- 864 Okunma
- 14 Yorum
- 0 Beğeni
AN
An
Düşündüm az önce günümüz dünyasındaki hayat şeklini, yaşam mücadelesini, koşuşturmayı… Düşündüm gelecek kaygılarını, gelecek kaygılarının getirisini ve götürüsünü, anlık çıkar hesaplarını, geçmişin zarafetindeki huzurlu hayatı…
An… Yani içinde bulunduğum zaman. Neler sıkıştırmalıyım neler?
Görsellikleri kaçırmamalıyım ki bana sanatsever desinler. İşitsel her şeyden haberim olmalı ki; toplum içinde, sevmesem de, nefret de etsem bir müzikten, “Harika bir eser! Ruhum dinleniyor…” gibi bir yuvarlak lafla kültür sembolü olduğumu anlasınlar.
Bu arada çok da para kazanmalıyım hak ederek ya da etmeyerek ki; zenginliğimle beni üst mevkilere alsınlar.
Ciddi ve vakarlı maskelerimle, bir önceki cümlemi unutturacak kadar tane tane ve aralıklı bilimsel edalarla her konuda konuşmalıyım ki, beni tüm konuların aksakallısı, çok bileni sansınlar.
İşin garibi bunları ben mi istiyorum? İçimdeki, kendini bir şey sanan, başka bir ben mi istiyor? İçimi bu şekle toplum mu yönlendiriyor? Hiç bir şeyim de, çok şey mi görünmek istiyorum? Ya da çok şeyim, ama yorgun muyum?
Fırtına esiyor işte ruhumda. Nedenler birbiri ile restleşip duruyor.
“An” denen sözcük aslında çok mu dar bir alan içeriyor yoksa? Neden insan ruhu bazen henüz yaşamadığı geleceğine yol alıyor? Ya da, neden belki de dedelerinin yaşadığı zamanlara özlemli bir yolculuğa çıkıyor sık sık iç dünyasıyla? Sevgiye, aşka, işe, yemeğe, gezmeye, görmeye, spora, heyecana, hayallere neden yetmiyor anlar? 24 saat günü gün yapmaya yetiyor da, neden insan yaşamının gün olgusuna kâfi gelmiyor artık?
Bir büyük yemek masası geldi şimdi gözümün önüne. Kebaplar, çorbalar, zeytinyağlılar, sebzeler, meyveler, tatlılar, mezeler, etliler her şey mevcut ve o kadar çok ki. Masanın çevresinde lüks sandalyelerde oturanlar, plastik taburelerde yer bulanlar, ayakta duranlar, geride bir sıra daha olanlar, uzakta olup ulaşmaya çabalayanlar… Herkeste bir telaş...
Lüks sandalyelerde oturanlar, yemeklere çok yakın olduklarından ve oburlukla çok yemişler ve şişkinlik yapmış, mayışmışlar. Mutsuzlar…
Plastik taburelerde yer bulanlar ulaşabiliyorlar ve yiyorlar da… Ama lüks sandalyelerdekiler kadar yiyemediklerinden kıskançlar ve onlara kin dolular. Mutsuzlar…
Ayakta duranlarsa uzanabildikleri kadar yiyebilmişler; ama yetmemiş yarı açlar. Mutsuzlar…
Bir sıra geride olanlar doymak için öndekilerin kalkmasını beklemekteler ama kalkan yok; elleri ulaşabildiğince yiyebilmişler ve aç kalmışlar. Mutsuzlar…
Uzakta olup ulaşmaya çabalayanların gözleri kararmış, engelleri aşabilme uğruna önlerine geleni yok etme çabasındalar. Mutsuzlar…
İşte günümüzdeki “An”!
Sahi; kim mutlu? Kalabalıktaki yalnız başım mı?
