4
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
805
Okunma
“ Şartlara teslim olmazsan şartlar değişir “(Ak Şemseddin)
Ruhumuzun reddettiği hayatın dayatmalarına aslında daha da direneceğizdir ; fakat , nefsin dayatmaları ile karşı karşıya kalırız bu sefer de .
Savaşlar ilan ederiz en gözü kara anlarımızda arzu ve isteklerimize , umutsuzca “Zülfikarlar” elimizde . Sonra da zayıf stratejilerle yönetmeye kalkıştığımız , sonu baştan belli olan bu savaşların içerisinde kaybolur gideriz . Sebepleri ve sonuçlarını sorgularız yine kendi kendimize ilan ettiğimiz ateşkeslerimizde . Yeni stratejiler üretiriz kazanmak adına . Takviye güçler ararız denize düşen yılana sarılır misali . Bazen buluruz , bazen buluruz da farkında olmayız aradığımızın onlar olduğunun . Bir çeşit körlük yaşıyoruzdur da haberimiz yoktur .
Bir gece bir gündüzün üzerine kapatır kapılarını birer birer . Katran karası gece , “sır”lar gündüzü karış karış . Sema nurunu görünmez diyarlara uğurlar isteksiz isteksiz . Anlamlı anlamsız bir sürü hüzün bulut bulut yağar yıldızların üzerine . Yürekler sessiz çığlıklar atarak savrulurlar oradan oraya .
Cismen var göründüğümüz her yerde ruhumuzun yelleri eserken , ten kafesimizde bir kuru canımızla başbaşa kalışımız kaderimiz olmamalı diyedir bütün çabalarımızın arkasındaki sebep . Canımıza can katan kuşun peşinde yalınayak koşturan acemi bir avcı olmuşuzdur artık .
En son baharını sarartmak üzere olan gönlümüzün dua bahçelerine atarız kendimizi yağmur yağmur . O saatten sonra her şey var ve yok arasında gidip gelmeye başlar . Her günümüz yazılmamış kayıp bir sayfa olarak düşer ömür kitabımıza sorgusuz sualsiz . Bomboş sayfalarla dolu bir ömür kitabı varlığımıza delil olmaktan aciz mi acizdir . Korkunun krallığında hiç bitmez sandığımız ömrümüz gelir - geçer hızlı ve kör adımlarla .
Düşlerimizden nerdeyse bize ait hiçbir şey kalmamıştır hayra-şerre , vara-yoğa yoracak . Hani o türküdeki gibi aynen, sağımız yalan solumuz yalan olmuştur . Gaflet uykularımızdan her sıçrayarak uyanışlarımızda gerçeklere çarptıkça yara bere içerisinde kalmıştır var etmeye çalıştığımız ruhumuz . Tutsaklığımızdan beslenmeye başladığımız uzun gecelerde beraat hayallerine hiç ama hiç kapılmayız . Özgür dünyada karşılığını bulamayan cevaplar vardır elimizde kilit üzerine kilit vurduğumuz sandıklarda kendimizden bile sakladığımız . Bütün cesur davranışlarımızı korku canavarının midesine afiyetle indirmesini seyrederiz zihin parmaklıklarımızın arkasından . Kapısı bacası olmayan kapkara bir odaya kendi ellerimizle hapsettiğimiz benliğimizin kapısına iki de nöbetçi dikeriz .
Biri “var” ,diğeri “yok” !
Tam bu noktada korku tek “var” ımız olurken yokluğun içinden çekip çıkardığımız ümidi de yeniden “var” etmeye çalışırız . Korku ile ümit arasında kurduğumuz sırat köprülerinden kul cambazlığı ile geçmeye hevesleniriz .
Asıl savaş dışarıdadır . Ve zafer de ihlas ile dahil olduğumuz savaşların tam kalbindedir . Her şeyi silip yeniden başlamak gerekebilir bazen . Bu da hiç kolay alınası bir karar değildir . Dengelerimizin en fazla çökmeye meylettikleri anlarda gönlümüze kurduğumuz terazinin bir kefesine “ var olan aklımızı ” bir kefesine de “ yok saydığımız kalbimizi ” koyarız .
Hepsi ama hepsi maddeden manaya geçmenin bir ön hazırlığıdır . Emekleye emekleye katettiğimiz yolları koşar adımlarla bitirebilmek hayaline tutunuruz sımsıkı . Yollar hep vardır aslında . Bu da yolcunun varlığına en büyük işarettir . Bütün hikaye de o yola yolcu olmaya karar verdiğimiz zaman başlar .
Benliğimizin kapısına diktiğimiz “Var” ve “yok” un bir nöbet değişimi esnasında düşürdükleri anahtar gözümüze ilişir de “ özgürlüğümüze ” kayıtsız kalmayız belki de kimbilir ?!
Bu gece de bütün geceler gibi bir hayalet ordusu iş başında . Kılıçlar kınlarından çıktı çıkacak . Oklar hedeflerine saplandı saplanacak . Rotasını kaybetmiş yürekler gecenin tam ortasında ha çarpiştı ha çarpışacak . Kan revan içinde gönüller hoşsadalarını arayacak .
Aradığı adresin hangi hoşsadalı bir gecenin içerisinde saklandığını ise , arayışlarından vazgeçmeyenler , en somut söylemiyle ; “ şartlara teslim olmayanlar ” çok geçmeden anlayacaklar . Ve kapılar , bir seher vaktine doğru adım adım yaklaşırken ardı ardına açılacak , ısmarlama bir “dost” selamı ile sonuna kadar . Akabinde şiir şiir , türkü türkü şifa dağıtacak gönüller gönüllere bol keseden .
Acı , tatlı , iyi , kötü , canlı , cansız ne varsa , içindekilerle beraber bir kez daha geceler gündüzlerine uyanırken , semalar yeniden hasret kaldığı “nur” larına kavuşacak !