5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
694
Okunma

’’Atar ’’ görünürüm aslında ben. İlk söylediğimde, yazdığımda, kendim bile şüphe edrim söylediğimden. Fakat, ne yazık ki çoğu zaman doğru çıkar söylediklerim.
BÜYÜK BİR İHTİMALLE, BU İKTİDAR DÖNEMİNDE, AB MÜZAKERELERİ SONA ERDİRİLECEK diyorum bu gün !
Ve yine çok iyi biliyor ve inanıyorum ki; iktidar tabanından olup da şu anda beni okuyanların çoğunluğu ; ’’ Keşke, İnşallah , Nerede o günler ?, Fena mı olur ? ’’ gibi sözler etmekteler . Yani bu iddia için beni suçlamayacaklar, bu sözlerim için eleştirmeyecekler bile. Tabii işin detayını anlattığımda küplere binmelerini normal karşılamak lâzım.
Dün ajanslara bir haber düştü : IMF ile stand-by görüşmeleri sona erdirildi ’ diye. Ardından da yetkililer, ekonomimizin sağlamlığından, IMF’ye ihtiyacımız kalmadığından, stand-by anlaşmasına gerek olmadığından söz ettiler. Başbakanımız da ’’ Dayatma olursa kabul etmeyeceğimizi söylemiştim !’’ dedi.
Tabandan alkışlar, methiyeler, bayram havaları esiyor. Ülkenin yıllardır beklediği adam ! IMF’i kovan kahraman !
IMF, düşük de olsa, faizle para veren bir kuruluştur. Ülkenin faizle para almaya ihtiyacının olmaması hepimizi mutlu etmeli. Stand-by anlaşması sonralarında, devletin bazı harcamalarını kısması gerektiği, bazı mallara zam yaptığı, maaş zamlarını düşük tuttuğu, hatta yeni vergiler getirdiği de doğrudur. Yani bir çeşit kemer sıkma politikası uygulatır IMF. Bunların olmaması kısa vadede hoşa gidecek durumlardır.
Ya sonrası ?
IMF’i görüşmelere çağıran kimdir ? İhtiyacımız yoksa niye çağırılmıştır ? Hangi dayatmalarından dolayı görüşmelere son verilmiştir ? Özellikle seçimlerden sonra tekrar çağırdığımızda, ’’ülkenin kendi ayakları üzerinde duracak hali ’’ kalmamış mı olacaktır ?
Gelin sizinle karşıdan bakalım olaya ; yani ülke siyasetinin gerçek penceresinden. Gelmiş-geçmiş tüm siyasilerin yaptıklarını düşünelim.
Bu ülkede ne zaman seçim olsa, hangi parti iş başında olsa, seçim ekonomisi uygulamış, özellikle inşaat denetimlerini gevşetmiş, zamları ertelemiş, görünür hizmetlere, dağıtmalara öncelik vermiştir. Bunlar , dere yataklarına, hazine arazilerine yapılan inşaatlara göz yummak, proje dışına çıkılması, ucuz krediler, sosyal yardımlar, kömür- erzak dağıtmalar, asfalt üzerine asfalt yapmalar vb. Bu rüzgârda hiç mi işe yarar hizmetler yapılmaz derseniz ; itiraf etmek zorundayım ki , elbette yapılır. O kadar da mı olmasın yani ?
Ülke bir referandum ve peşinden gelecek bir seçim dönemine girmiştir. Bu referandum ve seçim dönemi, bu güne kadar yapılanlardan çok farklı olacak ve deyim yerindeyse ’’kıran kırana ’’ geçecektir !
Galiba, ben de iktidar partisi olsam, böyle bir seçim öncesi elimdeki tüm imkânları kullanırdım, diyesi geliyor insanın !
Kabul etmek zorundayız ki ; IMF, ülkede seçim ekonomisi uygulamamayı ilk şart olarak öne sürmüştür. Bu görüşmelerin sona erdirilmesinin gerçek sebebi, özet olarak budur. Sağ olur da seçim sonrasını görürsek eğer, bu sayfalarda tekrar buluşalım.
Şimdi gelelim asıl konuya : AB müzakerelerinin de bir gün bu iktidar döneminde sona erdirileceğini ve tabanından da alkış alacağını iddia ediyorum ben. Dün iki gazetenin internet sayfalarına yaptığım yorumlarda aldığım tepkiler, beni çoktan doğruladı.
İktidar tabanı zaten istemiyor AB’yi ! Oysa iktidar yetkilileri istiyor görünüp, bu uğurda çaba sarf ediyorlar. Sizce burada bir çelişki yok mu ?
Benim burada radikal bir iddiam var işte : İktidarın da aslında AB’ye girmemizi istemediğini, takiyye yaptığını, günün birinde de- özellikle din meselesi gündeme geldiğinde- ’’ Bunlar bizim dinimizle uğraşıyorlar !’’ deyip, müzakerelere son verilmesini sağlayacak ve tabanından da büyük bir alkış alacaktır.
Eğer iktidar kaybedildiğinde görüşmeler devam ederse, o zaman da en büyük muhalefet dinî konularda- özellikle diyanetin yapısı gündeme geldiğinde - yaygarayı koparıp, ortalığı ’’ Din elden gidiyor !’’ sloganlarıyla karıştırmaya çalışacaklardır.
Bana sorarsanız eğer ; ben AB’ne girilmesinden yanayım. Çünkü Avrupa ülkelerindeki özgürlüğü, demokrasiyi ve insan haklarını dinime de, insanlığıma da yakışır görüyorum.
Bu gün en ufak bir Avrupa ülkesinde yaşayan sıradan halkın refahı, mutluluğu, zamanın en büyük İmparatorluğu olan Osmanlı halkında bile olmadığını biliyorum çünkü !
Fikret TEZAL