Uzaktan bir şarkı geliyor. Çoook eskilerden…
“Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış’tan… Ah Kalamış’tan…”
YORUMLAR
insan fıtratı hem kendisi için fazlasını istemektedir.
bu fazlalık onu mutsuz etse bile edeçeğini bilse bile
hep ister.
gerek maddi gerekse manevi konuda
kanaatkar olmayı kendimize öğretirsek
ançak o zaman mutlu olabiliriz.
ama dediğim azla yetinmek değil,
ayarın da yetinmekten bahsediyorum.
bu öyle birşey ki,sihir gibi
farkettiğinizde bile sizi mutlu kılar.
güzel bir konuya değinmişsiniz
ayrıça uzunça bir masa anlatımı fevkaladeydi
tebrikler:)))
bardağın dolu tarafını gördüğümüzde mutlu olmak o kadar da zor olmamalı...
yaşanan ya da yaşanacak olan her ne varsa bizde mutlaka güzellikler bırakır. iş sadece yaşadıklarımıza olumlu bakabilmede gizli...
yüreğinize sağlık...
Turgay COŞKUN
Selamlar...
An; bir göz açıp kapama anı mı? Yoksa daha mı kısa?
Mutluluk gerçekte nedir?
Sanırım gerçek mutluluk; nefes aldığın sürece değerini bilerek ve bulursan şükrederek, bulamazsan belki bir gün bulma umudunu taşıyarak yaşamak.
Anlatımınız her zaman ki gibi mükemmel.
Turgay COŞKUN
"An" bana göre yaşanılan içinde o saniyelerde bulunduğun en kısa zaman süresi. Anlar ise bu sürelerin birbirine ulanması. Yani göz açıp kapama da diyebiliriz.
Anlatım konusundaki teveccühünüz bana onur verdi...
Sevgi ve selamlarımla...
Lüks sandalyelerde oturanlar, yemeklere çok yakın olduklarından ve oburlukla çok yemişler ve şişkinlik yapmış, mayışmışlar. Mutsuzlar…
Plastik taburelerde yer bulanlar ulaşabiliyorlar ve yiyorlar da… Ama lüks sandalyelerdekiler kadar yiyemediklerinden kıskançlar ve onlara kin dolular. Mutsuzlar…
Ayakta duranlarsa uzanabildikleri kadar yiyebilmişler; ama yetmemiş yarı açlar. Mutsuzlar…
Bir sıra geride olanlar doymak için öndekilerin kalkmasını beklemekteler ama kalkan yok; elleri ulaşabildiğince yiyebilmişler ve aç kalmışlar. Mutsuzlar…
Uzakta olup ulaşmaya çabalayanların gözleri kararmış, engelleri aşabilme uğruna önlerine geleni yok etme çabasındalar. Mutsuzlar…
İşte günümüzdeki “An”!
Vallahi bugünü bundan daha iyi anlatacak söz olur mu bilmem...Çok beğendim bu kısmı...Tebrik ediyorum. Tam puanı hakketti yazınız.
Turgay COŞKUN
Selamlar ve saygılar...
Yaşamımızı, mütevazi isteklerle kurgulamalayız. Ulaşabileceğimiz, beklentilerimiz olmalı. Ki, elde ettiğimiz zaman mutlu olalım. Daha çoğunu elde edersek, daha çok mutlu olalım.
Herşey olmaya çalışmak yerine, olabileceğimiz tek şeyin iyisi olmaya çalışmalıyız. Haddimizi bilmeli, kendimizi tanımalıyız. Masaya en uzak mesafede duruyorsak, aç kalmamız, yemeklere ulaşamamamız doğaldır. Yerimize rağmen, yemek yiyebileceğimiz beklentisine girmek, sonu aç kalmakla biten bir mutsuzluğa sürükler, bizi. Bir daha ki davette, "Daha ön sırada nasıl olurum?" ya da " O neden ön sırada? Farkımız ne?" diye düşünmemiz lazım.
Güzel bir yazıydı. Akıcı ve anlaşılır. Kutluyorum, kaleminizi, yüreğinizi.
