8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
876
Okunma
İnsan, bazen üzücü de olsa anılarına dönüyor. Ben de şu anda o durumdayım. Benim iki kardeşim daha var. Benden dört yaş büyük ağabeyim ve benden altı yaş küçük kız kardeşim.
İkisi de Allah’ıma şükürler olsun sağl. Bugünlerde kız kardeşim hastanede tedavi görüyor. Bu beni fazlası ile üzüyor ama yine de şükrediyorum. Ayakta ve iyileşecek bir rahatsızlığı olduğu için. Hastaneden ayrılırken birden hatıralarım beni yıllar öncesine götürdü.
1975 yılında dünyaya geldiğinde hepimiz çok sevinmiştik. Bir kız kardeşim dünyaya gelmişti. Ona bakmaya ve sevmeye kıyamıyorduk. Beyaz tenli ve birazcık da tombiş bir bebekti. Saçları büyüdükçe kıvırcıklaşmaya başlamıştı. Kahverengi gözleri ise neşe ve sevgiyle bakardı. Abla olmam nedeniyle, annemin işlerinin olduğu zamanlarda bakımında yardımcı olmaya çalışırdım. Onu sevmek, onunla oyun oynamak ayrı bir zevkti benim için. Sanki onu oyuncak bebeğimin yerine koymuştum.
Dört yaşındaydı.Bir bahar günü, lojmanın bahçesinde oynuyordu. Pazar günü olması nedeniyle hepimiz evdeydik. Onun çığlıkları ile bahçeye koştuk. Çığlık çığlığa bağırıyordu. Hindilerin sinirli oldukları bir mevsimmiş sanırım. O da onlarla oynamak istemiş. Üzerine, tüylerini kabartarak ve garip sesler çıkararak saldırmışlar. Annem, koşarak kucağına aldı ve bağrına bastı.
Aradan tam hatırlamıyorum ama biraz zaman geçtiğinde ,zayıflama ile birlikte, sinirli hareketler sergilemeye başladı. Devamlı ağlıyordu. Hiçbir şeyden mutlu olmuyor ve günden güne zayıflamaya devam ediyordu.
Annem ile babam ilçedeki doktora götürmeye karar verdiler. O zamanlar, ilçede tek bir doktor vardı. Doktorun muayenesi sonucunda, Diabet Mellitus olarak adlandırılan ve halk diliyle şeker hastalığı olarak tabir edilen rahatsızlık çıktı. Ağabeyim de başka bir şehirde yatılı okulda okuyordu.İlçedeki doktor Bolu’ ya sevk yapmış . Bolu’ daki doktorlar da büyük bir şehre sevk yapmak istemişler. Babam da İstanbul’ a sevk edilmesini istemiş.
Tam bir aydan fazla tedavi gördü İstanbul’ da. Annem ile birlikte hastanede yattılar. Anneme gereken, insülin enjeksiyon yöntemleri ile diyet hakkında eğitim vermişler. Bir ayın sonunda, kardeşim eve geldi.
Biz, gereken önemi veriyor, yiyeceklerini özenle seçmeye çalışıyorduk. Dört yaşındaki bir çocuk için çok zor bir durumdu. Ona baktığımızda çok üzülüyorduk. Her istediğini yapmaya çalışıyorduk. O da yiyecek konusunda, sıkıntı yaratmıyordu.
Bir süre sonra yeniden rahatsızlandı. Verilen diyetlerin dışına çıkmıyorduk. Öyle olduğu halde iyileşmiyordu. Bir türlü nedenini anlayamamıştık. Bir gün aniden rahatsızlandı ve annemin kucağında yığıldı kaldı.
Acele olarak Bolu’ ya götürdüler. Ben, köyde tek başına kaldım. Yakın komşularımıza emanet ettiler beni.Meraktan ölüyorum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Sadece bekliyordum dönmelerini.
Bolu’ ya gittiklerinde sadece bir tık nefesi kalmış. Devlet hastanesine gitmişler. O zamanlar da, tek çocuk doktoru varmış. Babam, kucağında hastaneye girmiş. Kardeşime bakmamışlar. Bir yatağa yatırmışlar ve ilgilenmemişler. Babamın da aklına özel muayenehanesine götürmek gelmemiş. Üzüntüden olsa gerek. Çaresiz ve ümidi kalmamış bir şekilde, bahçede doktoru bulmuş. Yanına gitmiş ve ona yalvarmış.
