7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
956
Okunma
Gözyaşı, insanların duygularının dışarıya yansımasıdır. Bu gözyaşları bazen sevinçle, bazen de üzüntüyle gözlerimizden, hiçbir yardıma ihtiyaç duymadan doğaçlama süzülüverirler.
O damlalar, o an içinde bulunduğumuz ruh halini anlatırlar. Üzüntümüz, bizi içinden çıkılmaz bir girdabın içine sokar ve kurtulmak istedikçe içine çeker. Aslında, onlar içinde bulunduğumuz, üzüntüye yol açan sıkıntılara, haykıran tiz feryatlardır.
Çok sevindiğimiz anlarda da akar hemen gözlerimizden o damlalar. Saflığın, en duru halidir onlar. Çocuğu evlenen annenin gözlerinden akan gözyaşı, onun mutluluğuna ortak olmasının ifadesidir.
Maalesef, çoğu anne ve baba çok istemesine rağmen o sevinç gözyaşlarını dökme fırsatı bulamıyor. Yeni seyrettiğim bir haber beni çok etkiledi. Haberde,”ALTIN VURUŞ” ile kızını kaybeden bir anne ve babanın feryatları vardı. Kızlarını, o alışkanlıktan kurtarabilmek için çok çaba gösterdiklerini ifade ediyordu. Alışkanlığından kurtulabilmek için tedavi gördüğünü fakat tekrar başladığını ağlayarak anlatıyordu. Dayanamadığım şeylerden biri, annelerin gözyaşlarıdır. Onunla, aynı anda, aynı hisleri yaşadığımı söyleyebilirim. Onun yaşadıklarını yaşamam mümkün değil. Allah, kimseye o acıları göstermesin zaten.
Hepimiz anneyiz veya baba. Değil isek de hala, teyze, amca, dayıyız. Bu sıfatların önemi yok aslında. Bütün sevginizi verdiğiniz ve onun iyiliği, sağlığı için gecenizi, gündüzünüze kattığınız, o çok değerli varlığın, bir gün uyuşturucu yüzünden elinizden uçup gitmesi. Tabutun arkasından gözyaşı dökmeniz. Çok acı ve dayanılmaz bir şey olsa gerek.
Onları, gözümüzden kıskanırken, dışarıda gezen ve fırsat kollayan, uyuşturucu taciri insanların,(insan olamazlar da başka kelime kullanamıyorum) yemi olmasına engel olamamak….
Gençleri veya yetişkinleri, uyuşturucuya iten sebepler nelerdir. Öncelikle, o nedenlerin çözüme kavuşturulması gerekiyor. Acaba, dostluğun, sevginin, arkadaşlığın, maneviyatın eksildiği, hatta ortadan kalkmak üzere olduğu yaşam şekli etkili olabilir mi ?
Çocukluğumu gözümün önüne getiriyorum. Benim çocukluğum, hayatımın en mutlu olduğum dönemine rastlar. Tertemiz bir hava, pırıl pırıl insanlar. İçleri insan sevgisi ile dolu. Yardımlaşma, en üst düzeyde. Hastalık, ölüm, düğün ve başka özel anlarda, insanlar hep birlikte. Dayanışma içinde. En ağır şakalar bile insanların gülümsemesine yol açardı.
Ne değişti acaba? O günden bugüne. O günlerde çocuktum. Çocuk gözüyle baktım yaşantıma. Şimdi yetişkinim ve en önemlisi bir anneyim. Kızım için her an, her saniye, her salise endişe duyarım. Her an dua ederim onun için.
Uyuşturucu yüzünden ölen gençlerin anneleri de anne. Bir sürü genç öldü bu yüzden. Hala da ölüme hazırlanan, uyuşturucu batağının içine girmiş ve kurtulmak istedikçe daha da saplanan gençler var bizim bilmediğimiz yerlerde.
Kimileri, parçalanmış ailelerin sorunlu çocukları. Kimileri, ailesini yanında ama sevgiyi tadamamış çocuklar. Kimileri ise sırf bu hayatı anlamsız bulduğu ve kendini tatmin etmek için atılmış bu maceraya. Hayatın, değerini bilmeyen mutsuz insanlar. Bir arayış içindeler. Mutluluğu farklı yönlerde arama telaşı. Yaşadıkları dünyanın geleceği için endişeleri bile yok. Günlük yaşantının devamına bakıyor o gözler sadece.
Mutlu hissetmek, olmaya çalışmak bu kadar mı zor? Sevmek, sevilmek çok mu zor? İnsanlara, anlayışlı davranmak çok mu zor?
Aslında çok kolay. Yüzümüzdeki bir gülümseme kadar kolay. Hayata, olaylara bakış açımız değiştiriyor. Çocuklarımızı sevmek, sevmenin yanında anlayabilmek. Yeri geldiğinde de güzellikle onları ikna edebilmek. Güvenlerini sağlamak. Bütün bunlar bir araya geldiğinde, sağlıklı bir toplum olacağımıza inanıyorum. Bu soruna bir çözüm bulunmalı. Haykırıyorum. Sesimin duyulmasını istiyorum. Satıcılara, en ağır cezanın verilmesini istiyorum. Bu şekilde ölüme sebep olmak ile bir insanı alnının ortasından vurma ile ne farkı var acaba ? İkisi de cinayet….Duyun sesimi….
Yazıma, Yunus Emre’ nin bir sözü ile son vermek istiyorum.
“ Yaratılanı severim. Yaratandan ötürü” Diyor. Bu söz çok şey anlatıyor oysa.
Sevgilerimle dostlar. Toprakta gezinen karıncayı bile çok seviyorum.
Nermin Kaçar Bolu