Eser Aslanlı tarafından 1/8/2010 1:40:16 PM zamanında düzenlenmiştir.
Turgay COŞKUN
Ve biliyor musunuz çok mutlu olduğum olay nedir? Yazılarım anlaşılıyor... Demek ki anlatımımda sorun yok diyorum...
Teşekkür ediyorum güzel ve katkılı yorumunuza...
Sevgi dolu saygılarımla...
Sanıyorum biraz, hazm ede bilmeyi öğrenmekle alakalı.
Konuşmaya başlamadan önce, durup düşünmek gibi.
Yemeğe başlamadan önce, gözleri doyurmak gibi.
Fazlalıklardan arınıp ,öze inmek gibi.
Vücuda, yük olabilecek hiç bir yiyecek, içeçek yüklememek gibi.
Yaşam tastaki suya benzer, amaç susuzluğu gidermekse bir seferde, amaç tadını almaksa yudum yudum içip şükredebilmeyi bilmektir ,anı önemli kılan bence. Kısaca şartlar ne olursa olsun ,kalpte umut taşımak, inanmaktır yaşamı anlamlı kılan...
Güzel ,düşünmeyi gerektiren bir paylaşımdı...
Saygılarım ve selamlarımla
Turgay COŞKUN
Güzel yorumunuz için teşekkürler...
Selam ve saygılar...
sanırım an
bulduğunun ,bulunduğunun ,değerinin farkına varmak
farkındalık yani.
şu yazıları okuyabilecek aklımızın olması,bir bilgisayarımızın olması,gözümüzün görmesi ,elimizin işlemesi.....
öyle çok ki farkedebileceğimiz zenginlikler.
an mutlu olmak için yeter
sizler gibi arkadaşlarım old için mutluyum.
an a teşekkürler ,bunu bize hatırlatan arkadaşa teşekkürler
nazan erten
Turgay COŞKUN
Selamlar... Saygılar...
gÜZEL HESAPLAŞMA. lAKİN KENDİNE HAKSIZLIK YAPMA. Müşterisiz meta zayidir. Biliyorsan paylaşmayı istemenden doğal ne olabilir.
Yazı bütünü içinde çok güzel. Anlaşılır ve akıcı.
Tebrikler. Selamlar.
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Etkili ve düşündürücü. Sorgulamak gerektiğini hatırlatıyor kendimizi ve çevremizi..
Turgay COŞKUN
Selamlar...
Yaşamın gerçekleri tam anlamıyla yansıtılmış;mutluluk içimizde başlar ve yol alırız.MUTLULUK sadece güzel şeyler yaşandığında duyulaN bir his olmamalı.Bir insan her halinde mutlu olmayı bilmeli.yoksa mutlu olduğumuz anlar kısıtlı kalır.Asıl mutluluk başına ne gelirse gelsin allah u tealanın bir hikmetini görüp rahmetine sığınmaktır....
SEVGİ VE SAYGILAR....
Turgay COŞKUN
Allah sizi hep mutlu etsin...
Sevgiler...
su_misali ne aynen katılıyorum.
Anı yaşayabilen ve elindekiyle yetinmesini bilen. Başkasının çoğunda gözü olmayan.
Geleceğe umutla bakabilen. Bir de insan, sadece kendi olmalı, başkasına hep özenti duyan insan hiç bir zaman kendi olamaz.
Yapması gerekeni, falanca yapmış, ben de yapayım değil de, yapmak istediği için yapmalı. Nefsinin esiri olmamalı.
Her zaman ki gibi, akıcı bir üslupla anlatılmış güzel bir yazı.
Kutluyorum... saygı ve sevgilerimle...
Turgay COŞKUN
Sevgi ve selamlarımla...
kim mi mutlu
anı yaşayabilen yürek mutlu
ister bir simit ve çayla, ister pasta börekle
yüreği güzel olan mutlu
güzeldi her zaman ki gibi
saygılarımla
Turgay COŞKUN
Teşekkürler...
Saygılar... Selamlar...