6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
947
Okunma

Bir minik gözüm ben…Ve sitemim var diğer gözlere. Nerden bilebilirdim kırmızının bu kadar canlı, yıldızların yakın ve daha da önemlisi bünyemde barındırdığım mavi ve yeşilin mükemmel uyumunu. Düne kadar hiç kendimi görmemiştim ki ben. Aynalar bu kadar gösteriyor ve doğa bu kadar görmemize izin veriyor sanırdım. Öyle değilmiş işte…
Ve sitemim de bu yüzden. Kimse söylemedi bunu bana.
Desenize ben Ayşe öğretmene boş yere kızıyordum; “Ne kadar küçük yazıyor diye tahtaya.”
Ama göremiyordum ne yapayım. Kaç kere çöp atma bahanesiyle kalktım da öyle okudum tahtada yazanları.
Ve bunların hepsi bir anı artık. Bir sis vardı dünyamda çekildi, güneşli günlerin vakti şimdi.
Coğrafya derslerinde sadece bir güneşten bahsedilir. Yanlışmış oysa bunu da yeni öğrendim.
- Doğru mu?
- Eee, peki, doğduğum günden itibaren güneşi olan bir dünyada geçen hafta okulumuza gönderdiği doktor amca ve ablalarla beni karanlıklardan aydınlığa çıkartan güneşe ne demeli. O öyle bir güneş ki, doğdu mu bir kere hayatlara batmıyor bir daha.
Dün hastanede hemşire abla anlatıyordu anneme, hani o okulumuza gelen doktor amca vardı ya; (ben Işık Doktor diyorum kendisine) Deniz Feneri Derneği’nden gelmiş meğer ve okulumuz gibi beş okulu daha ziyaret ederek 5252 minik gözle göz göze gelmiş. Bunlardan ben dahil 390 tanesinde müdahale edilmesi gereken kusurlar tespit etmiş ve işte bugün benim geldiğim gibi hepsi hastaneye gönderilmiş. Işık doktor ışık olmuş gözlere. Yeryüzünün güneşi Deniz Feneri, ben ki: “Herkes bu kadar görüyor sanıyorken” ufkumu açtın. Işığın aydınlattı hayatımı. Daha ötesi var mı?
Gözümsün…
Sönmesin ışığın, sönmesin ki, ışık olasın binlerce minik göze.