19
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1086
Okunma

......................................
Bu bayramımı da anababa evinde geçirdiğim için mutluydum. Mutluluğumda buruk bir sevinç vardı ama. Tam değildi huzurum. 10 aralık 2007 de kaybettiğimiz canımız, ciğerimiz babamız yoktu evimizde. Yabo dediğim, seslendiğim babamın elllerini öpmeden bayrama başlamak acı verdi bana...
Sanırım alışmak zorundayım babasız hayatla mücadele etmekten. Sanırım geriye kalan annemin değerini daha iyi bilmeliyim. Ölüm ensemizde. Ölüm bir nefes uzaklıkta... Ölüm bizle büyümekte her geçen an...
Bizim Mardin yöresinin Bayram görüntülerinden bahsedeceğim daha çok ve tabi ki gözlerime takılan manzaralardan yazacağım size...
Bayram namazı için uyandırıldım. Saatler 06.20 ye geliyordu. Bayram namazına 15 dakika kalmıştı. Alelacele abdest alıp, bayramlıklarımı(elbiselerimi) giydim. Aynadan kendime bakma fırsatı bulmadan kendimi bizim mahallenin Seyit Bilal Camiisinde buldum. İmam Efendi, bayramın güzelliklerinden ve insanlar arasına ektiği kardeşlikten, yardımlaşmaktan ve sevgiden bahsetti vurgula vurgula. 30 gün süren orucumuzun bereketi olarak tanımladı Ramazan Bayramı’nı İmam Abdulgaffur...
Camii içi dop doluydu. Mahallenin tüm erkekleri(genç ihtiyar) oradaydı. Namazdan sonra, camide tüm erkekler zikirler eşliğinde birbirilerinin ellerini sıkarak, bayramlarını tebrik ettiler... Manzara müthişti. Bu manzaraya hayranım. Her bayramda bu atmosferi görünce, bir arada olmanın verdiği hazzın ne kadar büyük olduğunu görüyorum...
Camii faslından sonra direkt babaocağına yöneldim, herkes gibi. Ev halkın bayramlarını tek tek (büyüklerin ellerinden ve küçüklerin yanaklarından öperek) kutladım. Babam gene aklıma geldi. Onsuz olmanın zorluluğu boğazıma düğümlendi. Ama hayat devam ediyordu. Bu üzüntümü kimseye belli ettirmeden, gülümsemelerimi rahat bıraktım ortalığa... Ki kimsenin huzuru bir yerlere uçmasın diye. Ki bu mutlu günde herkes kendi heybesine sevinçler doldursun diye...
Tokalaşmalardan sonra, hemen mutfağa geçtik. Annemin pişirdiği geleneksel bayram yeğemeğine hücum ettik. Menüde her bayramda severek yediğim, kuru fasülye, ve pilavüstü kırmızı oğlak eti vardı. Nefis koku, mutfağı sarmıştı bir kere. Sofraya dalmamak olmazdı...
Ve Sabah sabah ağır bir yemeğin verdiği güçle eve gelen ziyaretçilerle ilgilendim... Çocukların gidip gelmeleri eksilmiyordu. Rengarenk elbiseler içersinde güzel kareler sergiliyorlardı bizim eve şekerini almak için çocuklar. Her biri ne kadar şen-şakraktı. Her biri aslında ayrı bir dünyaydı. Aslında keşke daim çocuk kalsaydık, kirlene kirlene..
Saatler 10.00 a doğru ilerlerken, evden kaçtım. Komşuların, akrabaların bayramlarını kutlamak için. Yoldaşlarım büyük abim Abdulkerim, Delal Ablamın büyük oğlu Menaf vardı. 50 ye yakın eve gittik. ceplerimiz çeşit çeşit şekerlerle doldu. ağzımız tatlandı. kalbimize mutluluklar üşüştü. İki saat sürdü Bayram yolculuğumuz...
Gökte siyah bulutlar çoğaldı öğleye doğru. Yağmurun ıpıl ıpıl yağması, rahatsızlık vermemesi bayramı zenginleştiriyordu... Bu arada evimize gelenler habire artıyordu. Sayısız kişiyi öptüm. Bayramın bereketi çoktu anlaşılan...
İkindi vakti eylül yağmuru sağanak haline dönüştü. Buna rağmen, ıslak adımlar eşliğinde bayram tüm hızıyla devam ediyordu... Dışarıda müthiş güzel bir hava esintisi mevcuttu...
Uzakta olanların bayramlarını cep telefonu aracığıyla kutladım ve kutlandım...Eski bayramlara nazaren cepten bayram mesajı almadım pek, bu garip geldi bana...
Akşama doğru, midem dolmuştu. Üç öğün de fasülye yemiştim. Sanırım gazla başım derde girecekti...
Ve nihayet başımı yastığıma koyarken, yorgunluğumun üstüne ishal vakası eklendi. Sabaha dek, gün boyu yüklendiğim mideyi boşaltmakla uğraştım, uğraştım...
---Mutlu bayramlar.
......................................................
Meselci
21 Eylül 2009,,,
Mardin