12
Yorum
0
Beðeni
0,0
Puan
2605
Okunma


KIZLARIMIN ANNESÝ…
Ben, emekli öðretmen;
Ayný zamanda, bu ülkenin vatandaþý, bir eþ, kýzlarýmýn annesi, annemin kýzý, kýz kardeþimin ablasý, aðbilerimin kýz kardeþi, teyzemin yeðeni, komþularýmýn dostu, arkadaþlarýmýn güvendiði, öðrencilerimin hocasý, gazetemin yazarý…
Yani ben, ayný anda birçok “kimliði” sorumluluðu taþýmak durumunda olan biriyim.
Kýzým, Ýstanbul’dan Trabzon’u arayýp da; “anne grip oldum” dediði anda, bir gecede onun yanýna koþmaya çalýþan, anne…
Annem arayýp da, “Nevþehir’e gel, sýkýntýlarým var, üstelik özledim.” dediði anda, ayný sorumlulukla onun da yanýnda olmam gerektiðini düþünen, evlat…
Ýlerleyen yaþýna birde aðýr hastalýðý eklenmiþ olduðu için, bana umutsuz bir sesle “gel son bir göreyim” diyen, amcasýna sorumluluk duyan, yeðen…
Kýsacasý ben, annemin kýzýyým, kýzlarýmýn annesiyim, amcamýn da evladý sayýlýrým… ve hepsi için ayný sorumluluðu hisseden biri olarak, ne yapmalý, nerede olmalýydým!
Daha üç ay evvel Dayýmýn oðlu, “teþhis de geç kalýndýðý için” mide kanserinden vefat etti… (Çoðu zaman kendi vücudumuzla ilgili sorumluluðumuzu nedense en son hatýrlarýz.)
Son telefon görüþmemenizde ona,“sana bir þey olmaz, ben gelmeden sakýn gitmeye kalkma!” dememe raðmen, (kuzen olma sorumluluðuma geç kaldýðým için)onu son bir kez daha göremeden vefat etti…
Dayýmýn oðlunun o kadar çok sorumluluðu “kimliði” vardý ki... bu kimliklerine ses verirken, kendi vücudunun sesini hiç duyamamýþtý. Yoruldu, “O” vermenin mutluluðu ile kendi“vücudunda”ki acýsýný bile anlayamadý, unuttu… Ve bu unutkanlýk onun hayatýna mal oldu…
Bizler, annemiz ve babamýz tarafýndan, “ilerde bizi(!) bakarlar” düþüncesi ile büyütülmüþ, hatta dünyaya getirilmiþ, bir nesiliz. Bu yüzden, birçok kimliði ve sorumluluðu ayný anda hissedebiliyoruz.
Çoðu zaman, büyüklerimizi(!) bakmakla mükellef olduðumuz gibi sorumlu tutulduklarýmýza da ayný gönülle baðlanýyoruz.
Kardeþlerinin okumasýna, düðününe, askerliðine yardýmcý olmayan kaç kiþi vardýr ki aramýzda!
Hatta, kardeþlerine “anne baba”, anne babasýna “evlat olayým” derken, kendi yaþamýný ertelemiþ olanýmýz da azýmsanmayacak kadar çoktur.
Bunca duyarlýlýða sahip biz, nedense çocuklarýmýza ayný sorumluðu hiç vermiyor, onlara sadece “aman evladým derslerinize çalýþýn yeter!” tembihin de bulunuyoruz…
Hatta daha da ileri gidip,“biz sizin için her þeyiz” diyoruz.
Evet, onlar için biz her þeyiz.
Ya onlar için biz! “kardeþleri, akraba ve hýsýmlarý” ne!/neyiz?
Üzülerek söyleyeyim ki, onlar, bizden sadece annelik veya babalýk görevimizi en iyi þekilde yapmamýzý bekleyen… evlatlar.
Yarýn için bizimle ilgili hiçbir planlarý yok.
Þimdilerde çocuklarýna “ekmek al” bile diyemeyen bizlerin, küçücükken, ekmek alma gibi bir sorumluluðu vardý. … “ki çocukken, ‘bakkaldan ekmek al’ diyen babamýzýn gözüne girebilmek için zamanla yarýþýrdýk”… Þimdi, “ekmek al” dediðimiz anda, çocuklarýmýzdan aldýðýmýz cevap ise “ben mi?”oluyor.
Yeni nesil gençlerimize ve çocuklarýmýza bakýn; kaç tanesi birden fazla sorumluluk taþýyor!… Ve ya kaç tanesi bu sorumluluðunun farkýnda da, yerine getirmeye çalýþýyor… Söyleyebilir misiniz?
Kaçý annesinin çocuðu olurken, ayný zamanda, kardeþinin abisi, arkadaþýnýn dostu, ülkesinin geleceði ve kendi çabasý ile geleceðinin mimarý olabiliyor.
Çok kimlikli “neslin” bireylerinden birisi olan ben; “kýzlarýmýn annesi” olarak, Ýstanbul’da ki sorumluluðumu yerine getirirken, diðer sorumluluklarýmýn da farkýndayým…hepsi her an sanki, gözlerimin içine bakýyorlar!..
Yorulsam da, nefes aldýðým sürece, eþ, anne, evlat, yeðen, dost, yazan ve bir o kadar da önemli olan, bu ülkenin bir vatandaþý “kimliðimin” sorumluluklarýný yerine getirmeye çalýþacaðým.
Sýralama yok, ayný anda, hepsi hatýrýmda!