11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1415
Okunma

Bir kütüphanede oturup kalmalıyım her gece. Her kitabın önünde ayinsel bir mum yanmalı. Bana ait bir kütüphane burası. Yok, o kadar bencil olmamalıyım. Sadece geceleri benim olsun hadi. Sabaha kadar, dans edercesine sahneye çıkıp kendilerini tanıtmalı tüm kitaplar. Yazarlarını da çağırmalıyız bu seremoniye tabii ki..
Yalnız bir sorun var? Sıralamayı kim düzenleyecek? Bir program sunucusu olmalı. Ama kim? Bu sorunu çözemezsem, gözüme uyku girmez bu gece.
Elias Canetti’nin, ’’Körleşme’’ yapıtındaki kahraman profesör Keine evinin her duvarını kitaplarla doldurur. Hatta, kitap raflarına engel oluyor diye, odaların pencerelerini kapattırır. Aydınlanma için de tavandan pencereler açtırır. Bu kadarı elbette fazla. Profesör, her akşam çalışma masasına oturup, kitaplarıyla söyleşi yapar. Gerçek bir sohbet yani. Üstelik bizim profesör, kitapların hemen hemen hepsini ezbere bilir. Bir dahi tabii ki. Ama kimse onun kafayı üşütmüş bir deha olduğunu söylemesin. Gerek yok buna.
Kitaplara düşkünlük sıradışı ve komik bir duruma düşürebilir insanları. Okumayan bir toplum olduğumuza göre bizde böyle bir tehlike söz konusu olamaz elbette. Gerçi okusak da minimalize edilmiş romanlarırımız var.
Alın size minyatür bir Sefiller ; bir Hügo şaheseri. Dört ciltlik külliyatın zavallı sonu. Fakat işe yarıyor. Sefiller’i çoluk çocuk herkesin okuyabildiği tek ülke bizimkidir herhalde.
Geçenlerde Çalıkuşu’nun da minyatrünü gördüm. Tacmahal’in minyatürü kadar ilgi çelici değildi gerçi. Ama pratiklik bakımından herkesin cebine sığacak cinsten oluşu bende hayranlık uyandırdı(!)
Kitaplara öfkeliyim bu yüzden. Cüceleştikçe cüceleşiyorlar...Buna dayanamaıyorum.
İlla ki on yaşındaki bir çocuk Robinson Crusoe’ yu okumalı mı? Uyanığın biri, koca klasiği otuz sayfaya indirgeyip bir de güzelce resimliyor; al sana ilkokul kitabı! Alicanlarla aynı raflarda, okumaya hazırlık için birebir örnek.
Kim demiş Don Kişot çocuk romanı diye? İki ciltlik eseri budayıp bonzaiye benzetirseniz olur tabii.
Her kitap orijinal sayfa / kelime sayısında okunmalıdır, dersem ukalalık etmiş mi olurum?
İşte bir kütüphanede hayal ediyorum kendimi. Her tarafta mumlar yanıyor. Çünkü, teknolojinin cafcafını istemiyorum. Eski , sarı sayfalardan çıkıp gelmeli yazarlar...Onlarla sohbet etmeliyim. Dünyanın ahvalini; cüceleşen beyinleri, yeşilsizliği, silahların gölgesindeki yalnızlığı...konuşmalıyım onlarla.
Gerçek dostlarımızı cüceleştirirsek halimiz nice olur!