12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1335
Okunma

Mutluluk Oyunu
Biz insanlar yokluğa razıyızdır çok zaman. Yoksa yoktur! Hatta bilinen bir tabirle; “Vardı da almadık mı?” bile deriz biz.
Yokluğa razı olmaktan ziyade, yok olmanın dayanılmaz acısını hafifletme terapisidir bu tür düşüncelerimiz... Toplumda pek önemsemeyiz de, yalnızlığımızda hesaplaşırız kendimizle nedense...
Kim bilir; belki de bu hesaplaşmada, “Aralayanımız olmasın, kıyasıya kapışalım kendimizle” hissidir bizdeki duygular.
Öyle çok şeyler de istemeyiz; alçakgönüllüyüzdür. Sadece eksiğimizi tespit eder, onu talep ederiz yaratandan. Yatarken, kalkarken, yürürken, dinlenirken, doğadayken; ama en önemlisi sadece kendimizleyken isteriz hem de... Maksat karizma çizilmesin, kimsecikler duymasın. O kadar da gururluyuzdur. Oysa bilmeyiz ki zaten herkesler görmekte!
Yetinmesini de biliriz. Sadece eksiği ister, fazlasını verse de pek heveslenmeyiz. Kendi haddimizi ve yerimizi biliriz.
Nemize lazım? Çok şey istersek, o hiç benimsemediğimiz hırslı zenginlerden olacağız sanırız kendimizi ve sakınırız o tür duygulardan.
Bu kadar kolaydır mutluluğumuz.
Artık sırada isteğimizi şekillendirmek vardır. Rengi, boyutu, nasıl ve hangi şartlarda yapıldığı, niceliği, niteliği hayallerimizi süslemeye başlar. Dünyanın 7 harikası da önümüzde olsa, bakar, ama görmeyiz. Çünkü beynimizde sadece o isteğimiz ve özellikleri vardır iyiden iyiye...
İşte o an ve genellikle de çok zaman, arzuladığımız, çok istediğimiz o şeyle ilgili biri çıkar gelir. Birden irkiliriz. Düşüncelerimiz artık korku ve ürkekliklerle doludur.
“Bizi yaratan, o istediğimizi verir; ama ya kullanmamıza izin vermezse bir şekilde? Ya bizi varlık içinde yoklukla tanıştırırsa? Hiç değilse şu an zaten yok!” der ve derin bir nefes alırız.
Mutluyuzdur artık. Şükrederiz halimize... Önce sağlık isteriz ve kendimizden geçeriz.
Varlık değil yokluk mutlu etmiştir bizi...
Sahi! Şimdi düşündüm de... Varlık içinde yüzüp mutsuz yaşamak mı, yoksa yokluk içinde bile mutlu olabilecek birşeyler bulabilmek mi?
Hangisi?