“ Doktor bey, çocuğum ölüyor. Lütfen bakabilir misiniz? “ Demiş
Doktor, söylediklerini hiç dinlememiş bile. Arabasının lastiklerinde biriken, çamur kırıntılarını temizlemeye devam etmiş. Cevap dahi vermemiş.
Kız kardeşim hipoglisemiye girmiş. O durumda, yapılacak tek şey şeker takviyesidir. Hemşireler, damar yoluyla vermeye çalışıyorlarmış. Fakat, bir türlü damarını bulamadıkları için vücuduna da şeker verilememiş. En sonunda, bir hemşire, annem ile babama ,
“ Hastanızı alın götürün. Yapacak bir şeyimiz kalmadı “ Deyince, ikisi de yıkılmış. O sırada yanlarında bulunan akrabalarımızdan birinin aklına, Bolu’ da yaşayan fakat doktorluk yapmayan birisi aklına gelmiş. Son çare olarak ona götürmüşler.
O değerli insan, kardeşimi evinde tedavi etmiş. Hemen bardağın içine şekerleri atarak karıştırmış. Sonra da kaşıkla içirmiş. Biraz beklemiş tekrar aynı işlemi uygulamış. Bir iki saatin sonunda, ölmesi için hastaneden atılan kardeşim kendine gelmeye başlamış. O gece, akrabalarımda kalmışlar. Ertesi gün, tekrar ilgilenmiş. Annem ile babam sevinçten deliye dönmüş. Babam, para teklif etmiş ama almamış. Ertesi gün de köye geldiklerinde, onu sağlıklı görünce, çok sevinmiştim.
Yaklaşık bir hafta kaldıktan sonra bu kez Ankara’ ya Hacettepe hastanesine götürdüler. Orada, tedavisi yapıldı. Yaklaşık yirmi gün kadar da orada yattı.Bu kez, şekeri düştüğünde, ne yapılması gerektiğini acı bir tecrübe sonucu öğrenmiştik. Sonra, o olayın etkisiyle, kız kardeşimde başka bir rahatsızlık ortaya çıktı. Beyin damarları etkilendiği için Epilepsi ( sara) hastalığına yakalanmıştı. Onun tedavisine de başlandı. İkisi ile yaklaşık otuz yıldır mücadele veriyor.
Şu anda, çok fazla bir organı etkilememesine rağmen böbrekleri tehlikede. İnşallah, o da önce Allah’ın yardımıyla, doktorların tedavisi ile düzeleceğini umuyorum. Annem, altmış beş yaşında olmasına rağmen ona bir bebek şefkatiyle bakmaya devam ediyor. Ne de olsa anne. Kardeşim ise onca yıl çektiği sıkıntılar sonucunda bazen hayattan bıkma belirtileri gösteriyor.
İşini gerçekten seven doktorlarımıza minnettarım. Ama, anımda anlattığım doktorlara da Allah önce vicdan versin diyorum. Çok düşündüm aslında, o doktora gitmeyi ve ona bu yaptığı şeyin hesabını sormayı. Fakat yine bir şey değişmeyecekti. Belki de hiç hatırlamayacaktı. Şimdi şu anda sağ mı? Öldü mü? bilmiyorum. Ben, o yaşadığımız kötü günleri hiç unutamadım.
Yıllar sonra da bende çıktı aynı hastalık. Ben de tip 1 Diabet hastasıyım. Hastalığımı kabullendim. Şimdilik barış içinde yaşamaya çalışıyoruz kendisiyle. İleri de ne olur bilemiyorum. Ama şükrediyorum halime. Ben, yirmi üç yaşında rahatsızlandım. Evlenmiş ve kızım doğmuştu. Kız kardeşim ise hiç birini yaşayamamıştı.
Hepinize sağlıklı günler diliyorum. Saygıyı ve hürmeti hak eden doktorlarımızı da bu yazımdan dolayı tenzih ediyorum.
En değerli şey sağlık. Değerini bilmek gerek.