22
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
4072
Okunma

Önyargıların baskın olduğu bir toplumda,kendini ifade edebilmek kurak topraklarda gül yetiştirmekten daha zordur.
Her düşünce,her yorum kendine göre doğruluk taşır.Ancak,geçmişimizden gelen ve de doğruluğunun kanıtlanmaya çalışıldığı fikirler, ruh içinde kabul görmez ise de,dıştan kabul gibi gösterilmeye çalışılır nedense...
Kim ne der kaygısıyla yaşamak ve bu doğrultuda özgürlüğümüze gem vurmak, hiç birimizin elinde olmadan uymak zorunda olduğu adı bile olmayan kanunlar gibi adeta...
’’Birileri dur desin’’ deriz.Fakat ’’dur’’ demeye geldi mi iş nedense geri çekiliriz.İçinde bulunduğumuz bu ikilem, yaşam tarzımın özgürlüğünü kısıtlayan bir yara gibi olsada,yaramızın kanayan noktasını sadece aynalara söyleyebiliriz...
Bir düşünün...?
Güzel yarınlar ümidiyle evlenen gencecik kızlarımız evlerinden uğurlanırken o hepimizin bildiği ’’gelinlik ve kefen ’’ sözleriyle yuvalarından bir güvercin gibi,yükseklere, bilmediği bir rüzgarın kollarına bırakılır...
Sonunda dayak da yerse, hakaretlere de maruz kalsa,kanadının kırıklığına bakmadan artık uçma hayalini bir kenara bırakıp, yaşamaya devam eder.Belkide dünyaya gelen evlatları için...
Töre cinayetlerinin nedenlerinin dibine inildiğinde, yine toplumdaki önyargıların su yüzüne çıktığını görmek hiç de zor değil.Kızlar okumaz eksik etektir diyen beyinler kendi eksikliklerini tamamlama yoluna gitmeden, bu cahilliklerini evlatlarınada öğreterek aynı yolda ilerletebiliyorlar maalesef...
Kurulan düzenin kümeleri toplum olduğuna göre,toplumun da bireyleri biz olduğumuza göre suçun kimde olduğunu tartışmaya açmayı bile saçma görüyorum..
Artık gencecik bedenlerin kim neder kaygısıyla yok olmasına izin vermemeli ve bunuda ilk önce kendimize kabul ettirmeliyiz.
Her ne kadar eskimiş fikirler paslanmış çivilere de benzer ise ve söküp atması da bir o kadar zor da olsa pense görevi üstlenmek bile başarının yarısı bence.
Her gün doğan güneşin karanlık beyinlere ışık tutması dileğiyle.....
sevgilerimle....