16
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
3705
Okunma

Ben bir Anadolu çocuğuyum!
Aslını unutanın soysuz olduğuna inandığımdan, Her zaman da bununla iftihar etmişimdir.
Çocukluğum, hayallerim, gençliğim hepsi o topraklarda yoğruldu, şekillendi ..
Bu nedenle bu yaşamın edebiyatını yapacaksam da en iyisini yapacağımdan emin olabilirsiniz.. Çocukluğumuzdan başlayarak anlatsam ne türlü sefaletlerden geçip adam olduğumuzu, ibret olur aleme.. Ezdirmeden, büzdürmeden hem de. Sanılır mı ki, sadece orada belli bir kesimedir yokluk ve mahrumluk ve kıtlık. Elbette hayır, o bölgedeki sıkıntılar ayrım yapılmaksızın cümle insanlara kaderdir, sorgusu suali dahi yasak olan, çekilen çileler ortaktır.
Eksi otuz, eksi kırk derecelerdeki ayazlarda cümleten çile çeker bütün yaşayanlar, Kürt-Türk , alevi-sünni ayrılmadan,susuzluksa hepsinedir, yol yoksa hepsinin yolu yoktur. İmkânsızlıktan evlatlar okul yüzü göremiyorsa "- Ey Türk çocuğu sen oku diğerleri okumasın." denilmiş değildir elbette. Üstelik bu zorluklara karşı birlikte göğüs germeyi sebat etmeyi öğrenmişlerdir oradaki insanlar hep birlikte. Şimdi toprağımdan çok uzaktayım ama unutmadım oradaki mahrumiyeti ve mahzunluğu..
Bu yüzden, şimdilerde doğu-güneydoğu derken sadece bir kısım insanlar ve belli bazı kesimler akla gelmemeli. Doğu ve Güneydoğu on yıllarca ihmal edildi ise bunun ceremesini orada yaşayan belirli kesimler değil tüm insanlar çekmiştir ve hâlâ da çekmektedir.
Kısaca işsizlik, cehalet, sefaletler hâlâ kol koladır benim topraklarımda. Bu yüzdendir köyden kente göçler. Bunun yanı sıra bir de terör belası vardır üstüne üstlük... Kahrolası vicdansız vatan hainlerinin belası ve buna mukabil sürdürülen sıkı sımsıkı yönetimler, takipler, operasyonlar, ve bir kere daha çileye gebe insanımız.
Oysa asırlar boyu hep kardeştik biz. Kardeşten de öteydik bazen, evlendik birbirimizle, karı-koca olduk, yâr olduk, birimiz ana birilerimiz baba olduk evlatlarımıza.
Bacı bildik, koruduk kolladık mahallemizin kızlarını.. Delikanlılarına ağabey dedik, güvendik büyük bildik de saygıda kusur etmedik. Kirve olduk yeğenlerimize toy düğün eyledik. Sağdıç olduk toylarımızda düğünlerimizde. Din, dil, ırk, mezhep ayırmadık. Daha bir anlamlısını yaptık bazen de en samimi dost, en hakiki arkadaş sayfasına yazdık isimlerimizi bir daha silinmemecesine.. Aynı sokakta, aynı mahallede velhasıl aynı iklimde barış ve kardeşlik içerisinde yaşarken bunların olmaması ihtimali var mıdır?
Aklıma düştü şimdi; adı İnci’ydi. O Ağrı’lıydı Ben ise Erzurumlu bir dadaş kızı. Kendisi ile seneler seneler evvel ailemden ilk kez uzaklaşıp yükseköğrenim yapmak için gözümü açtığım bana/bize çok yabancı bir şehirde, bir yurt odasında karşılaşmıştım. Akşam saatleriydi ve hepimiz çil yavruları gibi dağılmış acemilerdik.
İlk merhabamızdan sonrası gerçek bir samimiyet ve gerçek bir kadirşinaslıkla bezeli muazzam bir dostluktu. Aradan geçen onca senede birbirimizi göremedik belki ama yüreklerimizdeki o muhabbetin ne rengi değişti ne de şekli. Uzun zaman ve mekân ayrılıklarının arkasından duyulan her “alo” sesinde sanki daha yeni ayrılmışçasına sevgi ve muhabbetle doluyorduk. Ve inanıyorum ki hiçbir güç bu dostluğa zeval getiremez, değiştiremez.
