Çok iyi anladım onu…Bu derdi yaşayan ve çeken bilirdi çünkü…
Aceleye gerek yok, bu sektörün içinde de hüsrana uğramak var diye açık açık izahatta bulundu…Yeteneği, bilimsel aktivitelerle(yazım teknikleri,imla kuralları,v.s...) takviye etmekte fayda olacağını söyledi…
En çok dikkatimi çeken tarafı ise bir insanın kendini sürekli yenilemek zorunda olması üzerineydi. Hatta eskiden yazdığı öykü ve şiirlerini beğenmeyip yok ettiğini bile açık yüreklilikle söyledi.
Yazan bir insan sabırlı olmalı, yazdıklarının olgunlaşmasını, çay gibi dem almasını aradan geçen zaman sürecinde tekrar yazdıklarıyla didişmesini bilmesi gerek diyordu…
İmzalı bir kitabını aldığımda çok mutluydum…
Dükkanındaki kuş seslerini, arkamda bırakarak vedalaşıp ayrıldık…
Nice dostluklarda birlikte olmak dileklerimle…