13
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
3364
Okunma

Onur BİLGE
Ebemkuşağı hep uzaktadır. Gün ışığını renklere ayırmaktadır. Kollarını açıp, davet ederken, ulaşılmazlığını ispatlamaktadır. Bazen ormanların saçlarına bağ bazense dağların başına taçtır. Her damlacığı bambaşka renkte, kristal kristal parlamaktadır. Işığın renginin değişmesidir. Mücevherleşmeye girişmesidir. Işınlarla damlaların sevişmesidir. Damlaların apayrı bir cilvesi, güneşin bambaşka bir işvesidir.
Aşkın ve hasretin gözyaşlarında oluşmaktasın. Bir ucun Burdur’da, bir ucun Bursa’da, Antalya’dan hayranlıkla izlenmektesin.
Sen, ebemkuşağı; sen bir şiirsin. Farklı noktaları birleştirirsin. Bakışlarıyla çağıran, yaklaştıkça kaçan; mahcup ve gururlu birisin. Monotonlaşan hayatıma; renk, ışık, pırıltı, sevinç verensin.
Şiddetli yağmurla görmem imkânsız. Delice ararken gözlerim, hayalin oluşmaz. Yorgun düşer bakışlarım, telaşlı arayışımdan. Yağmur yavaşlayıp, güneş açarken; havam, şairane toprak kokarken çıkarsın gizlendiğin yerden. Emsalsiz güzelliğinle belirirsin. Boylu boyunca uzanırsın, gökyüzüme. Yedi renginle ışık ve mutluluk saçarsın, ruhuma. Renklerin ahenkle kaynaşır. Giysinde renk renk mücevherler oynaşır. Doya doya seyrederim.
Kalkıp, ulaşmaya çalışırım, sana. Düşünce gücümle hayalinin arkasından koşarım. Aynı uzaklıkta dans edersin. Uzaklaşırsın, yaklaşırken. Bilmem ki ne anlatmak istersin bana; anlayamam ki bir türlü, kim bilir ne dersin?
Her rengin bir nota... Sen bir şarkısın. Sessiz müziğinin garbı, şarkısın. Bazen klasiksin, bazen arabesk... Şiirlerime ilham, öykülerime hissin. Kavuşmak şüpheli, konuşmak yasak, doymak imkânsız... Sadece seyredebildiğim tarifsiz bir güzelliksin. Mutluluğun resmi, aşkın cismisin. Gerçekle hayalin arasında mekik dokuyan; varlığın, yokluktan bariz farkısın.
Bir görünüyor, bir yitiyorsun. Her bitimli gibi başlıyor ve bitiyorsun. Şimdi yine dindi, gözyaşlarım. Yine yanaklarımdan inen damlalarla gizleneceksin. Çok geçmez, yakındır, bir başka hasret yağmurunda yeniden, hayranlıkla seyredileceksin.
Kavuşmak imkânsız, doymak da öyle... Bir bilsen, ne kadar özleneceksin! ..
Gökkuşağı demiştim sana... O kadar değerliydin ki en güzel renkleri vermiştim; yerlere koyamamış, göklere sermiştim. Herkesten, her şeyden üstün bir yerde durmalıydın. Herkesin, her şeyin ötesinde...
Yaklaştığımda göremiyordum. Yakınındakilerin seni göremedikleri gibi... O nedenle hep uzakta olmalıydın. Seni doyuncaya kadar rahatça seyredebilmem için göklerde, boylu boyunca...
Mesafeyi korumalıydım. Yaklaştığın kadar uzaklaşmalıydım ve hep uzaklarda kalmalıydım. Yanmamak için yanına yaklaşmamalıydım, ateş parçası gözlerinin! Hep uzaklarda kalmalıydım ki herkesten çok görebilmeli, uzun uzun seyretmeliydim; sürekli, kesintisiz, net... Seyretmek ve sevmekti amacım; engelsiz, kesintisiz, net... Onun için bitirmiyordum damlaları... Sen, damlalara muhtaçtın, ben sana... Yağmur kesilmemeliydi, güneş çekilmemeliydi ve sen hep yerinde olmalıydın; sakin, sessiz, hareketsiz... Hep görebileceğim yerde...
Yağmur kesildiğinde, yüreğime akıyordu yaşlar. Başka bir dünya oluşuyordu içimde. Başka, bambaşka bir biçimde... Damlalara sevgi vuruyordu, ışık ışık sen oluyordun, gözyaşlarımda; tüm renklerinle, tüm güzelliğinle... İçimde beliriyordun, yüreğimde, tüm heybetinle, yedi renginle...
Yüreğime yağmur yağıyordu, sevgi vuruyordu damlalara, canım acıyordu.
Kesintisiz ağlıyordum, kesintisiz; kesintisiz seyredebilmek için seni, yüreğimin içine akan gözyaşlarımda; sabahlara kadar... Yüreğime vuruyordu sevgi, içi yanıyordu!
Kalbim dışarıdaydı. Benim dışımda... Ötelerdeydi, göklerde, senin yanında... Kalbim sendeydi, ölüm ensemdeydi!
Çisem çisem yağmurlar yağıyordu, yüreğimin içine... Gözyaşı yağmurları... Sevgi, damlalara vuruyordu, sen oluşuyordun. Seni seyrediyordum, hep durduğun yerde, yüreğimde... Boylu boyunca uzanmışsın. Yüreğimin içi acıyordu, onu taşıyamıyordu. Gözyaşlarıma sevgi vuruyordu, biteviye... Gözyaşlarımdan çoktu, içimi acıtıyordu.
Yine yağmur yağdı, dün gece yüreğime; kesintisiz, istemsiz... Diner gibi oldu, altıda. Yine sen oluştun, sen; yüreğimde... Yüreğim, senin olduğun yerde...
Gözlerim buğuluydu, dolu doluydu. Net göremiyordum. Fakat kesintisiz seyrettim seni, yüreğimin içinde… Yüreğim seninleydi, sendeydi.
Çisem çisem yağmurlar yağıyordu, gözyaşlarımdan... Sen, ışık ışıkın, renk renktin. Her rengin bir nota… Yürek tellerinde şarkılar… Her rengine bir şiir yazıyordum. Her notana bir şiir okuyordum…
Ben ölüyordum. Şarkılar bilmiyordu, ölüm nedenini. Şiirler biliyor, söylemiyordu… Sen, her şeyi biliyordun.
Sana bir daha şiir yazmak ve okumak istemiyordum. Çünkü artık hiçbir şey yerli yerinde değildi.
*
Onur BİLGE
BİN BİR GECE ÖYKÜLERİ - 201