11
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2434
Okunma

Üç buçuk yaşındaki torunum Selin’i yaklaşık sekiz aydır görmüyordum. Bayram tatilinde geldiler. Torunumla hasret giderdik, oyunlar oynadık. Bir çocukla oyun oynamayalı yıllar olmuştu. Torunum bana, çocuklarla oynamanın ne kadar güzel olduğunu tekrar hatırlatmıştı...
Boyama defterini bana gerip, birlikte boyamamızı söyleyince, sevinçle yanına oturup boya kalemlerimizi elimize alarak bir çok resmi birlikte boyadık. Havuç yiyen tavşanı, ağzında kemik tutan köpeği, suda yüzen ördekleri…
Tavşanın ağzını boyarken, boyaları dışarıya taşırınca, çok obur olduğuna, yemek yerken ağzına yüzüne bulaştırdığına karar verdik. Selin’in, yemeğini çok güzel yediğini, ağzına yüzüne bulaştırmayıp, peçete kullandığını söyledik. Tavşanın oburluğuna beraberce güldük. Yerlerde yuvarlanıp çok eğlendik.
Tavşandan, bende Selin’de çok hoşlandık. Selin sonunda, benden tavşanın resmini yapmamı istedi:
_Babaanne, şuraya tavşanın resmini yapar mısın?
Bir an düşündüm. Ben resim yapmayalı yıllar olmuştu. Benden bir tavşan resmi yapmamı istiyordu ama, nasıl yapacaktım... Aklıma çocukken altmış ikiden yaptığımız tavşanlar geliverdi. Hemen bir tavşan yaptım. Selin tavşana bakınca ellerini çırparak:
_Tavşanın annesini de yap babaanne!
Tavşanın hemen yanına, büyücek bir tavşan daha yaptım. Selin yine sevinçle ellerini çırptı:
_Tavşanın babasını da yap babaanne!
Ne yapalım? Selin istiyor ben yapıyorum. Bir tavşan daha yaptım. Selin durmuyor; bütün tavşan ailesini yapmamı istiyordu.
_Tavşanın halasını da yap babaanne!
Artık anlamıştım... Bu tavşan Selin’den başkası değildi. Çünkü Antalya’da, annesi babası ve halasıyla birlikteydiler. Ben ve anneannesi onlardan uzakta yaşıyorduk. Selin tavşan ailesine bizi katmıyor, kendi içlerinde sınırlıyordu ailesini. Ben bu duruma müdahale etme gereği duydum:
_Tavşanın babaannesi yok mu Selin?
Selin tavşanları şöyle bir inceledikten sonra:
_Tavşanın babaannesini de yap babaanne!
Çok sevinerek, tavşanın babaannesini de yaptım. Küçük torunum, tavşan ailesinde bana da yer vermişti.