8
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1815
Okunma

Hani “Bir berber, bir berbere, gel birader, beraber, bir berber dükkanı açalım” diye bir tekerleme var ya… Bir de bizim çocukluğumuzda “Getir berber, getir aynayı” diye bir de türkü vardı.
Gerçi artık asortikleştik, berberlerin adı son yıllarda hep “erkek kuaförü” oldu. Buna celâllenen ve bayanlara hizmet veren bildiğimiz kuaförler de işyerlerine“Güzellik salonu” adını verdiler ya; yine de onlara çıraklık, kalfalık, ustalık belgesi veren “oda”nın adı Berberler ve Kuaförler Odası olduğu için, kendilerine hangi sıfatı yakıştırırlarsa yakıştırsınlar, bence erkeklerin saçını, sakalını kesenler berber; bayanların saçıyla, el-ayak tırnağıyla ve güzelliği ilgilendiren diğer konularda faaliyet gösterenler kuafördür. Veya en azından ben öyle öğrendim, öyle bilirim.
Bir de bizim küçüklüğümüzde diş çekerdi berberler. Bir defasında kerpetenle 6 dişimi birden berbere çektirmiştim de, günlerce kanı durduramamıştık. Şükür, tatanoz filan olmadan geldik bugüne...
Neyse, meselemiz, bu yaştan sonra meslek adlarını yeniden belirlemek veya berberlerin hünerlerinin tümünü burada tartışmak değil niyetim.
Ben, bunlardan çok, berberlerin her yörede “ayaklı gazete” olduklarına inanırım. Bunun için de bir memlekette gazetecilik yapacaksan, en son havadisleri almak için birkaç tane berber dostun mutlaka olacak. Berber dükkânları bir anlamda haber merkezleridir, fahri ajanstır.
En sıcak haberler, en son gelişmeler; olayların nedenleri ve sonuçları oralarda konuşulur. Hele şimdilerde berber dükkânlarında bir usta bir çırak yok. 2-3 usta birleşip bir “erkek kuaförü” açıyor. 2-3 kalfaları, 1-2 de çırakları oluyor. Dolayısıyla her gün 2-3 ustaya günlük 10-15 müşteri gelse, toplam 40-50 kişi gelip en az yarım saat dükkânda kalıyor ve hâliyle de epeyce bir sohbet imkânı oluyor. Gelenlerin yarısından birer haber alsalar, mahallelerinde olan biteni öğrenseler; yaşadığınız bölgede gizli-saklı bir şey kalmaz.
Tabi, herkesin alıştığı, rahat sohbet ettiği, kendi zevkini bilen ve ona göre saç kesen berberleri oluyor. Onun için de insanların çoğu, alışık oldukları berberlerden başkasına saç-sakal kestirmeye, bazılarının da saç-bıyık boyatmaya rastgele berberlere gitmeye pek sıcak bakmazlar.
Taşradan bir vatandaşımız yanılmış da, İzmir’de bir berbere gidip saçını kestirmeye kalkışmış. Sonuçta, kafası da biraz anormalleşmiş, şekli-sıfatı değişmiş ya; tıraş bitince pek beğenmese de “eline-koluna sağlık ağam” deyip, “bor*uz ne?” diye sormuş. “Erkek kuaförü”, “15 milyon lira” demiş. Memleketinde 3-4 milyon liraya, İzmir’dekinden çok daha iyi tıraş olmaya alışmış “usta”, şöyle bir süzmüş berberi: “Beyin ameliyatı mı yaptın ağam?” demiş.
Herkes gibi benim de alışık olduğum bir berberim var. Aslında saçlarımın aslan yelesi gibi uzun, Şükrü Saraçoğlu stadının çimleri gibi gür, Elidor reklamındaki gibi dalgalanan sırma saçlarım olduğundan değil de; nihayetinde bir kafanın her insana teslim edilemeyeceğinden, tanımadığım berbere hiç gitmem. Çünkü; baş, insanın en önemli varlığı. İçinde beyin var, göz var, kulak var, ağız var… Ammaaa, berberin elinde de ustura var, jilet var, makas var…
Diyelim ki, oturdunuz koltuğa, kendinizi berberin vicdanına teslim ettiniz. Biraz da rehavetle mayıştınız. Yine diyelim ki, adamın kafasında problemleri var, evinde sorunları var. O sırada cinnet geçirip de kulağınızdan bir parça kesip, kedisine götürmeyeceğinden, sizin güzelliğinizi kıskanıp burnunuzu estetik yapmayacağından; kasapların kurban bayramındaki 3 külhu bir elham okuduktan sonra “Ya Bismillah” deyip koyunun boğazına bıçağı vurmasına özenmeyeceğinden, nasıl emin olabilirsiniz?
Hem sonra dedik ya, bu baş meselesi, herkese güvenilmez diye. Televizyoncuların, bilgisayarcıların, saatçilerin, tamire götürdüğünüz cihazlardan parça değiştirdikleri gibi, siz koltukta masum masum otururken kafanızın içinden çaktırmadan bir parça çalmayacağının garantisi var mı? Mesela, tıraşınız bitip, kalkıp giderken, beyniniz berberde kalmış.
Tabi, böyle şeyler bugüne kadar hiç oldu mu? Böyle bir risk var mı? Hayır pek görülmedi. Ama, yine de insanın aklına gelmiyor değil işte.
Yine de olası tehlikelere karşı en iyi önlem, güvendiğiniz, tanıdığınız, hatta tam teşekküllü hastaneden sağlık raporu olan berberlere kendinizi teslim etmekte yarar var.
En önemlisi de berberin iyisi, kulağı delik olanıdır. Duyduklarını, öğrendiklerini siz nakletmekteki maharetidir. Yani bir anlamda, sizin gönüllü muhabiriniz olmasıdır.
Velhasıl, berber deyip geçmeyin.