Şimdi düşünüyorum da, bu kadar yıl beslenen ve yaşanan bu samimi duygular, yaşanılanlar, hissedilenler nasıl yok edilebilir? Kimin gücü yeter bu cinnete?
Ne o ne de ben asla unutmadık nereden geldiğimizi ve ne olduğumuzu. Ama bu bilinç bizleri birbirimize asla düşman etmedi. Bilakis sevdikçe sevdik birbirimizi, saydık, hürmet ve itibar ettik, muhabbeti daha bir yücelttik. Nasıl ki ailelerimizden uzakta iken birbirimize aile idi isek, araya ayrılıklar düşünce de sanki akraba olduk her biri kendi yaşam gurbetlerine sürgün edilen.
Bu gün birileri çıkıp hak-hukuk-güya ezilmişlik edebiyatı ile kafaları bulandırıyorsa onlar gerçekten bu samimi muhabbetleri hazmedemeyenlerdir. Gerçek vatan hainleridir işte onlar. Onlar ki güya hakkını savundukları o insanlara aslında en büyük kötülüğü edenlerdir. Onlar bu aziz milletin, ülkemin değerleri ile nemalanan önce kendi değerlerine ihanet eden hainlerdir.
Bu konuda her taraftan yazılan yazıları ibretle okuyorum sürekli. Ama görüyorum ki barış nükseden yazıların dahi çoğunda aşikâr samimiyetsizlikler söz konusu. Tıpkı meydanlara çıkıp bu insanlar için, onlar adına göstermelik ahkâm kesenler gibi. Büyük bir hazımsızlık, barış kelimesinin arkasından arsız arsız sırıtıyor adeta. Yapılan vicdansız icraatlardan ziyade işte bu samimiyetsizliktir benim midemi bulandıran. Bir yandan sözde kardeşlik söylemler diğer yandan radikal yıkım içeren icraatlar birbirine hep tezattır.
Bu vatanın parçalanması asla düşünülmemeli ki birlik-dirlik ve düzen sağlanabilsin. Hiçbir barış söylemi bir ülkenin parçalanmasına endekslenemez. Böyle bir şeyi ben ve bu aziz milletim şiddetle reddeder. Ucuz şovenist söylemlerde, öne sürülen şartlı “ama” lar ile bu ülkede ne barış sağlanabilir ne de huzur. Ülke bütünlüğünde “ama” lar “fakat” lar söz konusu değildir ve böyle saçma sapan şarta bağlı barış söylemi olmaz, olamaz. Hiçbir ülkede barış adına terör yapılmaz. Barış adına insan katledildiği nerede görülmüştür? Bu ironiyi lütfen çok iyi anlayalım, analiz edelim.
Ve perdeyi indirelim artık! Gerçek samimiyetimizle "barış" diyeceksek diyelim, yanına bebek katillerinin adını katmadan. Vatanlarının bütünlüğü için mücadele eden Mehmetçikleri sanki kan dökücü, barışı yok edici olarak ifade etmeyi bir yana bırakalım. Unutmayalım ki yine Mehmetçiktir yarın o perde arkasındaki gerçek düşmanın taarruzunda top yekûn herkesin müdafaasını yapacak olan. Ordumuzu, askerimizi barış düşmanı olarak lanse etmekten vazgeçip, sinemizde barındırdığımız gerçek amaç ne ise onu dökelim artık. Bu millet (türk-kürt) bazı lider pozisyonuna bürünmüşlerce meydanlarda ulu orta yapılan bu riyakârlığı hak etmiyor, hele hele aptal yerine konmayı ASLA!
Biline ki Misak-ı Milli sınırlarına göz dikildikçe bu ülkede ne barış olur ne de hak hukuk. O sebeple gözlerden ve gönüllerden akan yaş aynı olmalı bence. Aynı durulukta ve aynı samimiyette. Ancak o zaman barış denen bebek adım atmaya başlar. Çünkü şimdilerde barış kelimesi hâlâ yerlerde sürünüyor! Ve birileri hala meydanlarda ucuz şovenistlik yapıyorlar sözde barış ve demokrasi naralarıyla.
Yazık yıllarca birbirlerini kardeş bilmiş öyle yaşamış bu insanlara!
Yazık vatana!
Yazıklar olsun milletimizin sinesinden beslenen vatan hainlerine!
Kahrolsun bebek kanı, masum kanı, insan kanı, Mehmetçik kanı dökenler!
Kahrolsun yurduma ihanet edenler!
Kahrolsun!
K/argülü ALMILA