5
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
961
Okunma
Evrende ödeşme ezeli ve ebedidir
Hakikat alemi olarak adlandırdığımız bu alemde,kesinkes ödeşme söz konusudur.
Öncelikle şer’i yani yasal düzen vardır. Şartlar olgunlaştığı anda her şuça karşılık bir ceza öngörülmüştür. Zamana göre değişken dünyevi suç ve cezaların yanında görünmez bir ilahi cezalandırma daha vardır ki,sezgi ile anlaşılır,’ilahi adalet yerini buldu’ denir.Eğer işlenen suç ile başa gelen bela aynı nesil tarafından tespit edilemeyecek kadar uzak ise bilinmez tabii..
Varlıkta her birey Küll’ün ayrılmaz parçasıdır, Cüzdür. Cüz’ün varlığı her zaman ve halde külle bağımlı olduğundan ve her varlık belli yasalar çerçevesinde ölçülü yaratılıp yok edildiğinden, doğal olarak ille bir ödeşmeye tabidir.
Örneğin;sayılar içinde ilk çokluk kabul edilen üç,1+1+1=3 veya 2+1=3 ya da
1+2=3 üç olarak meydana getirilmiştir.
Üç, bu bileşenlerinin hakkını üzerinde varoluş nedeni olarak hep taşır.Aklıselim sahibi herkes bilir ki üç, bir(şey)lerden oluşmuştur ve o birler aynı zamanda mustakil varlıktırlar. Daimi olarak üç olmanın onurunu ve sorumluluğunu taşırlar.Zamanı geldiğinde üç,bileşenlerine dönüşüp eksilip yok olurken, varlık nedenlerine eksiksiz geri döner.Alışın yerini veriş alır.
Bu sıradan matematik kural her varda aynen geçerlidir.Bazı kompleks yapılarda beşeri (akl-ı maaş)aklın sınırlarını zorlayan yapılar vardır.İlk bakışta deşmenin olmadığını zannettirir. Halbuki durum hiçte öyle değildir.’hiç bir şey yoktan var olmaz, var olan bir şey yok olmaz’ fizik yasaları mana aleminde dahi aynen geçerlidir.
Madde laboratuvara indirilip gözlemlenebilir ve beşer aklına(Akl-ı maaş) ikna sebebi olur.
Mana olarak değerlendirilen olayların laboratuvarı ise gönül gözünün devreye sokulmasından sonraki (akl-ı küll) kamil akıllardır.
Akl_ı Küll e ulaşmış olanlara biz peygamber,nebi,rasul,veli ,alim arif gibi isimler vere gelmişizdir.Onların bize bildirdikleri ise( inanmayı gerektiren) has bilgilerdir. Ancak maddi akıl, beş duyuya tabi olduğundan,doğuştan kalp gözü açık doğmayanlar inanmakta zorlanırlar. Akledemediklerini kendilerince haklı olarak inkâr yolunu seçerler.Aksi taktirde kendilerine güvenlerini kaybederler.
Böyleleri için Allah teala Kur’an-ı Kerim’inde, ’onların gözleri vardır görmezler,kulakları vardır ama duymazlar.Kalpleri mühürlenmiştir’ şeklinde açıklama getirir.
Bu gönül gözleri ( kalp gözleri ) görmeyenler, ilahi adaleti de sezemezler. Halbu ki hem yaşarken hem de ahirette tam bir adalet vardır.
Yine Kur’an’ın ifadesiyle,’zerre (atom) miktarı iyilik / kötülük karşılığını bulacaktır’ifadesi yer alır.
Nasıl almasın.Üç kendi nefsiyle kaim değil ki.Onu var eden bir(ler)dir. Kendini var edenden ne kaçması ne de hesap dışı kalması imkansızdır.
Günümüz bilimi ispatladı ki evrenden bir tek atomu çelip almak mümkün olsa,
(bu karşılıksız alış nedeniyle ) bütün evren kendi içine çökerdi.
Bu ödeşmelerin bir kısmı helalleşmek,burada cezasını çekmek şeklinde oluşurken, bir kısmı maalesef ahirete kalmak suretiyle buraya nispetle daha ağır bir ödeşmeye tabi tutulacaktır.
Çünkü orada ruh her şeyi yetmiş katı , yediyüz katı şiddette hissederek yaşayacaktır.
Cennete gidenler için bu bir ikramdır. Ancak kısa süreli bile olsa cehenneme uğrayacaklar için çok hazin bir sondur.
Bunu bilenler gece gündüz mü’minler adına helalleşmelerine izin çıkması, tövbe etmelerine fırsat verilmesi için mevlamıza düzenli niyaz halindedirler.
İmansızların imana gelmesi için de aynı duayı soğuk gözyaşlarıyla karşıladıkları seher vakitlerinde durmadan akıtır da akıtırlar.Onlar hz rasulünün yolunda (onun gibi ) alemlere rahmet kullarıdır cenabı hakk’ın..
Onların duaları hürmetine bizler şımarık yaşamımıza devam ederiz.
Çok ileri gidersek, toplu acılar çekerek uyarılırız. Başımıza gelen her şey yaptıklarımızın sonucudur. Feleğe yüklenip sövmek şeytanın işidir.Allah korusun.Zamana sövmek te öyle.
Bir hadis_i kutside ’zamana sövmeyin, zaman benim’buyurulur.
.......................
YAP
Yap be kardeşim…
Dilediğini yap hadi.
Kime yaparsın sanki.
Âlemde düzen hakça kurulmuş;
Yankı yapan yerde ünleyen gibisin.
Duyacaksın ille yankısını.
İster gönlünü al,
İster sat anasını.
Sarayönü -1976